Bağımsızlık Yolu bugün saat 15’te Parti Lokalinde bir basın toplantısı gerçekleştirerek Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik tavrını kamuoyu ile paylaştı.
Açıklama öncesinde Lefkoşa Bölge Örgütlenme sorumlusu Cansu Nafiya Nazlı bir giriş konuşması yaparken, Parti Meclisi’nin kararını ise Genel Sekreter Münür Rahvancıoğlu okudu.
Basın Toplantısına ayrıca Basın Yayın Propaganda Sekreteri Mustafa Keleşzade, Mali Sekreter Melisa Koloz, Lefkoşa Bölge Sorumlusu Ömer Tatlısu ve bir grup parti üyesi de katılım gösterdi.
Açıklamada içinde bulunduğumuz sürece yönelik değerlendirmelere yer verilirken, adaylığını açıklayan Cumhurbaşkanı adaylarına yönelik de değerlendirmlerde bulunuldu.
Açıklamada her partinin seçimlere kendi adayı ile girme hakkı ve sorumluluğu olduğuna dikkat çekilirken, içinde bulunduğumuz koşulların Bağımsızlık Yolu’nu bu hakkı kullanmama kararı almaya yönelttiği vurgulandı.
Bağımsızlık Yolu’nun geçmişte Cumhurbaşkanı’mız Mustafa Akıncı’ya yönelik çeşitli eleştirileri olduğu, gelecekte de olacağının, Bağımsızlık Yolu’nun sosyalist ve devrimci bir siyasi parti, Akıncı’nın ise sosyal demokrat bir siyasetçi olduğunun vurgulandığı açıklamada, Akıncı’nın Kıbrıslı Türk halkının siyasi iradesinin ve federal çözüm istencinin sembolüne dönüştüğü, işte Bağımsızlık Yolu’nun da halkın bu iradesinden yana tavrını belirlediği vurgulandı.
Son olarak ise Bağımsızlık Yolu’nun desteğinin sadece sözlü ve yazılı oy verme çağrısı ile kalmayacağı, Parti’nin sokakta aktif çalışmalar da yapacağı açıklamada vurgulandı.
Açıklama şöyle:
Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi geçtiğimiz günlerde toplanarak yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini değerlendirmiş ve Parti’mizin seçimlere yönelik tavrını belirlemiştir. Tavrımız, bölgelerde gerçekleştirdiğimiz kitle toplantılarında üyelerimizin eğilimlerinin ifade edilmesi, içinden geçmekte olduğumuz konjonktür ve Kıbrıslı Türk halkının çıkarları dikkate alınarak belirlenmiştir. Bağımsızlık Yolu’nun kararında, diğer faktörlerin yanısıra son dönemlerde yaşanan ve Kıbrıslı Türklerin iradesinin yok sayıldığı, adada eşit özne olarak var oluşumuzu darbeleyen olaylar silsilesi etkili olmuştur.
Kıbrıslı Türk halkının siyasi iradesinin temsilcisi olan Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı şoven Kıbrıslı Elen liderliği tarafından es geçilmeye çalışılmış ve müzakereler Ankara ile yürütülmeye çalışılmıştır. Bu tavır Kıbrıslı Elen liderliği tarafından Kıbrıslı Türk halkının siyasi iradesinin yok sayılmaya çalışıldığı anlamına gelmektedir. Türkiye’de iktidarda olan AKP-MHP koalisyonu da halkımızın siyasi iradesini hiçe sayan bu tavra ortak olmuş ve Kıbrıslı Türk halkının seçilmiş liderliğini ekarte ederek müzakere yürütmeye çalışmıştır. Birbirlerine azılı düşmanlar gibi yaklaşan Kıbrıs Cumhuriyeti liderliği ile Türkiye’deki liderliğin, söz konusu Kıbrıslı Türklerin iradesini yok saymak olunca nasıl bir anda ortaklaştıkları ve bir araya geldikleri manidardır.
Dahası, AKP–MHP iktidarı Türkiye halklarını ve bölgemizi içine sürükledikleri savaşa yönelik, savaşın yarattığı yıkımı hatırtlatan ve diplomasi vurgusu yapan Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya karşı Kıbrıslı Türk halkının iradesini yine hiçe sayarak bir linç kampanyası yürütmüştür. Yani içinde bulunduğumuz dönem Kıbrıslı Türk halkının siyasi iradesinin farklı hesaplarla hem şoven Kıbrıslı Elen liderliğince, hem de Türkiye’deki gerici AKP-MHP koalisyonunca hedef alındığı bir dönem olmuştur.
