Geçtiğimiz hafta pazartesi günü Afrika Gazetesi, Meclis ve Cumhurbaşkanı’na yönelik şiddet eylemlerinin ardından gözaltına alınıp tutuklanan 6 kişi ile ilgili başta YDP milletvekili Erhan Arıklı olmak üzere pek çok kişi açıklama yapmıştı. Açıklamalarda, yargıyı yıpratmak, toplumu kutuplaştırmak ve etnik gerilim yaratmak pahasına önceden yaşanan olaylara atıfta bulunularak konunun etnik zeminden “Kıbrıslı Türklere yapmadınız, bizimkilere yapıyorsunuz” noktasına çekilmeye çalışıldığı gözlemlenmişti.
ADL olarak Toplumsal muhalefete bugüne kadar açılan davalarla ilgili bir araştırma yaparak Arıklı’nın açıklamalarının ve benzeri açıklamaların ne denli gerçekçi olduğun gözler önüne sermeye çalıştık. İçinde hem Kıbrıs doğumlu hem de başta Türkiye olmak üzere farklı ülkelerden göç edip burayı vatan bellemiş kişi ve örgütlerden oluşan toplumsal muhalefet öğelerine bugüne kadar açılan o denli fazla dava olmuş ki bu davaların takibi için “yargılanıyoruz” isimli bir websitesi kurulmuş. Bu sitede açılmış 19 farklı dava başlığı var.
Açılan davalardan ikisi 19 Temmuz 2011 tarihinde Tayyip Erdoğan adamıza geldiğinde gerçekleşen eylemlerle ilgiliydi. Eylem, Kıbrıs’ın kuzeyine yönelik Türkiye’nin dayatma paketlerini protesto etmek ve Tayyip Erdoğan’ın bizzat sarfettiği “besleme” sözüne tepki göstermek için yapılmış fakat toplanan eylemcilere polis hafızalara kazınan bir şiddetle müdahale etmiş, eylemcileri gözaltına almış ve eylemlerle ilgili davalar açılmıştı. Bu davalardan biri KTAMS binasına polisin müdahalesi sırasında bina içinde bulunan 2 sendikacının gözaltına alınması, diğeri ise KTHY önünde 6 aktivistin gözaltına alınmasını konu alıyor. Bu eylemlerde polis eylemcilere doğrudan eylemler sırasında müdahale etmiştir. Ayrıca iki eylem için de polisin müdahale gerekçesi herhangi bir şiddet olayı değil, açılan “1 verip 5 alıyorsun, utanmadan besleme diyorsun” pankartı olarak gösterilmiştir. 2011 yılında gerçekleşen iki eylemin de davaları savcılık tarafından açılmış, KTAMS’daki eylemin davası 11 celse sonunda savcılık tarafından geri çekilmiştir. KTHY önünde gerçekleşen eylemin davası ise 35’i duruşmalı 43 toplanmanın ardından 6 eylemci için haklarındaki “polisi darp” ve “görevinden men” ithamlarından beraat etmeleri kararı ile sonuçlanmıştır. KTAMS’ta yaşananlarla ilgili dava 2 sene sürmüş ve 19 Temmuz 2013’te geri çekilmiş. KTHY eylemlerindeki beraat kararı ise 8 Temmuz 2014’te 3 yıllık bir yargılama süreci sonunda verilmiştir.
Yargılanıyoruz.org’daki davaları incelediğimizde eylemcilere dava açmak konusunda polisin tereddütlü davranmak bir yana, oldukça “istekli” davrandığı görülmektedir. Özellikle KTÖS Genel Sekreteri Şener Elcil’e açılan “Yaya geçidinde durarak araç geçişini engelleme” olarak tanımlanan ve 2 buçuk sene duruşmaları devam eden ve savcılığın kaybetmemek adına davayı geri çekmesi ile sonuçlanan dava polisin dava açmak konusunda tereddütlü davranmadığını gösterir nitelikte. Bu tarz polisin ve savcılığın “istekli” davrandığı davalar “afiş asma”, “pankart asma” gibi meselelerden 5 yıla kadar uzayan yargılama süreçleriyle gerçekleştiğinin örnekleri yine yargılanıyoruz.org sitesinden görülebilir.
