Bağımsızlık Yolu Dış İlişkiler Sekreteri Özkızan: “Hükümetler Sermayeye Kaynak Akıtırken, Kamu Okullarına Bütçe Ayırmıyor”

27 Temmuz Cumartesi günü, 13. HASDER Lefkoşa Gençlik Günleri kapsamında düzenlenen “Eğitimde Reform” konulu Yuvarlak Masa Toplantısına geçtiğimiz günlerde katılan Bağımsızlık Yolu Dış İlişkiler Sekreteri Nehir Özkızan, Neo-liberal politikaların gelmiş geçmiş tüm hükümetler tarafından Kıbrıs’ın kuzeyinde kullanılmasının bir sonucu olarak eğitimin de bu politikaların yarattığı olumsuzluklardan nasibini aldığını belirtti. 

Özkızan, hükümetlerin sermayeye her koşulda fon, teşvik, ve vergi affı adı altında kamu kaynağı aktardığını ancak Anayasa’ya göre 18 yaşına kadar ücretiz olması gereken eğitim için devlet okullarına hiçbir bütçe aktarmadığını da vurguladı. 

Toplantının formatı gereği Özkızan’ın okuduğu bildirinin tamamı ise şöyle:

 

Eğitimde Reform

 Eğitim, bireylere toplum yaşayışında yer edinmek için belirli bir konuda bilgi ve beceri kazandırma, yetiştirme ve geliştirme ile yaşama yollarını kazanmasında etkili olan tüm sosyal süreçlerdir. Yani eğitim, bireylere zihinsel, psikolojik ve bedensel anlamda bilinç kazandırılmasıdır. O halde eğitim, bireyin hayatında sadece belirli bir dönemde değil doğumundan ölümüne kadar olan sürecin tamamında yer almalıdır.

Kıbrıs’ın kuzeyinde eğitimde reform başlıklı bir konu hakkında konuşabilmek için öncelikle eğitimin mevcut halinin irdelenmesi gerekmektedir. Eğitim, tek başına temel bir hak olmakla beraber bu hakkın içeriği daha detaylı bir şekilde açıklanmalıdır: bilimsel, herkese eşit, nitelikli ve ücretsiz eğitim herkes için bir haktır. Bu hakkı elde edene dek edilecek mücadele eğitimde reformun birincil koşulu olarak kabul edilmelidir.

Neo-liberal politikaların gelmiş geçmiş tüm hükümetler tarafından Kıbrıs’ın kuzeyinde kullanılmasının bir sonucu olarak eğitim de bu politikaların yarattığı olumsuzluklardan nasibini almıştır. Eğitimin her geçen gün daha da metalaştırılarak piyasa malı haline getirildiği apaçık ortadadır. kktc’ye baktığımızda bugüne dek gelmiş geçmiş tüm hükümetlerin sermayeye her koşulda fon, teşvik, ve vergi affı adı altında kamu kaynağı aktardığı oysa Anayasa’ya göre 18 yaşına kadar ücretiz olması gereken eğitim için devlet okullarına hiçbir bütçe aktarmadığı görülmektedir. Hükümetlerin devlet okullarına tek bir kuruş dahi bütçe ayırmaması nedeniyle kamusal nitelik taşıması gereken ama bunu ancak ‘sözde’ bir biçimde gerçekleştiren devlet ilkokul, ortaokul ve liselerinde faks, telefon ve temizlik malzemesi vb. giderleri için ve ‘bağış, kağıt, karne ve kayıt ücretleri’ için öğrencilerden para talep edilmektedir.

 Katılımcı ve Erişilebilir Eğitim

 Meşru bir katılımcı ve erişilebilir eğitim ancak tüm bireylerin eşit koşullarda ulaşabileceği bilimsel, ücretsiz ve nitelikli bir eğitim ile mümkündür. Bireyleri eğitime teşvik etmek için tüm olumsuzluklar ortadan kaldırılmalıdır. Bu olumsuzlukların en başında kişilere sunulan eğitim türünün bireyin ekonomik durumuyla ilişkili olmasıdır. Kapsamlı tek bir kamu üniversitesi dahi olmayan ülkemizde bireylerin eğitime erişimi kısıtlanmaktadır.

