Bağımsızlık Yolu Meclisi 17 Şubat 2018 Cumartesi günü toplanarak ülkenin gündemine dair değerlendirmelerde bulundu. 4’lü koalisyon hükümetinin görevlerini ülkemizde yükselen faşizm bağlamında ele alan Meclis değerlendirmesinin tam metni şöyle:
” Ülkemizde 7 Ocak genel seçimleri ile birlikte giderek tırmanmakta olan gerilim ve çatışma atmosferini kaygıyla takip etmekteyiz. Bağımsızlık Yolu Meclisi, etnik kökene dayalı bir ayrımcılıktan beslenen YDP’nin aldığı oy oranının; tek başına dış güçlerin politikaları ile izah edilemeyeceğini, ülkemizde yıllardır hükümet koltuklarında oturanların yanlışlarının bir birikimi olduğunu vurgular. Bu durumu 7 Ocak ile birlikte ortaya çıkmış bir sorunmuş gibi algılamak, nedenlerle uğraşmaktan kaçınmak için sonuçlara odaklanmak anlamına gelecektir. Seçim sonrasında Kıbrıslı Türk halkı olarak içerisine sürüklendiğimiz gerilim ve çatışma atmosferi; özgüveni yükselen faşist hareketin ülkemizde tartışmasız benimsenen fikir, düşünce, ifade özgürlüğüne yönelik fiziksel şiddet uygulayacak noktaya vardığını göstermektedir.
Bu olgu öylesine pervasız bir durumdadır ki; faşistler bir günde hem yayınlarını beğenmedikleri Afrika gazetesi önünde linç girişiminde bulunmuş, hem cumhurbaşkanına sokak ortasında hakaret etmiş hem de Meclis’in damına çıkarak bir kabilenin bayrağını sallandırmıştır. Polis Örgütü’nün bu olaylar karşısındaki pasif tavrına rağmen, halkımızın on binlerce kişi olarak yağmur altında sokağa döküldüğü demokratik eylemden sonra utangaç bir girişimle bazı tutuklamaların gerçekleşmesi sağlanmıştır. Ancak olaylar sırasında ve sonrasındaki bir hafta boyunca sokaklardan kaybolan Polis Örgütü, aranmakta olduğunu duyurduğu dokuz saldırganı da henüz bulamayarak sınıfta kalmıştır. Bağımsızlık Yolu saldırganlara anında müdahaleetmeyen Polis Örgütü ve tutuklamalardan hemen sonra tahliye talep eden Savcılık kurumunu kınarken; bağımsız yargının kamuoyunun vicdanını rahatlatan olumlu tavrını da selamlar.Yaşanan süreç göstermektedir ki, Kıbrıslı Türk halkının kurumları da abluka altındadır ve derhal demokratik ve çağdaş değerlere sahip çıkan halkımıza layık şekilde yeniden düzenlenmelidir. Bu çerçevede seçimler sonrası oluşan dörtlü koalisyon hükümetine görevler düşmektedir.
Polisin sivile bağlanması ve sivil faşist örgütlere maddi destek vermekte olan Vakıflar Örgütü gibi kurumların denetlenmesi acil gerekliliktir. Bağımsızlık Yolu, bunlar yanında toplumun tüm kesimlerinden tepki alan Seçim Yasası’nın derhal değiştirilmesi ve karma oyları zorlaştıran düzenlemelerin kaldırılmasının gereğini vurgular. Dörtlü koalisyon hükümetinin, kırılgan bir uzlaşma zemini üzerinde hareket ettiğinin bilinci ile en acil sıkıntılara dair düzenlemeleri yaparak olabildiğince erken bir şekilde halk iradesinin sağlıklı ifade edilebileceği bir ortam yaratması elzemdir. Bu hükümetin uzun bir dönem için icraat yapma hayalciliğine kapılması, kısa bir süre içinde daha da kötü sonuçların yaşanmasına sebep olacak, yeni bir hükümetin kurulması sonucunu verecektir. Bağımsızlık Yolu Meclisi, hükümeti oluşturan tüm partilere mevcut durumun kısıtlarını görerek ve uzun vadeli hayallere kapılmadan hareket etme çağrısı yapar.