Bu gelişmelerin yanısıra, içinden geçtiğimiz dönem, Kıbrıslı Türk halkının kendi karakterini ve iradesini koruyarak adanın geleceğini eşit özne olarak şekillendirmesi anlamına gelen ve halkımızın hem referandum hem de son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 60 üzeri bir destekle teyit ettiği federal çözüm iradesinin saldırı altına alındığı bir dönem olmuştur. Türkiye’de, ülkenin gittikçe içine sürüklendiği ve en çok da emekçileri, dar ve orta gelirlileri vuran, kitlesel intiharları tetikleyen ekonomik ve insani krizin etkileri ile giderek eski gücünü, desteğini ve meşruiyetini kaybeden AKP, MHP’yi de koltuk değneği yaparak, insanlara veremediği refahı vatan, millet, sakarya edebiyatı ile gizlemeye çalışmaktadır.
Hâl böyle olunca kendi halkının çıkarını dahi düşünmeyen Ankara, Kıbrıs’ın kuzeyinde de işbirlikçiler, bürokratları ve doğrudan müdahaleler ile milliyetçi kışkırtmalarını bir “fetih” havası yaratmak adına bu dönemde artırılmıştır. Kıbrıslı Türk halkının on yıllarca süren mücadelesi ile kazandığı müzakere sürecininin zemininin federasyon olması ilkesi, bu düşmanca tavırları uluslararası kamuoyunu Kıbrıslı Türklerin aleyine döndürme şansı olarak kullanan şoven Kıbrıslı Elen liderliğince kullanılmaya çalışılmaktadır. “Federasyon”un görüşme masasına bir Kıbrıslı Türk tezi olarak geldiğini dahi bilmeyen altı boş kof milliyetçiler, yüzleri kızarmadan halkımıza yurtseverlik dersi vermeye çalışmaktadırlar.
Bağımsızlık Yolu, her partinin kendi adayı ile seçimlere katılmasının bir hak ve dahası bir sorumluluk olduğunun bilincindedir. Ancak, yukarda ayrıntısıyla açıklanan böylesi bir konjonktürün analizini yapan Parti’miz Bağımsızlık Yolu, bu seçim sürecindeki istisnai koşulları göz önüne alarak Cumhurbaşkanlığı seçimine kendi adayı ile girmeme kararı almıştır. Bu çerçevede Parti’miz, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik Kıbrıslı Türk halkının çıkarı için asgari kriterini, federasyon yanlısı bir çizgiden ve Kıbrıslı Türk halkının iradesine sahip çıkan siyasi bir duruştan yana olarak belirlemektedir.
Bu noktalar ışığında Parti’miz, mevcut adaylar açısından yaptığı değerlendirmede UBP’nin adayı olan Ersin Tatar’ın hem federal çözüme karşı net duruşundan , hem de Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan “Cumhurbaşkanımız” diye bahsedecek kadar liderlikten ve Kıbrıslı Türklerin iradesine ve çıkarlarına hizmet etmekten uzak tutumundan ötürü halkımızın çıkarları için olumlu bir seçenek olmadığı kanaatine varmıştır.
Ersin Tatar’ın hükümet ortağı olan HP destekli ‘bağımsız’ aday Kudret Özersay ise son dönemde hem Kıbrıslı Türk halkının seçilmiş Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yı yok sayarak sürdürdüğü görüşmelerle Kıbrıslı Türk halkının iradesinin çiğnenmesinde başı çekenlerden biri olmuş, hem de Dışişleri Bakanı olarak Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik oluşturduğu muğlak tutumu ile şoven Kıbrıslı Elen liderliğine federal çözümü tartışmaya açma fırsatı vermiştir.