Devlet ilkokul, ortaokul ve liselerinde ise katılımcı eğitime yönelik çalışmalar ya hiç yoktur ya da çok yetersizdir. Katılımcı eğitimin sağlanmasının birincil koşulu katılımcıların profilinin belirlenmesine yönelik çalışmalardır. Bu çalışmalar sonucu bireylerin eğitim becerileri çeşitli metodlarla sağlanmalıdır. Oysa devlet okullarına bir kuruş bütçe dahi ayırmayı reddeden eğitim bakanlığımızın katılımcı eğitim için şart olan öğrenci profili inceleme ve gerekli maddi kaynağın sunulması ile katılımcı eğitime elverişli modern sınıflar oluşturma durumu söz konusu değildir.

Kaliteli Eğitim Alma Hakkı

 Kaliteli eğitim tüm bireylere, etnik kökeni veya dini kimliği fark etmeksizin eşit ve ücretsiz bir şekilde sunulmalıdır. Eğitim kalitesi bireyin ve ailesinin ekonomik gücüne bağlı olmamalıdır.

Ülkemizde eğitim, kar getiren bir uğraş haline getirilmiş olup ekonomik bir sektör muamelesi görmektedir. Kamu okullarının gerek bina gerek öğretim üyeleri ile yıpratılması ve öğrencilerin özel okullara teşvik edilmesi ekonomik sektör haline getirilmiş eğitimin bir sonucudur. Devlet okullarının altyapıları modern ve ergonomik eğitime imkan vermemekte ve hükümetlerin sermaye teşvikleri devam ederken devlet okulları üvey evlat muamelesi görmektedir. Devlet okullarımızın çoğu tadilat gereksinimi duymakta ancak bunun için kaynak ayrılmamaktadır. Öğrencilerin kaliteli eğitim hakkı, hayati tehlike barındıracak derecede tahribata uğramış binalarda ders görmeye zorlanmaları suretiyle gasp edilmektedir. Hükümetler tadilat ve modern eğitim araçlarının kullanımı için devlet okullarına bütçe ayırmadığı sürece kaliteli eğitim hakkı bireylerin elinden alınmaya devam edecektir.

 Eğitimin Devamlılığı / Hayat Boyu Eğitim

 Bildirinin ilk paragrafında da belirtildiği üzere eğitim bireyin yaşamının tamamında yer alan bir süreçtir. Çünkü insan doğduğu andan öldüğü ana kadar hayat boyu öğrenmeye ve kendini geliştirmeye devam eder. O halde, bireyin okul öncesi diye adlandırdığımız dönemde de eğitim ihtiyacı vardır. Oysa, ne yazik ki ülkemizde ücretsiz, nitelikli, kamusal kreşler yoktur. Ayrıca bildiride yine vurgulandığı üzere bireylerin 18 yaşa dek ücretsiz eğitim hakkı da gasp edilmektedir. Ülkemizde bireylerin 18 yaşından sonraki eğitimi ise tamamen kendilerinin sürdüreceği bir sürece indirgenmiştir. Bu sürecin kuşkusuz en belirleyici faktörü bireyin ekonomik durumudur. Eğitimin belli bir yaşa kadar sürdüğü düşüncesi ise yanlış olmasına rağmen çok yaygındır. Eğitimin her birey için devamlı olması esastır. Bunun teşviki ise ülkemizde yoktur. Bunun nedeni ise eğitim fonlarının devlet okullarına dahi ayrılmıyorken çeşitli eğitim faaliyetlerine hiç ayrılmamasıdır. Eğitim alanında devlet eliyle çeşitli seminerler, dersler, projeler vb. düzenlenmemekte ve bireyler tercih ettiği konular doğrultusunda hayat boyu eğitime ulaşamamaktadır. Yine, sadece ekonomik gücü olan kişiler hayat boyu eğitime, özel kurumların sağladığı imkanlara cep dolusu paralar ödeyerek erişmektedir.