YDP’den milletvekili olarak Meclis’e giren ve fiziksel şiddet ile sözel hakareti davranış tarzı olarak kişiliğinde birleştirerek; milletvekili, avukat demeden kadın düşmanı bir pratik sergileyen Bertan Zaroğlu etrafında şekillenen vatandaşlık tartışmasının ise dikkatle yürütülmesi gerektiğini vurgularız. Bertan Zaroğlu’nun UBP hükümeti döneminde bakanlar kurulu kararı ile vatandaş yapılmış olması, vatandaş olabilmek için gerekli hiçbir kriteri karşılamaması ve eğer hukuksuzsa vatandaşlığının iptal edilebileceği yönündeki açıklamalar, bu şahıs bağlamında yerindedir. Ancak bu açıklamaların hukuki geçerliliği, ahlaki haklılığı ve politik uygulanabilirliği ne olursa olsun belirtmek isteriz ki; bu yöntemle bir kişi üzerinden tüm TC kökenli vatandaşlara ima yollu gözdağı verilmesi tehlikeli bir çaba olur.
Hükümette olan parti veya partilerle ters düşen her göçmen vatandaşın kendisini tehdit altında hissetmesine neden olacak bir tutumdan kaçınılmalıdır. Böylesi bir durum, huzur ve güven atmosferine değil; tedirginlik, gerilim ve çatışmayı besleyecek bir etnik ayrımcılığa hizmet edecektir. Bu nedenle “yasadışı olan her vatandaşlık işleminin iptal edilebileceğini” ifade eden İçişleri Bakanının, hangi vatandaşlıkların yasadışı olma olasılığı barındırdığını, ve hangi vatandaşlıkların değerlendirmeye alınacağını şeffaf bir şekilde açıklamakla yükümlü olduğunu ifade ederiz. Tüm göçmen vatandaşların kendilerini tehdit altında hissetmesini engellemenin ve spekülasyon yolu ile gerilimin tırmanmasını durdurmanın tek yolu budur. Aksi takdirde göçmen kitlelerin tam da YDP tarafından arzulandığı gibi faşist siyasetlerde güvence araması sonucu doğacaktır.
Buna ek olarak da adil ve net tanımlanmış bir vatandaşlık sisteminin getirilmesi, vatandaş olma kriterlerinin hiçbir muğlaklığa ve siyasi otoritenin keyfi kararlarına bırakılmayacak şekilde düzenlenmesi; acil bir gerekliliktir.Bağımsızlık Yolu Meclisi; yükselen faşizme karşı mücadele etmenin yolunun parlamento kürsüsünden nutuk sallamak olmadığını; bu yöntemle gerilimin yükselmesi ve kişisel popülaritenin arttırılması dışında bir sonuç alınamayacağını vurgular.
Faşizmin beslendiği kaynaklar; yoksulluk, dinsel gericilik ve güvencesizliktir. Özel sektörde sendikalaşma, dinsel gericiliğe hizmet eden kurumların kapatılması, kaynakların eğitim ve sağlığa aktarılması, kadına yönelik şiddeti önleyici ve koruyucu mekanizmaların oluşturulup güçlendirilmesi, laik ve demokratik değerlerin desteklenmesi faşizme karşı mücadelenin günlük pratiği olmalıdır. 26 Ocak eyleminde halkımız tarafından gösterildiği gibi; faşizm demokratik bir şekilde birleşmiş kitlesel bir halk hareketi ile sokakta durdurulur. Bu çerçevede yaklaşan 8 Mart, 1 Mayıs ve 17 Mayıs eylemlerinde birlik içerisinde hareket edilmesi için çaba harcamak; faşizme karşı halkın sokakta birleşmesi için çalışmak, tüm devrimci, demokrat, ilerici güçlerin görevidir. Bağımsızlık Yolu bu doğrultuda çalışacağını tüm halkımıza duyurur.”