Dahası, “federasyon”un bir Kıbrıslı Türk tezi olduğunu görmezden gelerek “alternatiflere yönelinilmesi gerektiğini” dile getiren, ancak ortaya somut hiçbir alternatif de koymayan Özersay, “federasyon” tezini itibarsızlaştırarak, Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan ve politik tanınmamışlığın ve geleceksizliğin yarattığı belirsizlik içinde ya debelenen ya da göç etmek durumunda kalan insanlara, “tutunduğunuz son dalı da koparıp atacağım, yerine de hiçbir şey koymayacağım” demektedir. Bu noktalara ek olarak, şu an hükumeti oluşturan ve içinde bulunduğumuz ekonomik krizde sermayeyi teşviklere boğarken emekçilere zam üstüne zam yaparak halkı fakirleştiren UBP’nin ve HP’nin cumhurbaşkanı adaylarına sandıkta gerekli cevabı vermek de önemli bir gereklilik olarak öne çıkmaktadır.
Hükümette olmayan siyasi partilerin adaylarından biri olan YDP adayı Erhan Arıklı ise, kendi siyasi varoluşunu kimliksel bölünmeler ve hamasi söylemler üzerine kurmakta ve Kıbrıslı Türk halkını yerli ve göçmen olarak ayırmaya ve birbirine kırdırmaya çalışmaktadır. Ülkemizde başta Türkiye göçmenleri olmak üzere her türden göçmeni dışlayan kimlik politikaları yanlış olduğu kadar, dışlanan kimlikleri, bu kimliklerin yaşadığı sorunlarını çözmek için değil de manipüle edip oy devşirmek için kullanmak, hem de bunu toplumdaki kutuplaştırmayı artırmak pahasına yapmak da bir o kadar yanlıştır.
Arıklı’nın Kıbrıslı Türk halkının göçmen kesimlerini temsil ettiğine yönelik iddiası partisinin ve şahsının parlementer arenada göçmen emekçilerin çıkarına yönelik tek bir önerge vermeyen, iş cinayetlerinin önüne geçebilecek özel sektörde sendika için kılını dahi kıpırtadatmayan, bilakis karşısında konumlana duruşu ile kendini göstermektedir. Arıklı Kıbrıslı Türk halkınn göçmen kesimlerinin değil, göçmen sermayedarların ve bürokratların adayıdır. Dahası, Arıklı önceliğinin Kıbrıslı Türk halkının değil, Ankara hükumetlerinin çıkarı olduğunu sıklıkla vurgulamaktadır. Bu yönüyle Cumhurbaşkanlığına değil, Ankara’nın emirlerini yerine getirecek bir görevli olmaya aday olduğunu ortaya koymaktadır.
CTP adayı Tufan Erhürman ise federasyon yanlısı olsa da, Başbakanlık görevini yürüttüğü süreçte Kıbrıslı Türk halkının siyasi iradesini yansıtacak türden bir aday olamayacağının sinyallerini fazlasıyla vermişti. Yargının bağımsız olduğuna dair yaptığı iddia ile hem ülke gerçeklerinden ne denli kopuk olduğunu göstermiş, hem de savcılığın Afrika gazetesi saldırganlarını alt mahkemede yargılayarak düşük ceza almasına, meclise saldıranların ise yargıdan kaçmasına göz yummuştur.
Polisin sivile bağlı olduğuna dair iddiası ise kendi parti meclisi üyesinin evinde kitap bulundurmak gibi haksız, yasa dışı ve siyasi bir gerekçe ile tutuklandığında dahi sessiz kalmasına sebebiyet vermiştir. Basına ve meclise yönelik saldırıları göremeyen, kendi parti meclisi üyesinin suçsuz yere tutuklanmasına dahi karşı irade koyamayan bir siyasi, Kıbrıslı Türk halkının çıkarlarını savunmak için yeterli olamaz. Ayrıca, Tufan Erhurman’ın partisinden gelen Kıbrıs sorunu ile ilgili ‘Ankara’sız olmaz’, ‘Ankara’nın desteğini biz alırız’ anlamına gelen açıklamalar da CTP’nin yönetim kadrolarının en naif düşünce ile adamızın çevresinde oluşan koşullardan bihaber olduğunu göstermektedir. Koşulların tahlilini dahi yapamayan bir aday federal bir çözüm için irade ortaya koyamaz.
