Yaşadığımız ülkenin bölünmüş bir vatanın parçası olması, geçmişinde büyük savaşlar ve göçlerin yaşanması ile farklı inanışlarla büyümüş toplulukların biranda birarada yaşamaya başlaması beraberinde birçok sorun getirmiştir. Kişilerin dini inanışları ve bu dinlerin de birbirlerinden farklı özelliklere sahip olmalarından kaynaklı sorunlar da bunlardan biridir.
Ancak kabul etmek gerekir ki, belli bir süre önceye kadar bu dini inanış farklılıkları büyük krizler halindeki sorunlar olarak çıkmıyordu karşımıza. Bu sürede yakın coğrafyamız Türkiye’de AKP’nin yönetime gelmesi ile birlikte önce orada başlayan sonra da buraya sıçrayan sunnileştirme politikaları, insanların dine bakış açısında değişiklikler yaşamasına ve birbirlerinin inanış seviyelerini sorgulayıp yargılamasına neden oldu.
Din, insanların içinde yaşadığı kültür ile yakından bağlantılı bir anlayıştır. Kişiler çocukluklarında içinde yaşadıkları aile düzeni içinde o ailenin inanışına paralel bir inançla büyümeye başlar. En basit haliyle, aynı toplumda yaşayan bizler bile kendi ailelerimize baktığımızda farklı dini inanışlarımız olduğunu görürüz. Bazı ailelerde oruç tutulur bazılarında tutulmaz. Bazı ailelerde bayram sabahı camiye gidilir ancak akşam yemeğinde alkol bayram eğlencesinin vazgeçilmezidir. Burada önemli olan nokta kimsenin bir diğerinin din ve vicdan hürriyetine saygısızlık edemeyeceği, onu inançlarından ötürü yargılayamayacağıdır.
Bu bağlamda şu günlerde meclise görüşülen Din İşleri Dairesi Değişiklik Yasasına verilen tepkiler de bu nedenlerledir. Bu yasa bizlere dayatılan Türkleştirme politikalarına muhafazakarlaştırma ve sunnileştirme boyutlarını da eklemektedir. İçlerindeki en önemli maddelerden biri de çocuklara yönelik verilecek Kuran kurslarıdır.
Mecliste sözde ana muhalefet temsilcileri, kuran kursları ile ilgli maddenin kaldırılmasına onay vermeyerek gözboyadıklarını düşünseler de, yasanın belirli maddelerinde yer alan ifadelere göre, Din İşleri Dairesi’nin camilerde ve müştemilatında her türlü faaliyeti yapma yetkisi olacağından yıllardır yasa dışı yapılan Kuran kursları da yasal zemin kazanmıştır.
Din eğitimi ne zaman, ne kadar, ne şekilde
Bireylerde din anlayışı küçük yaşlarda formal eğitimlerle verilecek bir eğitim dalı değildir. Çocuklar içinde yaşadıkları kültürde, aile yaşantısı içerisinde bir takım inanışlar geliştirir. Ancak özellikle 12 yaş altı çocuklarda soyut düşünme gelişmediği için dini kavramları anlamak da zaten mümkün değildir. Çocuklar bir takım kavramları öğrenmiş gibi görünseler de içeriğini anlayamayacakları için kalıcı ve nitelikli bir öğrenmeden söz edilemez. Öğrenmenin olabilmesi için içselleştirme ve kavramlaştırma gerekmektedir, ezber içeren eğitimler öğrenmeyi sağlamamaktadır. Analiz ve sentezleme süreçleri de ancak 12 yaştan sonra başlamaktadır. Bunun yanında da birey daha da ilerleyen yaşlarında, mesela 15 yaş sonrası gibi bir zamanda yaşadığı kültürü sorgulamaya, öğrendiklerini süzgeçten geçirmeye ve kendi değerlerini oluşturmaya elverişli bir inanç seviyesine ulaşır. Ancak o zaman bilişsel sistem karmaşık konuları çözümlemeyi başarabilecek düzeye ulaşmaktadır. Özellikle psikolojinin, gelişim psikolojisinin, eğitim psikolojisinin ortaya koyduğu bilimsel bir takım gerçekler vardır. Yıllarca bilim insanları gözlem yapmışlar, deneyler yapmışlar ve ortaya her çocuğun belli aşamalardan geçerek düşünme ve öğrenme becerilerini kazandıklarını ortaya koymuşlardır.
