Bağımsızlık Yolu Kurucu Üyesi Celal Özkızan, HP Genel Başkanı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’ın Cumhurbaşkanı ve müzakereci Mustafa Akıncı’yı “statükoculukla” itham etmesine ilişkin sosyal medya hesabından paylaşımda bulunarak, Kıbrıs sorunu kapsamında yürütülen müzakereler tarihinde federasyon modelinin en az konuşulan çözüm modeli olduğunu ifade etti.
Özkızan, Özersay’ın “Federasyon defalarca görüşüldü ve başarısız oldu” ifadesine karşı Kıbrıs görüşmelerinin tarihinde, taraflar arasında en az denenen çözüm modelinin federasyon olduğunu vurguladı.
Öte yandan Özkızan; “federasyoncuyum” diyen Kıbrıslı Türk müzakerecilerin toplamda 9, “federasyoncuyum” diyen Kıbrıslı Elen müzakerecilerin ise 15 sene görevde kaldıklarının da altını çizdi.
Paylaşım şöyle:
Dışişleri Bakanı Özersay, federasyonun DEFALARCA KEZ görüşüldüğünü, denendiğini ve başarısız olduğunu yazmış. Bu sebeple de federasyonda ısrar edenlerin, “Kıbrıs’taki durumun değişmesini istemeyen asıl statükocular” olduğunu öne sürmüş.
Özersay’ın iddiasının aksine, Kıbrıs görüşmelerinin tarihinde, taraflar arasında EN AZ DENENEN çözüm modeli federasyondur. Neden böyle olduğunu açıklayalım.
Kıbrıslı Türkler, görüşmelerin “resmi olarak” başladığı 1968’den beri toplamda sadece 4 müzakereci tarafından temsil edildi. 1968’den 2005’e kadar müzakerecimiz olan Rauf Denktaş, federasyonu değil Türkiye ile entegrasyonu savunuyordu. Entegrasyonun mümkün olmadığı durumlarda ise, Kıbrıs’ta ‘bağımsız’ bir Türk devletini (kktc) temenni ediyordu. 2010’dan 2015’e müzakerecimiz olan Derviş Eroğlu da federasyoncu değildi. Niyeti de temennisi de, kktc’nin tanınması ve devam etmesi yönündeydi. 2005’ten 2010’a ve 2015’ten günümüze cumhurbaşkanlığı yapmış Talat ve Akıncı ise, federasyonu savundukları iddiasıyla müzakerecilik görevine geldiler. Talat’ın federasyonu samimi bir biçimde savunduğu konusunda şüphelerimi bir kenara bıraksam bile, “federasyoncuyum” diyen müzakereciler, toplamda 9 sene görevde kaldılar. Federasyon karşıtları ise 42 sene görevde kaldılar.
Kıbrıslı Elenler, görüşmelerin “resmi olarak” başladığı 1968’den beri toplamda 7 müzakereci tarafından temsil edildi. 68-74 arası dönemde Kıbrıslı Elen egemenlerinin çizgisi (başkan Makarios, müzakereci Klerides) bırakın federasyonu savunmayı, Kıbrıslı Türklere azınlık haklarını vermek konusunda bile çekimserdi. 74’ten 77’ye yine Makarios idi görüşmeci. 77’den 88’e müzakereci olan Kiprianu, Denktaş’ın dahi evet dediği Perez de Cuellar çerçevesine “hayır” diyen, federasyonu görüşmek için müzakerelere dahi katılmakta ayak sürüyen bir kişiydi. 88’den 93’e müzakereci olan Kiprianu için, federasyonu savunduğu söylenebilir. Ancak bu dönemdeki muhattabı Denktaş olduğundan, masada federasyon samimi bir biçimde görüşülmüyordu. 93’ten 2003’e görev yapan Klerides’in görevinin ilk döneminde (93-98) federasyonun esamesi bile okunmuyordu, çünkü Klerides ağırlığını sadece Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB’ye katılmasına vermiş durumdaydı. Dahası, o dönem sınırda yaşanan ölümlü çatışmalar ve S-300 krizi gündemdeydi.
Clerides’in ikinci döneminde (98-2003) federasyonu savunduğu söylenebilir. Zaten partisi DİSİ, güneyde Annan Planı’na evet diyen tek partiydi. 2003-2008 arası görev yapan Papadopoulos, federasyon karşıtıydı, hatta Türk düşmanıydı. 2008-2013 arası görev yapan Hristofyas, federasyonu savunduğu iddiasındaydı. Ancak Talat-Hristofyas görüşmeleri (2008-2010), derinlikli federasyon çabası ile değil, karşılıklı suçlamalar ile geçti. Hristofyas, görevinin son üç yılında ise, karşısında zaten federasyoncu olmayan Eroğlu’nu bulacaktı. 2013’ten günümüze görevine devam eden Anastasiadis ise, federasyon ile ilgisi olmayan düşüncelerini ve önerilerini defalarca kez dile getirmiş bir kişidir. Özetlemek gerekirse, en iyimser ifadeyle (yani Kiprianu + Klerides 2. dönem + Hristofyas olarak hesaplansa bile), Kıbrıslı Elenlerin 51 senelik müzakerecilik sürecinin 36 senesi federasyon karşıtlarınca yürütüldü.
Federasyoncuların müzakere süreçlerinde bu kadar az süre şans bulmaları gerçeği yetmezmiş gibi, iki taraftan da kendilerine federasyoncu diyen müzakerecilerin bazıları, samimi olarak federasyon için gerçekten çabalamadılar bile (Talat-Hristofyas dönemi örneği). Oysaki, iki tarafın da federasyon karşıtları, müzakerelerde, federasyonu baltalamak için her zaman ellerinden geleni yaptılar. Dahası, yukarıda sadece “müzakerecilerden” söz ettik ama, kendi müzakerecileri üzerinde ciddi bir güce ve etkiye sahip olan iki tarafın da egemen kesimleri, federasyonu zaten hiçbir zaman samimi olarak savunmadılar.
Uzun lafın kısası, Kıbrıs’ta federasyon, en az şans verilmiş, en az denenmiş, en az üzerinde çaba harcanmış, en az sahip çıkılmış yöntemdir. Bu, iki taraf için de geçerlidir ve gerek müzakere tarihinde, gerekse genel anlamda Kıbrıs sorununun tarihinde, bunun aksini ispatlayacak tek bir nokta dahi yoktur. Dışişleri Bakanı Özersay, federasyonun çok denenmesine rağmen başarısız olduğunu tam olarak neye dayanarak söylemektedir, o konuda ise hiçbir fikrim yoktur. Kalp nakline ihtiyaç duyan birine sürekli akciğer nakli yapmaya çalışıp sonra da başarısız olunca “nakil yöntemi bir çözüm değilmiş” diyemezsiniz. Sorun, sizin kötü bir doktor olmanızdır. Biz iyileşmek, güzel hayatlar yaşamak istiyoruz. Doktorun da siyasetçinin de kötüsüne ihtiyacımız yoktur.
https://www.facebook.com/celalozkizan/posts/10158705600064325