Bağımsızlık Yolu Kurucu Üyesi Celal Özkızan, Kıbrıs Cumhuriyeti makamlarının, Uluslararası Genel Ortaöğretim Eğitim Sertifikası (IGCSE) programı Türkçe dalında dünya birincisi olan Berilsu Meral’in ödülünü almasını ‘Türkiye kökenli’ olduğu gerekçesiyle engellemesine ilişkin sosyal medya hesabından bir paylaşımda bulundu.
Bu ülkede çözümsüzlüğün acısını en çok yaşayan kesim özelde Türkiye göçmenleri ve genelde Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayıp da Kıbrıs Cumhuriyeti kimliğine/pasaportuna sahip olmayan kesimdir.
Kıbrıslı Elenler zaten ortak cumhuriyetimiz olması gereken Kıbrıs Cumhuriyeti’nin üzerine yatıp, onu bir Kıbrıslı Elen devletine dönüştürdüler, bugün onun bütün imkanlarından, politik tanınmışlığından, uluslararası saygınlığından faydalanıyorlar.
Türkiye göçmenleri ise, özellikle bu göçmenlerin Kıbrıs’ın kuzeyinde doğmuş ve büyümüş evlatları ise, kelimenin tam anlamıyla dünyadan koparıldılar, bu küçücük ada yarısına hapsoldular.
İşte federatif bir çözüm, en çok da bu insanların işine gelecektir. Bireysel anlamda, Kıbrıs sorununa bir çözümün en çok fayda sağladığı kesim, bu göçmenler olacak, çünkü hiç sahip olmadıkları pek çok olanak, en azından potansiyel olarak, karşılarına çıkacak, bugüne kadar yüzlerine kapanan kapıların bir kısmı, sonuna kadar açılacak.
Çözümden en çok kazancı sağlama şansı olan bu kesim, Kıbrıslı Türk solunun içindeki yaygın göçmen karşıtı, Türkiyeli karşıtı yaklaşım yüzünden ikiyüzlü sağcı politikacıların eline bırakıldı bu insanlar. Ceplerinde Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu olan, evlatları isterse yurtdışında okuyan, isterse yurtdışında çalışabilen, canı çektiğinde güneye geçebilen “yerli” Kıbrıslı sağcılar, bu ayrıcalığa sahip olmanın rahatlığıyla “çözüm karşıtlığı” pazarlıyorlar göçmen kesimlere.
Açıklama şöyle:
Bu ülkede çözümsüzlüğün acısını en çok yaşayan kesim özelde Türkiye göçmenleri ve genelde Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayıp da Kıbrıs Cumhuriyeti kimliğine/pasaportuna sahip olmayan kesimdir.
Çözümsüzlüğün bir tarafında olan Kıbrıslı Elenler zaten ortak cumhuriyetimiz olması gereken Kıbrıs Cumhuriyeti’nin üzerine yatıp, onu bir Kıbrıslı Elen devletine dönüştürdüler, bugün onun bütün imkanlarından, politik tanınmışlığından, uluslararası saygınlığından faydalanıyorlar. Bu devletten dışlanan “yerli” Kıbrıslı Türkler ise, kolektif olarak değil belki ama bireysel olarak, Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportları aracılığı ile gerek eğitim anlamında, gerek kültürel anlamda gerekse de iş bulmak açısından AB ülkelerinin tamamından faydalanabildi.
Türkiye göçmenleri ise, özellikle bu göçmenlerin Kıbrıs’ın kuzeyinde doğmuş ve büyümüş evlatları ise, kelimenin tam anlamıyla dünyadan koparıldılar, bu küçücük ada yarısına hapsoldular. Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı değildiler, vatandaş olmayı geçtim 2 metre ötelerindeki güneye geçiş bile yapamıyorlar. Türkiye’de hiç yaşamadıkları (ya da çok kısa süre yaşadıkları) için Türkiye’yle bir bağlantıları da yok. AB ülkelerine zaten gidemiyorlar. Dahası, doğup büyüdükleri memleket olan Kıbrıs’ın kuzeyinde sürekli ayrımcılığa, dışlamaya maruz kalıyorlar. Türkiye’ye gidince “sen Kıbrıslısın” lafıyla, memleketleri Kıbrıs’a dönünce “sen Kıbrıslı değilsin” lafıyla, güney sınırına gelince “sen Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı değilsin” lafıyla karşılaşıyorlar.
İşte federatif bir çözüm, en çok da bu insanların işine gelecektir. Bireysel anlamda, Kıbrıs sorununa bir çözümün en çok fayda sağladığı kesim, bu göçmenler olacak, çünkü hiç sahip olmadıkları pek çok olanak, en azından potansiyel olarak, karşılarına çıkacak, bugüne kadar yüzlerine kapanan kapıların bir kısmı, sonuna kadar açılacak.
Ne yazık ki işte bu kesim, yani çözümden en çok kazancı sağlama şansı olan bu kesim, Kıbrıslı Türk solunun içindeki yaygın göçmen karşıtı, Türkiyeli karşıtı yaklaşım yüzünden ikiyüzlü sağcı politikacıların eline bırakıldı bu insanlar. Ceplerinde Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu olan, evlatları isterse yurtdışında okuyan, isterse yurtdışında çalışabilen, canı çektiğinde güneye geçebilen “yerli” Kıbrıslı sağcılar, bu ayrıcalığa sahip olmanın rahatlığıyla “çözüm karşıtlığı” pazarlıyorlar göçmen kesimlere. Bu küçücük ada yarısına hapsolmuş, ve çözüm dışında bu hapislikten kurtulma şansı ne yazık ki olmayan insanlara, milliyetçilik edebiyatı yapıyorlar.
Kıbrıslı Türk solunun içindeki pek çok siyaset ise, bu kesimleri çözüm mücadelesinin ana parçası yapmak ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ne “biz bu insanları masada pazarlık konusu yapmayız” demek yerine, bu insanları çözüm mücadelesinde bir engel gibi görmeye devam ediyorlar.
Çözüm, bu ülkede en çok Türkiye göçmenlerinin işine gelir. Biz bunu anlamadığımız sürece, bu ülkede gerçek bir çözüm mücadelesi verilemez.