Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu geçen hafta tamamlandı.
Akıncı’nın aldığı oy oranı barış güçleri için umut verici.
Eroğlu ile Akıncı arasında geçecek ikinci tur için parti ve siyasi örgütlerden demokratik kitle örgütlerine kadar solun geniş bir kesimi (neredeyse hepsi) Akıncı’ya destek belirtti.
Bu geniş sol kesim sosyal demokratlardan sosyalistlere kadar çeşitli örgüt ve bireyleri kapsıyor.
Çok küçük sayılabilecek bir sol kesim ise, açıkça ya da sessizce Akıncı’nın da herhangi bir umut olmadığı ve olamayacağı mantığıyla hiç bir adaya oy vermemeyi savunuyor.
Akıncı’ya destek belirtenler arasında sol siyaset ile herhangi bir fikir birliği olmayan kesimler de var.
Bu kesimlerin çoğu farklı sebeplerden ötürü Eroğlu ile hesaplaşmaya çalışıyorlar.
Fakat biz bu süreci sol açısından değerlendirmeye çalışalım.
Bu süreçte sol açısından Akıncı’nın önemi nedir?
Akıncı’nın ikinci turun galibi olması sol için ne ifade eder?
Akıncı’nın cumhurbaşkanı olması sola bir yarar sağlar mı yoksa sandığa gitmemeyi savunanların iddia ettiği gibi zarar mı verir?
Akıncı, geçmiş pratiğinde dönem dönem sağa yaklaşmış dönem dönem ise sol soysal demokrat bir çizgiyi takip etmiş, kısacası her ülkede varolan sosyal demokratların konjonktüre göre şekillenen politik güzergahında ilerlemiştir.
Çeşitli görevlerde sergilediği politikalar olumlu birçok örneği barındırdığı gibi olumsuz birçok pratiği de barındırıyor.
Şu anda içinde bulunduğumuz süreçte de Akıncı’nın pozisyonu pek farklı değil.
Siyasi konjonktür sola meyil etmiş bir sosyal demokrat çizgi için müsaittir ve Akıncı’da bu ihtiyacı karşılamaya çalışmaktadır.
Hatta kısaca değinerek geçersek, Özersay’ın da sağ siyasetin yeni ihtiyaçlarını karşılamaya talip olduğunu söyleyebiliriz.
Tekrar Akıncı’ya dönersek; cumhurbaşkanı makamı bağlamında Akıncı’nın sol içindeki radikal kesim olan sosyalistlerin tüm ihtiyaçlarına cevap veremeyeceği açıktır.
Bu gerçeğe rağmen kritik nokta burasıdır!
Sosyalistler kendileri dışındaki öznelerin karşısında nasıl konumlanırlar ya da konumlanmalıdırlar?
Siyasi taleplerinin tümünü karşılayamıyor diye mevcut siyasi durumdan daha ileri siyasetlere sırt mı çevirmeliler yoksa daha ileri olan bir siyasetin sınırlarının farkında olarak kesişen noktalarda beraber yürümeyi mi tercih etmeliler?
Akıncı’nın Kıbrıslı Türk sosyalistlerle pek çok konuda farklılığı var.
Bu bir gerçek.
Fakat buna rağmen özellikle Kıbrıs’ta barış konusunda yakın durduğu konular da yok mu?
Müzakere masasında Akıncı’nın bulunması, Eroğlu’nun bulunmasından daha ileri bir durum değil mi?
Kıbrıs’ta barış mücadelesini sadece sosyalistlerin beklentilere göre şekillendirmeyi ummak bizzat sosyalistlere zarar verir.
Çünkü devrimci olmak, içinde bulunduğu ileri taşıma mücadelesidir.
Dikkat edilmesi gereken nokta; sosyalistlerin siyasi ufkunu neye göre belirlediğidir.
Evet, sosyal demokratlarla devrimcilerin siyasi ufuklarının arasında epey bir fark var.
Fakat bu fark paralellik taşıyan noktaları görmeye engel olmamalı!
Bu paralellik tümüyle aynı olmasa da en başta barış mücadelesinde görülüyor.
Seçilmesi halinde Akıncı’nın seyrini belirleyecek olan siyasi konjonktür sadece egemenlere yada ülke dışı dinamiklere göre şekillenmez.
Halkın rolü çok önemlidir ve buna göre ister cumhurbaşkanı olsun ister hükümet, siyasi kurumların seyrini etkileyecek ve hatta belirleyecek bir halk hareketini örgütlemek devrimcilerin görevidir.
Sosyalistlerin siyasi ufkunu nerede sonlandırdığı bu açıdan kritiktir.
İşte bu yüzden Mustafa Akıncı’nın ikini turda seçimi kazanması barış mücadelesi için önemlidir.
Fakat bu önem ne olduğundan fazla görülmeli ne de saçma bir şekilde reddedilmelidir!
Ali Şahin
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.