Eşitsiz bir muamele olduğuna dair sıkça referans verilen diğer bir mesele Belediye Emekçileri Sendikası’nın aylarca maaşlarını alamama, yıllarca sosyal sigorta ve ihtiyat sandığı yatırımlarının yapılmaması üzerine gerçekleştirdikleri eylemlerlerde yaşanan olaylarla ilgilidir. Konu ile ilgili polisin ve savcılığın hiçbir girişimi olmadığı iddia edilmesine rağmen sendikanın binası basılarak ve o gün ada genelindeki SMS ağları kapatılarak polis baskını yapılmış, Meclis önünde Çevik Kuvvet polisleri eylemcilere orantısız şiddet kullanarak müdahale etmiştir. Eylemciler hakkında, gerçekleşen eylemlerde yaşananlara ilişkin yargılanıyoruz.org’da kayıtlı 3 adet dava bulunmaktadır. Eski sendikacı Savaş Bozat konu ile ilgili sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullanmıştır:
“Sayın Erhan Arıklı bugün yaptığınız ve UBP parti binasına 2012 yılında yapılan eylemi örnek gösterdiğiniz açıklamanızda hiçbir tutuklama ve tahkikatın yapılmadığını bahsederken gerçeklerden uzak ve yalan bir açıklama olduğunu sizlere bildirmek isterim. Olay günü ben de dahil olmak üzere 23 kişi tutuklanmıştır. Bunların bir kısmı meclis önünde bir kısmı da sendikamız basılarak tutuklanmıştır. Hem de ayni gün içinde. Tutuklamalar sırasında dönemin başbakanı ise yaptığı açıklamada teröristler tutuklandı ve yargıya havale edildi diye açıklama yapmıştı.
Ertesi gün yargı önüne çıkmış ve tutukluluk sürecinin 3 gün daha uzatılması talebi mahkeme tarafından reddedilir. Tutuklular serbest bırakılır ve dava devam ettirilir. Beş ay maaşsız ve sosyal güvencesiz çalıştırılıp Anayasal haklarını talep edenlerin örgütlü eylemleri sonucu yıllar süren duruşmalarda çektiğimizi biz biliriz. Bilginize.”
Eşitsiz bir muamele olduğu iddia edilen diğer bir mesele ise acısı halen toplumumuzda taze olan 3 liseli gencin ve 1 emekçinin hayatını kaybettiği Girne Dağ Yolu kazası ile ilgili “karanlıkta okula gidilmez” şiarıyla liseli gençlerin gerçekleştirdiği eylemlerde yaşananlarla ilgilidir. Eylemlerden birinde Başbakanlığın önündeki demir kapının sökülmesi ve bir polisin darp edildiği ve polisin hiç bir şey yapmadığı iddia edilmesine rağmen, eylemde demir kapının kırılması ile ilgili halen yargılamaları devam eden 20’yi aşkın eylemci aleyhinde 15 bin 10 TL tutarında kasti hasar davası okunmuştur ve halen dava devam etmektir. Polisi darp konusu ile ilgili polise taş attığı iddia edilen kişi hem eylemcilerden tepki ile karşılaşmış, hem de polis tarafından gözaltına alınmasının ardından tutuklanmıştır.
Ada yarımızda yaşanan toplumsal olaylar incelendiğinde polisin ve savcılığın gerçekleşen barışçıl eylemerde dava açmak konusunda tereddütlü olmadığı gözler önüne serilmektedir. Yargılanıyoruz.org incelendiğinde başlı başına bir cezaya dönüştürülen uzun yargılama süreçlerini, eylemciler aleyhine verilmiş maddi hasara dayalı cezaları, “polisi görevinden men” suçuna istinaden verilen cezaları görebilmekteyiz. Buna karşılık bir basın kuruluşunun içindeki insalarla birlikte taşlanması, mülküne izinsiz giriş yapılması, sandalye fırlatılarak camının kırılması, tabelasının parçalanması, milletvekillerine hakaret, meclis damından başka ülkelerin siyasi parti bayraklarının sallandırılması, cumhurbaşkanına hakaret ve linç girişimi gibi vahim olaylar ise bahsi geçen açıklamalarda geçen toplumsal olaylar ile kıyaslanamaz niteliktedir.