Bağımsızlık Yolu, yalnızca müzakerelere destek belirtmeye odaklanılan bir sürecin yerine, anlaşmaya yönelik baskıyı gerçek anlamda yaratacak bir barış mücadelesi verilmesi gerektiğini vurguladı. Açıklamada, böyle bir baskıyı oluşturmanın, başta emek, toplumsal cinsiyet eşitliği ve ekoloji alanlarında olmak üzere, halkların ortak mücadelelerini geliştirmek ve barışın gerçek anlamda öznesi olmakla mümkün olacağına vurgu yapıldı.
Bağımsızlık Yolu, son günlerde düzenlenen gösterilerde barış umudu ile sokağa çıkmaya hazır olduğu görülen insanların varlığının geleceğe yönelik umut kaynağı olduğunu belirtirken, bu nedenle bu tarz gösteri ve yürüyüşlerin sağlam bir zeminde inşa edilmesi ve iç siyaset malzemesi haline getirilmemesi gerektiğine dikkat çekti.
Açıklamada, “Ayrıca içeriği henüz belli olmayan bir planı desteklemek için sokağa çağrı yapmak, başta göçmenler ve bir anlaşma halinde durumlarının ne olacağını bilemeyen kesimler açısından barış güçlerine yönelik güven kaybı ile sonuçlanma potansiyeli taşımaktadır. Böylesi bir durumun oluşması, bu kesimleri barış karşıtlarının manipülasyonlarına açık hale getirecektir” ifadelerine yer verildi.
Bağımsızlık Yolu’ndan yapılan açıklama şöyle:
“Kıbrıs’ta halkların barışı bizler için ekmek kadar, su kadar değerlidir ve hayatidir.
Adada gerçekleşecek bir anlaşma da barışa doğru atılacak bir adım olarak değer kazanmaktadır. Mont Pelerin’de Akıncı ve Anastasiadis arasında gerçekleşen görüşmeleri ve adamızda aynı dönemde yaşanılan gelişmeleri de bu anlamda dikkatle izledik.
Öncelikle belirtmek isteriz ki Bağımsızlık Yolu için görüşmelerin herhangi bir nedenle duraksaması kabul edilemezdir. Akıncı barış güçlerinin desteği ve gayreti ile görüşmeciliği de kapsayan Cumhurbaşkanlığı görevine getirilmiştir ve ne görevini yapmak için cesaretlendirilmelidir, ne de görev süresi 2016 sonunda dolmaktadır. Barış için mücadelenin zamanı ve sınırı yoktur.
Mevcut görüşmecilere belirtmek isteriz ki şu an sadece halkların vekaleti ile görüşmecisiniz, barışın yolunu açtığınız oranda ise liderleşeceksiniz.
Bazı platform ve yapılar tarafından bir süredir müzakerelere dönük çeşitli gösteri ve yürüyüşler düzenlenmektedir. Belirtmek isteriz ki barış umudu ile sokağa çıkmaya hazır insanımızın varlığı geleceğe yönelik umudumuzun da kaynağıdır. Tam da bu nedenle bu tarz gösteri ve yürüyüşlerin sağlam bir zeminde inşa edilmesi ve iç siyaset malzemesi haline getirilmemesi gerekmektedir.
Annan Planı dönemi sonrası yaşanılan umut kırılmasının etkileri uzun süre barış mücadelesini sekteye uğratmış ve sağ siyasetin ülkemizde oluşturduğu yağma düzeninin devamına zemin hazırlamıştır. Hal böyleyken yeniden salt müzakereleri merkezine alan bir süreci, hem de şekillenmiş bir planın dahi olmadığı ortamda son umut olarak ortaya koymak yeni umut kırılmalarına kapı açar, öznesi olmadığımız süreçlere bel bağlamak halkları umut kırılmalarına açık hale getirir.
Ayrıca içeriği henüz belli olmayan bir plan için sokağa çağrı yapmak başta göçmenler ve bir anlaşma halinde durumlarının ne olacağını bilemeyen kesimler açısından barış güçlerine yönelik güven kaybı ile sonuçlanma potansiyeli taşımaktadır. Böylesi bir durumun oluşması, bu kesimleri barış karşıtlarının manipülasyonlarına açık hale getirecektir.
Bağımsızlık Yolu olarak salt müzakereleri odağına almayan bir barış süreci dün ve bugün olduğu gibi yarın da odağımızdadır. Anlaşmaya yönelik bir baskıyı gerçek anlamda yaratacak olan da müzakerelere destek vermek değil, başta emek, toplumsal cinsiyet eşitliği ve ekoloji alanlarında olmak üzere halkların ortak mücadelelerini geliştirmek, barışın gerçek anlamda öznesi olmaktan geçer.
İlk ve son sözümüz, dün, bugün ve yarın: Ya barış, ya barış!
Bağımsızlık Yolu