Bağımsızlık Yolu bugün yayınladığı basın bildirisi ile, Bakanlar Kurulu’nun onaylayıp Meclis’e sevk ettiği sözde “güvenlik” yasalarını kabul etmediklerini, AKP’nin dayattığı “güvenlik” anlayışı ve CTP-BG-UBP Hükümetinin teslimiyetçi tavrını reddettiklerini açıkladı.
Bağımsızlık Yolu’nun açıklaması şöyle;
“Ülkede yeterince sorun yokmuşçasına ve CTP-BG – UBP hükümeti, “reform” adı altında neoliberal uygulamaları hızla hayata geçirmiyormuşçasına, bu sefer de karşımızda tapteze bir sorun bulduk, sözde “güvenlik sorunu”. “Güvenlik” önlemi adı altında, polis teşkilatı ve hükümet tarafından ortaya böyle bir girişim konacağına dair, günler öncesinden işaretler vardı zaten. Kıbrıs’ın kuzeyinde, geçtiğimiz günlerde, ortada hiçbir gerekçe yokken, bir anda bir panik havası estirilmiş, en alakasız yerlerde dahi “bulunan” havan mermileri, asılsız bomba yüklü araç “ihbarları” ve bombalı paket “paniği” etrafı sarmış, böylece Türkiye’deki baskı ve provokasyon ortamı, Kıbrıs’ın kuzeyine suni bir biçimde taşınmaya çalışılmıştı.
Bu girişimler başarısız oldu olmasına ama, anlaşılan, gerek Kıbrıslı Türk halkının iradesine bağlı olmayan ve Türkiye Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı olan polis teşkilatı, gerekse de AKP’nin buyruklarını kendisine görev bellemiş olan CTP-BG – UBP hükümetinin geri adım atmaya niyeti yok. Polis teşkilatının talep ettiği, ve Bakanlar Kurulu’nun da “güvenlik” gerekçesiyle onaylayarak Meclis’e sevk ettiği yasa tasarılarına göre, telefonlarımız polis tarafından dinlenebilecek ve kayda alınabilecek; ajanlar ortalıkta “gizli soruşturmacı” adı altında dolaşıp örgütlere, derneklere, sivil toplum kuruluşlarına, siyasi partilere sızabilecek, gözetleme yapabilecek ve “delil toplayacak”; işyerlerinde ve halka açık yerlerde dahi (park, sokak, meydan, kafe, lokanta gibi) teknik araçlar vasıtasıyla yüz yüze görüşmeleri dinleyebilecek, izleyebilecek ve kayıt altına alabilecek; polise yardımcı olanların “ödüllendirilmesi” adı altında muhbirlik teşvik edilecek… Bunlar ilgili yasa tasarılarının sadece ana hatları ve sadece bunlar bile, “hayır” demek için yeter sebep.
Polisin sivile bağlanması talebi sürerken ve hükümetin kendisi dahi bunu hükümet programına koymuşken, halkımızın iradesinde, yönetiminde ve kontrolünde olmayan polis teşkilatına, toplumsal hayatı bu denli geniş bir biçimde olumsuz etkileyecek bir yetkinin verilmesi, tabiri caizse “sivili polise bağlamak” demektir. Doğrudan hesap sorulamayan bir kuruma böylesi yetkiler verilmesini kabul etmek asla mümkün değildir. Bu yasa tasarılarıyla ‘özel hayatın gizliliği’, ‘haberleşme özgürlüğü’ ve ‘demokratik örgütlenme hakkı’ başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunarak sınırlandırılma yapılmaktadır. Böylelikle bu temel hak ve özgürlükleri kullanmamız imkansız bir hal alacaktır. Yasalarla bu tarz sınırlandırmalar yapılması Anayasaya açıkça aykırıdır. “Muhbirlik” adı altında toplumsal güveni ve dayanışmayı daha da erozyona uğratacak olan; telefonların dinlenmesi ve sokakta yürürken veya işyerinde çalışırken bile izlenmesi sonucunda paranoyayı ve huzursuzluğu artıracak olan; toplum içinde hali hazırda isteyen vatandaşların denetimine ve katılımına açık olan dernekleri, örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarını “ajanlar” aracılığı ile terörize edecek olan bu yasa tasarıları hem demokrasiye, hem insan onuruna aykırı olan faşizan yasalardır.
Çok açıktır ki bu yasa tasarıları, AKP hükümetinin bir dayatmasıdır ve Türkiye’deki kaos ve provokasyon ortamı suni bir şekilde Kıbrıs’ın kuzeyine taşınmak istenmekte, böylece “güvenlik” adı altında hem bütün toplum terörize edilmek istenmekte, hem de muhalefet üzerinde baskılar artırılmaya çalışılmaktadır. Kendi değerli akademisyenlerini ve gazetecilerini hapse tıkan, tecavüzcüleri ve IŞİD militanlarını ise kollayan AKP hükümetinin “güvenlik” anlayışına ihtiyacımız yoktur. En ufak bir demokratik eylemi ve toplantıyı bile polis zoruyla dağıtan ama kendi ülkesinin vatandaşlarının temel can güvenliğini dahi sağlayamayan AKP hükümetinin “güvenlik” anlayışına ihtiyacımız yoktur. Kıbrıslı Türklerin iradesinden, ihtiyaçlarından ve taleplerinden çok AKP’nin buyruklarını yerine getirmeye çalışan CTP-BG – UBP hükümetinin bu teslimiyetçi anlayışını reddediyoruz.
Bu sözde “güvenlik” önlemlerini okuyan her vatandaşın korkuya ve endişeye kapıldığı, polise bu denli yetki verilmesinden korku duyduğu ortadadır. Yani güvenliğimize gölge düşüren ve herkesi endişeye sevk eden asıl şey, bizzat “güvenlik” altında bize sunulan yasaların kendisidir. Böylesi faşizan yasa tasarılarını hiçbir açıklama yapmadan onaylayan CTP-BG – UBP hükümeti, derhal geri adım atmalıdır.”