Bağımsızlık Yolu Kurucu Üyesi Celal Özkızan, Halkın Partisi öncülüğünde hükümetin aldığı sosyal konut yapımı kararına ilişkin açıklamada bulundu.
Ülkemizde sosyal konut inşa etmenin en halkçı yolu, başta büyük inşaat şirketleri, çok sayıda ev satışına aracılık eden büyük emlakçılar ve inşaat malzemesi/aracı ithalatçılarının büyük servetlerine konulacak cüzi bir servet vergisinden toplanacak gelirlerle bir fon oluşturmak, ve bu fon aracılığı ile konut yapımını finanse etmektir.
“HP, Sermayeyi Daha da Zengin Etmek İçin Bu Yolu Seçti“
UBP-HP hükümetince açıklanan sosyal konut projesinin aksine, halkı konut sahibi yapmanın insanları borçlandırmadan ve sermayeye azgın karlar vermeden de gerçekleştirilebileceğinin yolları olduğunu vurgulayan Özkızan, Halkın Partisi’nin seçtiği yolun, ülkedeki inşaat sermayesinin ve ilgili yan sektörlerin (inşaat malzemesi ithalatçıları, inşaat araçları ithalatçıları, ulaşım şirketleri (kamyon vs)) çıkarlarını büyütmek için seçilen yol olduğunu vurguladı.
Açıklama şöyle:
Halkın Partisi öncülüğünde hükümetin aldığı “sosyal konut yapımı” kararı hakkında:
1 – Her toplumda karşılanması gereken sosyal ihtiyaçlar vardır. Nasıl bir ekonomik yapı olursa olsun, nasıl bir toplumsal sistem olursa olsun, sosyal ihtiyaçlar öyle veya böyle karşılanmak durumundadır. Konut da bu sosyal ihtiyaçlardan biridir.
2 – Mesele, konut gibi sosyal ihtiyaçların nasıl karşılandığı, karşılanırken kimlerin çıkarlarının kollandığı ve kimlerin bu ihtiyaçların karşılanmasında en büyük bedeli ödemek zorunda bırakıldığının anlaşılmasıdır. Nasıl bir toplumda yaşadığımızın cevabı, ancak bu ayrımlar anlaşılarak verilebilir.
3 – Halkın Partisi, kurulduğu günden beri, hatta kuruluş öncesi sürecinden itibaren, içinde inşaat sermayesinin ve birtakım tüccarların çıkarlarının çok baskın olduğu bir partidir. Sosyal konut yapım kararı da bu çerçevede düşünülmelidir.
4 – Konut elbette bir ihtiyaçtır. Ancak sosyal konut ihtiyacını karşılamanın çeşitli yolları vardır. Halkın Partisi’nin seçtiği yol, ülkedeki inşaat sermayesinin ve ilgili yan sektörlerin (inşaat malzemesi ithalatçıları, inşaat araçları ithalatçıları, ulaşım şirketleri (kamyon vs)) çıkarlarını büyütmek için seçilen bir yoldur.
5 – Ülkede halihazırda on binlerce boş konut vardır. Bunlar değerlendirilmek yerine, yeni konut projesine girişilmesi, inşaat sermayesine gelir kazandırmaktan başka bir işe yaramaz.
6- Ülkedeki on binlerce boş konutun olduğunu bir kenara koyacak olursak bile, bu kararın kimin çıkarlarına hizmet ettiği gerçeği değişmez. Ülkemizde sosyal konut inşa etmenin en halkçı yolu, başta büyük inşaat şirketleri, çok sayıda ev satışına aracılık eden büyük emlakçılar ve inşaat malzemesi/aracı ithalatçılarının büyük servetlerine konulacak cüzi bir servet vergisinden toplanacak gelirlerle bir fon oluşturmak, ve bu fon aracılığı ile konut yapımını finanse etmektir.
7 – Dahası, konut yapım sürecinde, inşaat sermayesinin, inşaat malzemesi ithalatçılarının ve diğer türden ticari aracıların “komisyonları” ve kâr marjları tamamen aradan çıkarılmalıdır. Peki nasıl? Örneğin devlet, inşaat malzemelerini bizzat kendisi ithâl etmelidir. Tüccarın kâr marjı ortadan kalkacağı için, haliyle maliyetler düşecektir. Yine aynı biçimde, inşaat sermayedarlarının sosyal konut yapımı sürecinde istihdam edeceği işgücünü bizzat devlet istihdam etmelidir (6. maddede dile getirilen fonda biriken parayla). Konut yapım süreci, sermayenin kârı aradan çıkarılarak bizzat devlet eliyle yapılmalıdır. Sermayenin kârı aradan çıktığı için, sosyal konut süreci tamamlandığında, diğer türlü sermayeye akacak kâr marjları ve komisyonlar da devletin cebinde kalacağı için, başta fondan alınan paranın ciddi bir kısmı yine tekrar yerine konulabilir ve çok daha ucuza bu evler dar ve orta gelirli vatandaşlara düşük kredilerle satılabilir.
8 – Tüm bunlar yapılırsa, hem maliyetler düşer, sosyal konutlar daha da ucuzlar; hem de sermayenin kârı ve komisyonu aradan çıktığı için devletin cebinden de daha az para çıkar.
9 – Peki mevcut karara göre süreç nasıl yürütülecek? İçişleri Bakanı Ayşegül Baybars’ın, projenin açılış konuşmasında da ifade ettiği üzere “Konut Edindirme Birimi’nin hiçbir zaman inşaat sektöründe kendisini aktör olarak görmediğini, esasen amaçlananın, projelerin yerli müteahhitler tarafından yapılması, vatandaşların konut ihtiyaçlarını karşılarken inşaat sektöründe canlanma” sağlanmasıdır. Yani “devlet garantisi ile” inşaatçılar para kazanacaklar, devletin kaynaklarının ve idari gücünün sonucunda oluşan projenin kaymağını yiyecekler. Vatandaşlar da borçlandırılacaklar, sırf en temel ihtiyaçlardan biri olan konut sahibi olabilmek için.
10 – Neden? Neden sosyal konut gibi bir proje, özel sermaye eliyle yapılıyor? Neden devletin imkanları ve gücü, “inşaat sektörü canlansın” diye seferber ediliyor? Neden vatadanşların konut ihtiyacını karşılamanın hem vatandaşlar için hem de devlet için daha ucuz yolları varken (çünkü sermayenin kârı ve komisyonu aradan çıkarılabilir), bu yöntem izleniyor? Cevap, üçüncü, dördüncü ve beşinci maddelerde verilmiştir zaten diye düşünüyorum.