Hükümetlerin ve Gençlik Örgütlerinin Eğitimin Gelişimindeki Katkısı / Rolü

Bugüne dek gelmiş geçmiş tüm hükümetler, özel eğitim kuruluşlarına her koşulda ödenek, vergiden muaf tutma ve özel kalem aktarımı gibi teşvik uygulamalarında bulunurken devlet okullarını ise kendi kaderine terk etmiştir. Eğitim bütçesinin büyük bir çoğunluğu özel okullara aktarılırken devlet okullarına bütçe ayrılamamasının gerekçesi olarak bütçe kısıtlılıkları gösterilmiş ve Türkiye’den beklenen paranın gelmemesi öne sürülmüştür.

Hükümetlerin, tüm bireylere, bilimsel, herkese eşit, nitelikli ve ücretsiz eğitim hakkı sunma gerekliliğinin yanı sıra sunulan bu eğitimi denetlemesi de gerekmektedir. Örneğin okul müfredatlarına baktığımızda içeriğin milliyetçi içeriklerle ve Türkçülük kavramlarıyla doldurulduğu ve sınıflarda ayrımcılığın uygulandığı görülmektedir. Oysa milliyetçi içeriklerle doldurulmuş içerik bilimsel ve nitelikli eğitim hakkını, öğretmenler tarafından sınıflarda uygulanan göçmen düşmanlığı kaynaklı ayrımcılık ise herkese eşit eğitim hakkını hiçe saymaktır. Üstüne üstlük bir yandan milliyetçi içerikleri müfredat edinmiş kitapların sınıflarda okutulması diğer yandan ise bu müfredatı takip eden öğretmenlerin göçmen öğrencilere karşı takındığı ayrımcı tutum eğitim sistemimizde büyük bir çelişki oluşturmaktadır. Gelmiş geçmiş hükümetlerin hiçbiri ise bu konuda herhangi bir adım atmayarak  eğitimin bilimsellikten uzaklaştırılmasına ve öğrencilerin maruz kaldığı ayrımcılığın hadsafhaya ulaşmasına neden olmuşlardır.

Öte yandan ise, bilimsel, herkese eşit, nitelikli ve ücretsiz eğitim mücadelesinde gerek öğrencilerin gerek eğitimcilerin çeşitli mücadeleleri olmuştur. Bu mücadeleler artırılarak bilimsel, herkese eşit, nitelikli ve ücretsiz eğitim hakkını hiçe sayan hükümet karşısında güçlü ve kararlı bir muhalefet oluşturulmalıdır.

Bilimsel, herkese eşit, nitelikli ve ücretsiz eğitimtalebinin neredeyse hiçbir şekilde yerine getirilmediği ülkemizde, eğitimin kamusal bir hak olduğuna dair bir farkındalık yaratmak biz gençlerin en birincil görevi olmalıdır. Bu genel farkındalık gündeme getirildikten sonra eğitimin öznelerine, öğrencilere, sendikalara ve ailelere de kendi okullarında bu doğrultuda somut talepler için mücadele etmeleri adına bir zemin sunulmuş olacaktır. Çeşitli eğitim öznelerinin ve toplumsal muhalefetin eğitim ve gençlik alanında verdiği mücadelelerin bilimsel, herkese eşit, nitelikli ve ücretsiz eğitim hakkı genel çerçevesi içinde daynışmayla ve ortaklaşmayla büyümesi, bu mücadeleye güç katacaktır.

Öğrencilerin, öğrenci örgütlerinin, gençlik örgütlerinin ve eğitim sendikalarının istikrarlı ve kararlı mücadelesi ile bilimsel, herkese eşit, nitelikli ve ücretsiz bir eğitimin hayat bulması mümkün olacaktır.