Üniversite yıllarımda sayısal bir bölümde okumama rağmen nedense! seçmeli ders olarak Avrupa Tarihi dersi almıştım. Bilgisayar bölümünde okuyan birisinin daha önce bu dersi seçmeli olarak almadığını öğrendiğimde ise artık çok geçti. Neyse, çok iyi bir hocamız vardı. Bize ders kitabına ek bir sürü yardımcı kitap okumamızı önermişti. Ara sınav falan yapmadı. Sizi sınamak değil, geliştirmek isterim derdi hep. Sonunda final dediğimiz ve koca bir dönemin “değerlendirileceği” imtihan vakti geldiğinde hoca tek bir soru sordu. “Sizce Napolyon dahi miydi? Neden?” Her türlü kitap serbestti sınavda. Ben de herkes gibi, bunu bildiğimden ders kitabı dışında beş-altı kitap getirmiştim yanımda. Fakat sorunun cevabı hiçbir kitapta yoktu.
Dâhilik, zekâ, ahmaklık veya aptallık üzerine çok şey yazıldı çizildi. İnsanların bu kavramlar üzerinde enteresan bir hassasiyeti ve/veya kompleksi var, bilemiyorum. Ama şunu biliyorum ki içinde yaşadığımız bu dönemde özellikle siyasi kimlikler üzerinden öne çıkan “aptal siyasetçi” sıfatı oldukça revaçta. Bu sıfat yalnızca ülkemiz kktc’de değil Amerika, İngiltere ve benzeri emperyalist ülkeler de bile oldukça moda. Zeka ve aptallık, aslında bir birlerinden ayrı ayrı anlaşılacak kavramlar değil. Aptallığı, en kestirme basit anlamıyla bile tanımlayacak olsak zeka, nedensellik ve sağduyunun kullanılmamasıdır dememizden de belli. Zekanın da aptallığın da bilimsel araştırmalar ışığında farklı çeşitleri olduğu saptanmış ve savunulmuştur. Çeşitleri bir kenara, bence esas mevzu neye, kime, ve nasıl hizmet ettiğinden ayrı düşünülmemesidir. Atomu parçalayan zeka birden atom bombasına dönüştürülüp insanların ve doğanın yok oluşuna sebep olacak kadar aptalca bir şey olabilir. Sonra şu da bir gerçek; zeka ve aptallık da gelişen ve sürekli değişen şeylerdir. Mesela Jim Rohn’a göre sahip olduğunuz zeka en fazla vakit geçirdiğiniz beş kişinin ortalama zekası kadardır. Rohn’a katılırsanız ve hemen Ersan, Pilli, Arıklı ve Tatarı birlikte düşünürsünüz, yüzünüzde bir gülümseme belirir ister istemez. Tabii ki şimdi ülkeye bomba düştüğü anda çiftleşen köpek fotoğrafları paylaşan birisinin çok zeki olduğunu savunmayacağım. Fakat konu sizce bu kadar basit mi? “Aptal siyasiler bizi yönetemiyor.” deyip kurtulabilir misiniz? İçinde bulunduğumuz çağda kapitalizm vahşileştikçe, neoliberal politikalar sertleştikçe insanın çaresizliği farklı psikolojik savunma mekanizmaları üretiyor. Tüm bunlara pandemi de eklenince artık çaresizlik ve yalnızlık hat safhada. Bence egemenler de bunun farkında ve bunu kullanmaktalar kendi çıkarları doğrultusunda zekice düşünülmüş planlarını aptal görünümlü neredeyse sempatik siyasilere yaptırmaktalar. Koronayı çamaşır suyu içerek yenebileceğini söyleyen, iki kelimeyi bir araya getiremeyen liderler, ihtiyacı olanlar beklerken milletvekili diye aşı yaptırıp utanmadan bunu kendisi paylaşanlar aracılığı ile size aslında akıllı ve zeki olduğunuzu hissettiriyorlar. Hem liderlerin hatalarına şaşırmama ölçünüzü geliştiriyorlar hem de trajik kararları komik bir ambalaja sokuyorlar. Avcılar hep anlatır bazı keklikler evcilleştirilip avda kullanılacak kadar “zeki” olabilirmiş. Diğer keklikleri güzel güzel öterek çağırır ve avcının kolay kurbanı haline getirirmiş. Zeka dediğimiz şey bu mu: Türüne ihanet edebilme becerisi? Bizi yönetemeyenlerin zekasını tespit etmekten vazgeçip kendi aptallığımızdan kurtulmanın yollarını aramalıyız. Örgütlenmeliyiz. En basitinden bir an önce harekete geçip, küçük bir azınlık olan ultra zenginlerin çıkarları uğruna ölmektense yaşadığımız küresel sağlık krizinin ekonomik yükünü, servet vergisi ile hafifletmek için mücadele etmeliyiz.
Gelelim Napolyon’nun dahi olup olmadığına… Ben,sınavda tarihte ilk ekonomik ambargoyu bulan müthiş askeri taktikler geliştiren “dahi” Napolyon’nun tam bir aptal olduğunu savunmuştum. Çünkü zeka eğer toplumsal faydaya, insanlığa hatta içinde yaşadığımız ekosisteme katkıdan çok zarar veriyorsa, yani bir nevi türüne ihanet ediyorsa aptallıktan başka bir şey değildir.
Tahsin Oygar
Baraka Aktivisti