Mustafa Akıncı ise geçtiğimiz dönemde hem şoven Kıbrıslı Elen liderliğine karşı, hem de Türkiye’deki gerici AKP-MHP koalisyonuna karşı Kıbrıslı Türk halkı adına onurlu bir duruş sergilemeyi başarmış ve kavga etmeden ama boyun da eğmeden onurlu bir duruş sergilenebileceğini göstermiştir. Kıbrıs sorunu ile ilgili hem şoven Kıbrıslı Elen liderliğinin Kıbrıslı Türk halkının eşit özneliğini yok sayan tutumlarına boyun eğmemiş, hem de Ankara’nın hakaretlerine ve memuruymuşcasına yönlendirmelerine sessiz kalmamıştır. Böylece uluslararası kamuoyunda Kıbrıslı Türklerin var olduklarını ve Türkiye’nin kuklası da, şoven Kıbrıslı Elen liderliğinin tebaası da olmadığımızı göstermiştir. Dahası Akıncı, tüm baskılara rağmen halkın fedarasyon iradesini taviz vermeksizin sürdürmüştür. Kıbrıslı Türk halkının kimliksel meselelerle bölünmesine izin vermemiş, kökeni ne olursa olsun tüm halkımızın haklarını savunmuştur.
Halkımızın iradesini zedeleyen Koordinasyon Ofisi gibi infial yaratan meselelerde, kimin tepkisini çekeceğini düşünmeksizin halkının yanında tavır almasını bilmiştir. 22 Ocak 2018’de yaşanan meclis olayları ve Afrika gazetesine yönelik linç girişimlerinde bir toplum lideri sorumluluğu ile hem olaylar sırasında, hem de ardından toplumun şiddet sarmalı içerisine düşmemesi adına görevini yerine getirmiştir. Akıncı, gönüllü işbirlikçiler, Ankara’nın memurluğuna aday olanlar ve pratiği ile sabit isteyerek veya istemeyerek Ankara’nın iradesine boyun eğecek olan adaylardan farkını ortaya koymuştur. Akıncı’nın Cumhurbaşkanlığında 5 senedir geliştirdiği ve taviz vermediği onurlu duruş bu farkın kanıtıdır.
Bağımsızlık Yolu dünyaya emekçilerin gözünden bakan sosyalist ve devrimci bir partidir. Mustafa Akıncı ise sosyal demokrat bir siyasetçidir. Bu durum Mustafa Akıncı’nın yürüttüğü politikalar ile partimiz arasında doğallığında bir açı farkı yaratmaktadır. Bağımsızlık Yolu olarak Mustafa Akıncı’ya yönelik geçtiğimiz seçim adaylık sürecinde de, Cumhurbaşkanlığı’nı yürüttüğü süreçte de eksikleri ve yanlışlarına yönelik pek çok eleştirimiz olmuş, eleştirimizi gerek yüz yüze, gerek basın aracılığı ile, gerekse sokakta yaptığımız eylemlerle dile getirmiştik. Gelecekte de eleştirilerimiz olmaya devam edecektir.
Ancak, içinden geçtiğimiz süreçte Mustafa Akıncı’nın özellikle kritik ve zorlu anlarda aldığı tavırlar kendisini Kıbrıslı Türk halkının siyasi iradesinin ve federal çözüm istencinin sembolü ve taşıyıcısı haline getirmiştir. Elbette bu irade ve istenç, Akıncı’nın kişisel başarısı değil, Kıbrıslı Türk halkının kendi iradesine sahip çıkmak konusunda gösterdiğı kararlı duruş ile ilgilidir. İşte Parti’miz seçim tavrını halkın bu iradesi üzerine çizmektedir.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Akıncı’nın kazanması Kıbrıslı Türk halkının adanın geleceği ile ilgili özne olduğunu hem şoven Kıbrıslı Elen liderliğine, hem de Türkiye’deki gerici idareye bir kez daha gösterecektir. Tüm bu sebeplerle Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi, cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik olarak bağımsız aday Mustafa Akıncı’ya destek vermeye karar vermiştir.
Bu destek, sadece yazılı ve sözlü bir beyan olmaktan öteye geçecek ve seçim kampanyası sürecinde sokakta Akıncı lehine aktif çalışma ile de desteklenecektir. Tek bir kişinin, tüm gerekli niyet ve iradeye sahip olsa dahi değişimi tek başına yaratamayacağın bilinci ile Bağımsızlık Yolu olarak, halkımızı hem seçim sürecinde birlikte sokakta çalışma yapmaya, hem de örgütlü mücadeleye katılmaya çağırıyoruz.
HALKIMIZA ÇAĞRIMIZDIR:
SİYASİ İRADE VE FEDERASYON İÇİN AKINCI’YA OY VER!
ONUR VE GELECEK İÇİN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEYE KATIL!
Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi