Baraka Kültür Merkezi bir basın açıklaması yayınlayarak, elektrik zammı ve eylemler sürecini değerlendirdi.
“Ne bir defalık protesto yürüyüşüyle ne de zamma karşı sadece bildiri yayınlayıp ne yapılması gerektiğini anlatmakla yetinmeyip, kısa bir süre içerisinde iki binden fazla kişinin imzasını attığı bir imza kampanyası örgütleyerek, başbakana yeni yıl hediyesi olarak imzaları teslim edip, zammın geri alınmasını tekrar tekrar talep ettik. Son olarak başbakanlığa telgraf çekip, “Elektrik Zammı STOP” diyerek zamma karşı mücadeye devam edeceğimizi tekrardan vurguladık.”
“Başta Toparlanıyoruz Hareketi, Afrika Gazetesi gibi ülkemizin değerli örgütleri tarafından kampanyaya dönüştürülen önerilerden birisi de sivil itaatsizlik yaparak, elektrik faturalarının ödenmemesiydi. Bizler bu öneriye en başından beri karşı çıktık. İlke olarak sivil itaatsizliğe karşı olmadığımızı ancak, zaten batmış gibi gösterilerek, özelleştirilmek istenen Elektrik Kurumu’nun böyle bir sivil itaatsizliği kaldıramayacağını, elektrik faturalarının ödenmemesi durumunda kurumun özelleştirilmesinin önünün açılacağını, yani bu sivil itaatsizliğin halkın yararına değil zararına olacağını defalarca vurguladık.”
“Egemenler tarafından her gün farklı saldırılara uğrarken, buna karşı mücadele eden bizlerin yapması gereken en önemli şey hem birbirimize hem de halka yalan söylememek olmalıdır. Aksi takdirde kendimizi bugün olduğu gibi yarın da halktan kopuk, daha doğmadan ölen ve tüm bunlardan dolayı aslında hayal ürünü olan bir mücadelenin içinde bulacağız.”
Basın açıklamasının tam metni.
Değerli basın emekçileri ve değerli halkımız,
Ankara tarafından Kıbrıs’ın kuzeyine sistemli şekilde her alanda uygulanan gerileştirme politikaları son sürat devam ediyor. Bu politikalar sonucunda Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan halk gün geçtikçe daha da fakirleştiriliyor, halkın malı olan kurumlar neo-liberal hedefler çerçevesinde elimizden alınıp özelleştirilmeye çalışılırken bunun için her türlü kılıf da gerek Ankara gerekse de yerli işbirlikçileri tarafından uyduruluyor, diğer yandan ise Kıbrıslı Türklerin dini ve kültürel yapısı değiştirilmeye çalışılıyor. Tüm bunların üzerine gelen zamlar da cabası. Son üç ay içerisinde önce elektriğe, sonra gaza gelen okkalı zamları, neredeyse her hafta kapımızı çalan akaryakıt zamları takip ediyor. Bizler Baraka Kültür Merkezi olarak, elektrik zammından sonra, bu zamma karşı elimizden geleni arkamıza koymayarak her zamanki yerimizi, sokağı boş bırakmamaya çalıştık. Çünkü bizler bu ülkenin geleceğini değiştirmek isteyenler olarak, adamızdaki bu acımasız rejimin ancak sokakta büyüyecek mücadelenin sonucunda yıkılabileceğini düşünüyoruz.
Elektrik zammına karşı başlattığımız mücadele kapsamında “Zam zam zam… Asfalyalarımız atıyor” diyerek bir çok kez gerek Başbakanlığa, gerekse de Elçiliğe pek çok örgütle birlikte yürüyüp, zammın geri alınması gerektiğini vurguladık. Gerek yerli gerek yabancı sermayeden toplanmayan elektrik borçlarının, Kıb-Tek’i zarara uğrattığını ve bunun da faturasının halka çıkarılmaması gerektiğini vurgulamak için mahkemeye başvurarak adımızı Suat Günsel olarak değiştirmek istediğimizi söyledik. Ne bir defalık protesto yürüyüşüyle ne de zamma karşı sadece bildiri yayınlayıp ne yapılması gerektiğini anlatmakla yetinmeyip, kısa bir süre içerisinde iki binden fazla kişinin imzasını attığı bir imza kampanyası örgütleyerek, başbakana yeni yıl hediyesi olarak imzaları teslim edip, zammın geri alınmasını tekrar tekrar talep ettik. Son olarak başbakanlığa telgraf çekip, “Elektrik Zammı STOP” diyerek zamma karşı mücadeye devam edeceğimizi tekrardan vurguladık.
Ancak unutmamamız gereken bir şey var ki toplumsal mücadele, halktan kopuk bir şekilde düşünülemez. Toplumun kurtuluşu için mücadele ettiğini iddia eden partiler, sendikalar, demokratik kitle örgütleri kendilerini halka karşı sorumlu hissetmelidirler. Aksi takdirde yürütülen mücadele, günü kurtarma uğraşından başka bir hal alamayacaktır. Toplumun tüm sorunlarıyla mücadelede olduğu gibi elektrik zammıyla mücadele konusunda da örgütler, halka karşı dürüst olmalıdırlar. “Bu toplumdan bir şey olmaz”, “Kıbrıslı Türkler kılını kıpırdatmak istemez” gibi söylemler, maalesef ki örgütlerin en çok başvurduğu söylemlerdendir. Ülke tarihimiz söylediğinin tersini yapan, yapamayacağı şeyleri bile bile halka vaat olarak söyleyen, yaptığı yanlışlardan ders çıkarmak bir kenara dursun yaptığı yanlışları görmezden gelip değil halktan kendilerinden bile saklayan, sol gösterip sağ vuran, halka yaptığı çağrılara gizliden gizliye kendisi bile uymayan pek çok “toplumsal kurtuluş için mücadele eden”, özeleştiri yapmaktan bihaber, halkın gözünde samimiyetten uzak örgütle doludur. Bu anlayışlar da maalesef hem örgütlerin kendi aralarındaki hem de halkla aralarındaki mücadele etiğini zarara uğratmaktadır. Bu şartlar altında, zedelenmiş mücadele etiği elbette ki halkı harekete geçiremeyecek, halkta bir karşılık bulamayacaktır. Bilinmelidir ki siyasete olan güvensizliğin nedeni, uzaydan dünyaya düşen bir göktaşı gibi bilinmez değildir. Bu güvensizliğin sebebi maalesef ki örgütlerin ta kendisidir. Halkın güvenini kazanmak için örgütlerin yapması gereken şey, mücadele etiğine azami önemi vermektir.
Son yapılan elektrik zammı ve diğer zamlar halkta büyük bir infial yaratmış, sağcısından solcusuna, yerlisinden göçmenine tüm kesimlerin büyük tepkisiyle karşılaşmıştır. Hatırlayacağınız üzere, elektrik zammına karşı yürütülecek mücadele konusunda, örgütlerin çeşitli önerileri ve halka çağrıları olmuştu. Başta Toparlanıyoruz Hareketi, Afrika Gazetesi gibi ülkemizin değerli örgütleri tarafından kampanyaya dönüştürülen önerilerden birisi de sivil itaatsizlik yaparak, elektrik faturalarının ödenmemesiydi. Bizler bu öneriye en başından beri karşı çıktık. İlke olarak sivil itaatsizliğe karşı olmadığımızı ancak, zaten batmış gibi gösterilerek, özelleştirilmek istenen Elektrik Kurumu’nun böyle bir sivil itaatsizliği kaldıramayacağını, elektrik faturalarının ödenmemesi durumunda kurumun özelleştirilmesinin önünün açılacağını, yani bu sivil itaatsizliğin halkın yararına değil zararına olacağını defalarca vurguladık. Yapılması gerekenin, yerli ve yabancı sermayeden borçların toplanması ve AKSA’nın kamulaştırılması olduğunu, verilecek mücadelenin de bu yönde olması gerektiğini söyledik. Günün sonunda sivil itaatsizlik önerisinde bulunan örgütlerin, en başta da yöneticilerinin kendi önerdikleri bu kampanyaya katılmadıklarını görüyoruz. Bu anlamda kendilerine, faturalarını ödeyerek kurumu zarara uğratmayıp özelleştirmenin önünü açmadıkları için teşekkür ediyoruz. Ancak bizler mücadele etiği adına bu örgütlerden neden sivil itaatsizlikten vazgeçtiklerini önce kendi üyelerine sonra da halka açıklamalarını, sonra da aldıkları kararı niye uygulamadıklarını, uygulamaktan vazgeçtiklerini niye gizlediklerini ve nerede yanlış yaptıklarını içeren bir özeleştiri metni bekliyoruz. Aksi takdirde tüm samimi duygularıyla bu örgütlerin çağrılarına uyan halka karşı yalan söylemiş ve halkın gözünde, kendilerini ayrı tuttukları “yalancı ve kirli” örgütlerden farksız olacaklardır. Temiz toplum, şeffaf siyaset özlemlerini her defasında dile getiren örgütlerin, söylediklerinin başka yaptıklarının başka olması, maalesef ki en başta “şeffaflık” kavramının içini boşaltmaktadır.
Egemenler tarafından her gün farklı saldırılara uğrarken, buna karşı mücadele eden bizlerin yapması gereken en önemli şey hem birbirimize hem de halka yalan söylememek olmalıdır. Aksi takdirde kendimizi bugün olduğu gibi yarın da halktan kopuk, daha doğmadan ölen ve tüm bunlardan dolayı aslında hayal ürünü olan bir mücadelenin içinde bulacağız.
Baraka Kültür Merkezi (a)
Mehmet Adaman
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.