Yani bu süreçleri geçirmemiş bir çocuğa verilecek dini eğitimler gereksiz hatta zararlıdır. Özellikle birçok dini eğitim adı altında verilen kuran kursu eğitimlerinde, çocukların korku mekanızmalarına yönelik uyarıcılarla eğitim verilidği de acı bir gerçektir. Okul öncesi dönemde çocuk, henüz kendi bedenini tam olarak tanımıyor ve ailesi dışında diğer bireyleri anlayarak, dış dünya ile sosyalleşmeye çalışıyorken anlamadığı soyut kavramlar dünyasına giriyor, anlamadığı konuları ezbere tekrar ediyor ve sonuç olarak yetişkinler tarafından öğrenmiş gibi, başarı gibi algılanıyor. Bu ise çocuk gelişimi açısından bir zaman kaybıdır. Diğer taraftan korkuya dayalı bir değer eğitimine dönüşebilen din eğitimi ve öğretimi çocukta kaygı düzeyini artırabilmekte ve çocuk ruh sağlığı açısından sakınca yaratabilmektedir. Örneğin ‘yemeğini bitirmezsen günah olur ve günah işleyen cehenneme gider’ ifadesi çocukta cehennem ve yanma sözcükleri ile bir korkuya dönüşebilir. Erken yıllarda verilen çocuk terbiyesinde; dini eğitimle birlikte, özellikle dini ögelerdeki ‘ceza’ kavramlarının kullanılması çocukta güvensizlik, cesaretsizlik, tabi olma ve stres yaratabilir. Hata yaparsa biryandan ceza alabileceğinin korkusunu yaşarken bir yandan da anne-babasını üzeceği endişeni yaşayabilmektedir. Bu ise çocuğun diğer alanlardaki öğrenme motivasyonunu olumsuz etkileyebilmektedir.
O zaman inadına Darwin
Öncelikle belirtmek gerekir ki, bu tarz kritik durumlara müdehale etmesi gereken ilk kurum devlettir. Öyle ki bir laik devlet, her dine, her inanca eşit mesafede durmalı, din ve vicdan hürriyetine saygı duymalıdır. Halkımızın geleneklerinde ve kültüründe yer alan; birbirine hoşgörülü, gösterişe dayanmayan, kendine has din ve ibadet anlayışına, dayatma politikalarla müdahale edilmemelidir. Geleceğimiz olan çocuklarımız, küçük yaşta dini baskılarla değil bilim, sanat, kültür ve sporla eğitilmelidir.
Ve elbette, hele ki bizim ülkemizde olduğu gibi devlet bu dayatmalara köstek değil destek olurken, bizler gibi bilimsel eğitime inanan ileri görüşlü kişiler ve örgütlerin, hem devleti görevini yerine getirmeye çağırma girişimlerinde bulunması hem de elinden gelen toplumsal adımları atması gerekmektedir.
Bizler de bu yolda, Baraka Kültür Merkezi olarak devletin atacağı yanlış adımlara gereken her türlü tepkiyi zamanında vermek için elimizden geleni yaparken, 5 yıldır da yaz aylarında çocuklara yönelik ücretsiz yaz kursları düzenlemeketeyiz. Biliyoruz ki, toplumumuz böyle bir ekonomik çıkmaz içinde yaşıyorken, ailede her ebeveyn bir işte çalışırken yaz aylarında çoğu çocuk gündüz saatlerinde evde yalnız kalmak durumundadır. Durum bu olunca da ya çocuk yaşta bir işe gönderilmekte ya da alternatif olarak kuran kurslarına gönderilmektedir. Biz de üzerimize düşen görevi elimizden geldiğince yerine getirmeye çalışarak, tamamen bilime, sanata ve eğlenceye dayalı alanlarda eğitimler düzenliyoruz. Bunu yaparken de bir çocuk eğitmenin şakaya gelmeyeceğini bilerek, eğitimcilerimizin deneyimli öğretmenlerden ve alanında uzman konuk eğitimcilerden olmasına özen gösteriyoruz.
Bu yıl beşincisini düzenlenen“ Baraka Yaz Kursları” Temmuz ayında “Dünyayı Verelim Çocuklara” teması ile gerçekleştiriliyor. Kurslar, müzik, resim-el işi, tiyatro, satranç, halk dansları, Latin dansı, İngilizce, masal atölyesi, evrim, hayvan sevgisi gibi derslerin yanı sıra çocuklara yönelik çeşitli konularda bilgilendirici ve eğlenceli dersler de içeriyor.
3 – 22 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilecek kurslarımıza 7-11 yaş arası dileyen tüm çocuklar katılabilmekte ve çocuklar kendi istedikleri kursları seçebilmektedir. 1 Temmuzda Baraka Kültür Merkezinde gerçekleştirilecek kayıt ve tanışma etkinlikleri ile bir aylık eğlenceli bir serüven başlayacaktır.
Biz çocuklara korku değil eğlence vadediyoruz. Ezberlemelerini değil kendilerine güvenmeyi öğrenmelerini istiyoruz. Biz çocukların, çocukluklarını yaşamalarını, saf dünyalarında temiz bir geleceğe emin adımlarla ilerlemelerini amaçlıyoruz.
Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
Allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar…
Pınar Piro
Baraka Kültür Merkezi Aktivisti