Mare Nostrum (Bizim Deniz)
En uzun koşuysa elbet
Türkiye’de de Devrim
O, onun en güzel yüz metresini koştu
En sekmez lüverin
Namlusundan fırlayarak
En hızlısıydı hepimizin
En önce göğüsledi ipi
Acıyorsam sana anam avradım olsun
Ama aşk olsun sana çocuk
Aşk olsun…
Can Yücel
Bundan tam beş yıl önce güzel bir mayıs ayında, yolumuz; kamerasını sokağa çeviren, emekçinin duyulmayan sesi, emeğin görünmeyen yüzü olan İşçi Filmleri Festivali’nin açılış törenine gitmek için Ankara’ya düşmüştü. Festival öncesi bir araya geldiğimiz Halkevleri’nden ve Öğrenci Kolektifleri’nden arkadaşlarla sohbet etme şansı yakalamış ve birlikte organize ettikleri Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını anma törenine de katılmıştık. Karşıyaka Mezarlığı’nda gerçekleştirilen etkinlikte; farklı duygulara bürünmüş, güzel ve neşeli mayıs ayının tadını çıkaramadıkları 1972 yılının 6 Mayıs’ında, bir idam sehpasının ucundan ölümsüzlüğe gönderilen bu üç fidana derin bir saygı duymuştuk. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan 1968 kuşağının gençlik hareketinin önde gelen isimlerindendi. Mezarları bile farklı farklı yerlerdeydi. Birlikte gömülmelerine bile izin verilmemişti…
Devlete başkaldıran, 6. filoya rest çeken, halkların kardeşliğine inanan bu gençler ne yazık ki 12 Mart rejiminin hedefi haline getirilmişti. Neydi darbecileri bu kadar korkutan? İdam edilmeleri için 276 evet oyuna karşı direnemeyen 48 oy neden verilmişti? Onlar emperyalizme, faşizme ve her türlü gericiliğe karşı savaş veren bir kuşağın temsilcileriydi. Bu da egemen sınıflara korku, halka ise umut demekti…
Geçmiş gelecek üzerinde belirleyici bir yapıya sahiptir. Çağımızın devrimcilerinin geçmişten öğrenecek çok şeyi olduğu kesin. Deniz, Hüseyin ve Yusuf devlet tarafından “terörist” ilan edilen, acımasızca darağacına gönderilen devrimciler olarak, dönemlerinde gereken mücadeleyi ilmek ilmek örerek bugün bizlere, sahiplendiğimiz o devrimci ruhu miras bırakmışlardır. Onları yaşamak ve anlamak tabii ki önemlidir. Ancak sorgulamamız gereken, bugün onlar gibi aynı pencereden hayata bakanlar olarak, yaptıklarımız yeterli mi? Sadece ölüm yıl dönümlerinde anmalar gerçekleştirerek devrimci ruhu yaşatmak mümkün mü?
Nice çocuklara isimleri verildi, yeşil parkalarla sürüldü izleri… Hikayeleri yarım kalsa da biz devrimciler, onların ışığında bıraktıkları mirasa hala sahip çıkıyoruz. Çünkü biz de tıpkı onlar gibi başka bir dünyanın hayalini kurup bunu yaratmak için çıktık yola. Çünkü baskı varsa direniş de var.
Şifa Alçıcıoğlu
Baraka Aktivisti