Dünyanın çeşitli ülkelerinde olduğu gibi bizim ülkemizde de ezen-ezilen ilişkisi giderek belirginleşmekte.
Hareket alanımız oldukça kısıtlı, çünkü çember giderek daralıyor.
Zenginler servetine servet katarken, bizler de hayata kıyısından tutunmaya çalışan insanlar oluveriyoruz haliyle…
Yolda, sokakta, okulda, işte her yerde gelecek adına aydınlık günlerden ne kadar uzaklaşıldığı konuşuluyor…
***
Halkın genelinin bu hale gelmesi elbette üzücü bir durum, hatta oluşan karanlık havaya karşılık söylenebilecek yegâne şey buna karşı mücadele edilmesi gerçeğidir.
Ancak bu yeterli değildir…
Günün yaklaşık 10 saatlik periyodunu çalışarak geçiren insanların evlerine döndüklerinde arzu ettikleri tek şey bir sonraki gün için hazırlanmaktır.
Bu durumda da aynı insanlardan sokakta mücadele edip haklarını aramalarını bekleyemeyiz.
Elbette ki mücadele etmeliyiz, kaybedeceğimizi bilsek de egemenlerin karşısına dikilip karşı olduğumuzu sonuna kadar haykırmalıyız.
Fakat artık hızlı ve farklı bir dünyaya doğru ilerliyoruz. Bu nedenle dönüşen dünyayı göz ardı etmeksizin ilerlemek olmazsa olmazımız durumunda.
Düşünüyorum da, sosyal yaşantımızın giderek özelleştiği, rekabete dayalı bir kültür ile sokakta çocuklar oyun dahi oynamadan büyüdüğü bir ortamda insanlar nasıl yaşama tutunabilir ki?
Üstelik aynı çocukların aile büyükleri onlara geçmiş yani kendi çocukluk/gençlik dönemlerinde şahit oldukları güzellikleri anlatırken…
Kafamda dönen bu soruya verilebilecek birçok yanıt vardır elbette ve olmalıdır da, ancak hiçbirinin umutlanan bir halkın yaşayacağı hazzı sağlayabileceğini sanmıyorum.
Çünkü ‘’umut’’ denilen şey, istenince elde edilen ya da sürekli vakıf olunabilen bir olgu değildir. Umut etmek, soyut bir kavramdır ancak aydınlıklar içerisinde hayal edilirse herhangi bir kişinin yüzüne yansıyabilecek kadar somutlaşabilir…
Aydınlık ise en iyi karanlıkta belirir…
Bizler de bu karanlıktayız ve aydınlık umut dolu günleri bekliyoruz…
***
Birkaç ay sonra ilk yılını dolduracak olan gezi süreci halen hafızalarda yerini koruyor. Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve giderek Türkiye geneline yayılan eylemlilik etkisini kaybetmeyerek devam ediyor. Meseleyi üç beş ağaca bağlayan akepe iktidarı on yılı aşkın süredir Türkiye halklarından aldıklarını gezi olayları itibariyle ödemeye başladı.
Artık insanlar farklı bir güne merhaba diyerek uyanıyor. Aydınlık günlerin kendi ellerinde olduğunu biliyor ve dünyaya umutla bakabiliyor.
Bizler de artık böyle bakabilmeliyiz, fakat ne zaman?
Kim bilir belki yarın belki yarından da yakın çünkü aydınlık bizlerin ellerindedir…
Mustafa Batak
Baraka Kültür Merkezi Aktivisti
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.