Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Münür Rahvancıoğlu, Bertan Zaroğlu’nun ihalesi açılmayan Dome Otel için Vakıflar İdaresi Genel Müdürü İbrahim Benter’e yıllık 2 milyon TL teklif vermesine ilişkin sosyal medya hesabından açıklama yaptı.
Rahvancıoğlu, milletvekilinin kamusal bir değere ticari çıkarlar için talip olmasının ve ortada ihale yokken müdürün bu teklifi kabul etmesinin kara mizah olduğunu belirtti.
Ayrıca Rahvancıoğlu, YDP milletvekili Zaroğlu’na bu şovu yapma fırsatının nasıl verildiğini irdelemek gerektiğini vurgulayarak, kuru gürültü ve çığırtkanlıkla bir yere varılamayacağını ifade etti.
“Dome Hotel’i bir kişinin kullanımına tahsis edip, ortada hiçbir demokratik irade bırakmamacasına o kişiyi ölümüne savunma inadı, işte meyvelerini böyle veriyor.” diyen Rahvancıoğlu, yapılması gerekenin gerçekten hukuka, adalete, prensiplere göre davranmak; bunları yandaşlara göre eğip bükmemek, keyfe göre yorumlamaya son vermek olduğunu vurguladı.
Rahvancıoğlu’nun paylaşımının tamamı ise şöyle:
Bertan Zaroğlu ve Vakıflar Müdürü tarafından bugün yapılan her türlü ciddiyetten uzak masgaralık, birçoğumuzun tepkisini çekti. Ortada bir ihale yokken Müdür’ün teklif kabul etmesi, bir milletvekilinin kamusal bir değere ticari çıkarlar içerecek şekilde talip olması, nereden ve nasıl bakılırsa bakılsın tam bir kara mizah örneği…
Peki iş nasıl oldu da bu hale geldi? Nasıl oldu da Zaroğlu gibi birisi, bu konunun göbeğine oturdu?
Müdürün ve Zaroğlu’nun fiili ile dalga geçerken veya kınarken, sürecin bu hale nasıl geldiğini de düşünmek; Zaroğlu gibi birisine bu konuda kişisel şov yapma fırsatının nasıl verildiğini de tahlil edebilecek yaklaşımı elden bırakmamak gerekiyor…
Yoksa kuru gürültü ve inatçı çığırtkanlıklarla varacağımız yerin ne olduğunu bu tablo ile artık görmüş olmamız lazım: Zaroğlu bu ülkenin kendine ilerici, hukukçu, ilkeli diyen ama her meseleye çifte standarla yaklaşan sözde solunun aynadaki yansımasıdır. Bu ülkenin solcuları nerede bir şov, nerede bir yüzeysel prensipli olma tutumu, nerede bir altı boş vıcık vıcık romantizm yapıyorsa Zaroğlu da orada bitmektedir. Çünkü bugüne kadar bunlardan beslenen ve gabak keserek yaşayan sözde solumuzun besinini paylaşacak şekilde kendini uyarlamış yeni bir faşist türü ile karşı karşıyayız… Buna karşı aynı tutumlara daha fazla sarılarak başarılı olunamaz, çünkü sözde solcular nasıl kendi şakşakçılarını bu kalitesizlikle besliyorlarsa, Zaroğlu da aynı şeyi yapıyor. Kendinizi ve yandaşlarınızı beslediğiniz her şey Zaroğlu’nu da besliyor! Yani yapılması gereken gerçekten hukuğa, adalete, prensiplere göre davranmak; bunları yandaşlara göre eğip bükmemek, keyfe göre yorumlamaya son vermektir… Çünkü belli ki yeni nesil faşistler derslerini iyi çalışmış, eski taktikler artık tutmuyor, tutmayacak. En iyi ihtimalle toplumsal kamplaşmayı büyütüp, gerilimi sınıfsal olmayan bir temelde arttırmaktan ileri gidilemeyecek…
Dome Hotel’i bir kişinin kullanımına tahsis edip, ortada hiçbir demokratik irade bırakmamacasına o kişiyi ölümüne savunma inadı, işte meyvelerini böyle veriyor… Kira sözleşmesi yatırıma ayrılacak payı düzenlemiş, ama hem sendika başkanı hem müdür konumundaki kişi keyfine göre yatırıma ayırdığı parayı tayin edecek! Üstelik yatırıma harcayacağı para için bırak ihaleye çıkmayı, 3 yerden teklif bile almayacak! İşçilere yasal hakkı olan %leri ödemeyecek! Kar edecek ama hissedarlara sakız parası verecek! On yılda çalışan işçiler üzerinde tam bir diktatörlük kuracak! İstediğini atacak, istemediğini canından bezdirip istifa ettirecek! Solculuğa, sendikacılığa dair ne varsa hepsini yerlerde süründürecek, rezil-rüsva edecek! Hakkını arayan (üstelik solcu) insanların davaları mahkemelerde yıllarca devam edecek! Ama sırf bunu yapan CTP’lidir diye, sırf bazı medya kalemşörleriyle maddi ilişkiler kuruldu diye, sırf kendi yandaşlar çetesini besleyip istediğinin üstüne salabiliyor diye, sırf karşısında duranlar en az onun kadar rezil, ondan biraz daha sağcı ve onu aratmayacak kadar despottur diye bu adam, bu aile korunacak, kollanacak, savunulacak öyle mi? İşte Zaroğlu’na yaşam veren bu kör inat, bu yandaş kayırmacılığı, bu çifte standart, bu ilkesizliktir… Ve birisi diğerinden daha az mide bulandırıcı değildir…
Aynı dediğim dedik tavır, bugün Mağusa Belediyesi’ni ikinci Lefkoşa trajedisine doğru götüren Arter’e teslim etti. Kayalp’ın kliği, parası, nüfuzu yüzünden ona teslim olan CTP, sadece kendi partisine zarar vermedi; Mağusa’nın başına gelenlerin ve daha da gelecek olanların müsebbibi oldu… Aynısı Dome Hotel’de de yaşanacak… Bugün veya yarın Karaman Dome’un sırtından düşecek. Geriye solculuk, sendikacılık ve kamu sal çıkarlar adına bir enkaz kalacak. Çünkü CTP’li olmak, birçok başka şeyin yanında; özeleştiri verememek, kendinden olanın yanlışına “dur” diyememek, inadından bir an bile vazgeçmeden körlemesine aynı şeyleri yapmak demektir… CTP’lilerin, CTP’sizi de CTP’lisi de bununla damgalıdır…
Oysa doğrusu Dome Hotel’in Vakıflar tarafından işletilmesi, bunun savunulması, toplumun buna hazırlanmasıdır. Eğer bugün bu yapılamıyorsa da, adil-şeffaf bir ihale ile, bu yapılabilene kadar hangi şirketin Dome’u çalıştıracağının belirlenmesi ve Dayanışma Turizm Ltd’i geçtiğimiz 10 yıl boyunca düzgün denetleyemeyen tüm Vakıf yöneticilerinin adalet önüne çıkarılarak kamuyu uğrattıkları zarardan dolayı yargılanmasıdır…
Gerisi Zaroğlu’nu yaratan, besleyen ve büyüten ajitasyon ve laf kalabalığı.