CTP ile UBP koalisyonunun kurulacağı konuşulmaya başlandığı zaman, bu iki partinin hükümet ortağı değil de suç ortağı aradığını düşünmüştüm.
Hatta unutulmuş olamaz, o dönemler Demet Akalın’ın “çalkala” şarkısı yeni çıkmıştı:
eller havaya
bir sağa bir sola
çalkala çalkala
bir sağa bir sola
Sanki bu birlikteliğe hitaben yazılmıştı… Finansmanı koalisyonun ortakları olabilir mi gibisinden araştırma yapmış olabilirim, ama hatırlamıyorum…
Çünküsü malum; bu yıl da dayatılan paketlerden ötürü hükümetin ajandası bir hayli kabarık.
Önlerinde özelleştirilmesi gereken kurumlar, 13. Maaşın ortadan kaldırılması, hantal devlet bürokrasisini terbiye etmek, bütçe açıklarını başka bütçe açıkları ile kapatmak, belediyelerde yaşanan sıkıntıların yerine kesin çözüm olarak komple belediyeleri yok etmek, gündelik hayatı etkileyen sıkıntılar zaten dokunulmasa da olur ve en nihayetinde asrın projesi ile ülkenin bütün su ihtiyacının tc’ye teslim etmek var!
Hükümet açısından bakınca bir kktc klasiği olarak görülen bu uğraşlar, aslında halk açısından düşünüldüğü zaman büyük bir yıkım.
Ve yine aslında klasik olan tek konu bu uğraşların vebalini halkın ödeyecek olmasıdır.
Bu korkunç manzaranın içerisinde düşünsenize devlet erkanından gelen tüm çözüm önerileri suç teşkil ediyor.
Halka sormadan, halka rağmen, halkın olanı satmak…
Sırası geldiğinde işbirlikçiliği layıkıyla yerine getiren bu iki partinin, yıllarca tüm emeklerini ortaya koyarak yarattıkları bu korkunç tabloyu birlikte sonlandırmasına karar verilmesinde elbette kendi tercihlerinden çok muhalefetin payı büyüktür…
Kapalı kapılar ardında halktan gizleyerek satmayı başardıklarının aksine, muhalefetin ve halkın tepkisi ile başaramadıkları bir çok şeyin olduğunu biliyoruz…
İki parti de ekonomik paketler hakkında tek bir ağızdan “Türkiye’nin iyiliğimizi istediği”ni tekrar ediyordu.
Biz ise bu tablo da yağan yağmura dahi talip olan Türkiye’nin “iyiliği”ni nerede bir türlü göremiyorduk.
Her dayatılan paket sonrası karşılaşılan toplumsal muhalefet ile bu iktidar talibi partilerin tek başına yapamayacakları anlaşılınca, tek seçenek kalmıştı: İktidarda güç birliği…
Böylece CTP’nin giydiği yurtsever pelerini ile UBP’nin milliyetçi, muhafazakar maskesi sayesinde ekonomik paketi hayata geçirecekler ve suçu birbirlerine yükleyecekler; ama birbirlerine suç atmak şakadan tabii!
Kıbrıs’ın kuzeyinde yaratılan bu korkunç tablonun sebebinin bu bağımlılık ilişkisinde olması herkesimce kabul ediliyor…
Ve bu paketlerin içeriği ile asrın projesi olarak nitelenen su projesi de bu bağımlılığı, dolayısı ile de sorunları daha içinden çıkılmaz bir hale sokacaktır.
Yaşar abi anlatıyordu, bir çocuk doğduğu zaman ilk iş göbek bağını kesmektir. Göbek bağı kesilmezse, çocuk zehirlenir. İşte bizim de durumumuz tam olarak bu şekilde, halen daha göbek bağı kesilmediği için zehirlenmeye de devam ediyoruz…
Nitekim, bugünlerde koalisyonun bozulacağı konuşulmaya başlandı.
İşte bu hükümet bozup, seçime gitme işi de bizim ülkemizde bir hükümet stratejisi haline geldi. Önce birşeyler yapmak için talip olunuyor, sonra işi daha da halkın aleyhine sokup, işin içinden çıkılmaz bir halde bırakarak erken seçime gidiliyor…
Yemezler gardaş!
One way: onurlu bir şekilde karşı çıkmak!
Ya da siz istediğiniz gibi bir sağa, bir sola çalkalayın.
O bağ kesilecek!