Bağımsızlık Yolu Lefkoşa Örgütü, bugün 13.15’te Başbakanlık önünde TC tarafından dayatılan mali protokolü ve eğitim mutabakatını protesto etmek amacıyla basın açıklaması yaptı.
Basın açıklamasında ilk olarak sözü alan Lefkoşa Bölgesi Örgütlenme Sorumlusu Cansu N. Nazlı, AKP hükümetinin neoliberal muhafazakar saldırıları karşısında Kıbrıslı Türk Halkının iradesine sahip çıkmak ve bir kez daha Ankara Değil LEFKOŞA demek üzere toplandıklarını ifade etti.
Nazlı, halkın kamusal eğitim, sağlık, barınma, ulaşım, iletişim gibi temel haklarının bir taraftan sermaye çevrelerince, bir taraftan da Ankara Hükümetlerinin dayatmaları sonucu İşbirlikçi hükümetlerce gasp edildiğini söyledi.
UBP- HP Hükümetine, eğer bütçe için kaynağa ihtiyaçları varsa özel üniversite, özel hastane, inşaat şirketi, market zincirleri, lüks otel ve casino sahipleri gibi ultra zengilerin vergilendirilerek finansman sağlanabileceği hatırlatıldı.
Nazlı, Bağımsızlık Yolu’nun Kıbrıslı Türk Halkının varoluş mücadelesini Türkiyeli göçmenlere yönelik bir tehditmiş gibi lanse faşist çevrelere müsamaha göstermeyeceğini ve göçmen emekçilerin düşmanlaştırılmasına izin vermeyeceğini vurguladı.
Sonrasında Bağımsızlık Yolu Lefkoşa Mali Sorumlusu Evren Cem, Lefkoşa Bölge Örgütü adına basın bildirisini okudu. Basın bildirisinin ardından kitle, “Bağımsız Kıbrıs, Bütün Halklar Kardeştir”, “Ankara Elini Yakamızdan Çek” sloganları atarak Başbakanlık kapısına siyah çelenk bıraktı.
Basın bildirisinin tam metni şöyle:
“Yıllardır, ‘ekonomik paket’, ‘mali protokol’ adı altında Ankara Hükümetleri tarafından yerli hükümetlerin de işbirliğiyle Kıbrıslı Türk halkının hakları gasp edilmektedir. Ana Muhalefet Partisi Başkanının içeriği net değil diye zikrettiği bu mali protokolün bizler için içeriği nettir. Bu mali protokol ile net bir şekilde, Kıbrıslı Türk Halkının iradesi yok sayılmaya, Sunni İslamlaştırma, Özelleştirme, Asimilasyon politikalarına yenileri eklenmeye çalışılmaktadır. Eğer CTP Başkanı Erhürman gözüne taktığı egemenlerin merceğini bir an için bile çıkarmış olsaydı, bu mali protokolün halkımıza yapılmış neoliberal muhafazakar bir saldırı olduğunu Net görebilecekti. Bu konuda söyleyecek çok sözümüz olsa da, biz bugün buraya Ankara hükümetlerinin işbirlikçilerini anmaya değil; onlara meydan okumaya geldik.
Her kim ki bu halkın onuruna, haklarına, geleceğine ve kültürüne göz diker; bilmelidir ki Kıbrıslı Türk Halkı onursuzlaştırılmaya tahammülü olan bir halk değildir ve sabrı taştığında sokağa dökülmesini çok iyi bilir. Bunun en yakın örneklerinden birini, AKP Hükümetinin İşbirlikçi Hükümetler vasıtasıyla kültürümüze yönelttiği gerici saldırıyı REDDEDEREK Koordinasyon Ofisi’nin açılmasına engel olan bu memleketin gençleri, kültür dernekleri, demokratik kitle örgütleri sokağa dökülerek göstermiştir. Keza, fikir, düşünce ve ifade özgürlüğüne ve basın özgürlüğüne Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla yapılmaya çalışılan faşizan darbe karşısında Kıbrıslı Türk Halkı, tarihinin en kalabalık protestolarından birini gerçekleştirerek 22 Ocak saldırısı gibi olaylara geçit vermeyeceğini göstermiştir.
Anayasal bir hak olan halkın kaliteli, bilimsel, ücretsiz, laik eğitim hakkı, bir yandan eğitim alanına göz dikmiş özel okul ve üniversite sahipleri, bir yandan da AKP Hükümetinin gerici müdahaleleri ile saldırı altındadır. Kıbrıslı Türk halkı tarafından hiçbir şekilde meşru kabul edilmeyen ve gayrıyasal bir şekilde uygulanmaya çalışılan mutakabakat ile eğitim alanındaki gerici müdahalelere bir yenisi daha ekleniyor. Yerel kitabevlerini bilinçli bir şekilde dışlayarak Vakıflar İdaresi tarafından düzenlenen kitap etkinlikleri ve son olarak Mağusa’da açılan kitabevi de kültür yaşamımızın dokusunu bozmak için yapılan gerici hamlelerden bazılarıdır.
Mali protokol ile, Telekominikasyon, Limanlar, Elektrik Kurumu, Kooperatifler gibi stratejik öneme sahip kurumları ‘kamu-özel işbirliği’ kisvesiyle özelleştirilerek Kıbrıslı Türk Halkı tamamen iradesizleştirilmeye çalışılmaktadır.
Ülkemize dayatılan neoliberal muhafazakar politikalar sonucu oluşan toplumsal muhalefet, YDP gibi siyasi çevrelerce Kıbrıslı Türk Halkının varoluş mücadelesinin ülkemizde yaşayan Türkiyeli göçmenlere yönelik bir tehdit gibi manipüle edilmesi de bu politikaların bir parçasıdır.
Kıbrıslı Türk halkının iradesine, kültürüne, eğitimine, kamusal alanlarına, Telekomünikasyon Dairesi, KIB-TEK, Limanlar, Kooperatifler kamu kurumlarına, kamu çalışanlarının çalışma ve sosyal güvenlik haklarına yapılan saldırı karşısında Bağımsızlık Yolu olarak en geniş halk kesimleriyle, demokratik halk örgütleriyle dayanışarak toplumsal muhalefet örgütleyeceğimizi ve bunu yaparken de ülkemizde yaşamını emeğini satarak ve büyük zorlukluklarda kazanan göçmen emekçilerin düşmanlaştırılmasına müsaade etmeyeceğimizi bildirmek isteriz.
Vardık, Varız, Var olacağız!