Yılın son günü düştü haber önüme, internetteki bir sürü yeni yıl kutlamalarının arasından. Bir kadın diyordu, kocasıyla kavga etmiş. Ardından çay yapmak için mutfağa gitmiş ve düşmüş. İntihardan şüpheleniliyormuş. Olesya ve Necla geçen yıl bu zamanlar eşleri/eski eşleri tarafından aramızdan alınmıştı art arda, onların ölüm yıldönümünde bir kız kardeşimizi daha mı kaybettik diye burkuluyorum habere.
Kimsenin bir tartışmadan sonra çay yapacağı aklıma yatmıyor, öyle aklımın bir köşesinde duruyor kadın. Sonra ortak arkadaşlarımızın paylaşımlarını görüyorum sosyal medyada. Belli ki iyi, hayat dolu bir insan, sevenleri intihar edeceğine bir türlü ihtimal veremiyor. Kafamdaki soru işaretleri artarken keşke seni ölüm haberinle tanımasaydım güzel kadın diyorum. Sonra çocuklarının psikologlar nezaretindeki ifadelerinde ev içerisinde şiddet yaşandığını okuyorum. Ardından Akile’nin ailesinin basın açıklaması…
İntihar deyip geçmeyin!
İntihar deyip geçmeyin diyor Akile’nin ailesi, ölümün etkin soruşturulması talep ediliyor ve tanıklara gönüllü ifade vermesi için çağrıda bulunuluyor. Haberi okuduğumda tanımadığım halde allak bullak oluşumu düşününce ailesinin böylesi bir çağrıyı Akile’nin ölümünün aydınlatılması için yapmalarından etkileniyorum. Yaşama hakkı kişiye en sıkı sıkıya bağlı olan, en biricik haktır. Birinin bunu elinden alması şüphesiz suçların en ağırı, böyle bir şüphe varsa da en aydınlatılmaya muhtaç olanıdır.
Balkondan düşen kadınların ülkesi…
Yaşadıkları acıya rağmen bu olayın aydınlatılması için çağrıda bulunan aileye hepimizin kulak vermesi gerekiyor. Akile’nin uzun süredir eşi tarafından şiddete uğradığı iddiaları ölümüyle ilgili ciddi bir şüphe yaratırken geçen yıl Gönyeli’de yaşanan kadın cinayetini hatırlatıyor.
Hatırlayalım, Nilgün ‘elinde telefonunu kurcaladığı’ için kocası kavga çıkarmış ve ardından balkondan itmişti onu. Gönyeli’de Nilgün’ün başına gelenler Girne’de Akile’nin de başına gelmiş olamaz mı? Bu gerçeği öğrenmenin tek yolu Akile’nin ailesinin de talep ettiği üzere etkin soruşturma yapılması.
Devlet kız kardeşlerimizi koruyamıyor!
Şiddeti önleyici tedbirler almayarak, sığınma evleri kurmayarak, kadına yönelik şiddeti engellemek için hastane-sosyal hizmetler-polis-savcılık vb birimler arasında iş birliği ağı oluşturmayarak kadınların beden bütünlüğünü, vücut dokunulmazlığını, canını korumayan bir devletle karşı karşıyayız.
Yaşanan intihar ya da cinayet fark etmeksizin canımızı koruyamayan devlet öldüğümüzde dahi derinlikli soruşturma zahmetine katlanamıyor. Kadınların sistematik olarak şiddete uğradığı, yaşanılan şiddetin ölüme vardığı onca acı örnek önümüzde dururken canımızı, hayatımızı korumak için harekete geçilmesi daha kaç kız kardeşimize veda etmemiz gerekiyor?
AB’ye, BM’ye uyumlu son model yasalar yapıp uygulamayan tüm iktidar partileri, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için gereken tedbirleri almayan ve sığınma evlerini açmayan tüm bakanlar, sosyal hizmetlere bu konuda gerekli bütçeyi ayırmayan yasayı onaylayan tüm vekiller, kadınların şiddet tehdidi aldığı şikayetlerini önemsemeyen tüm polisler ülkemizde yaşayan kadınların şiddet görmesinden ve ölmesinden sorumlu. Bu ülke yarısına hükümet edenler, 3-5 kişinin imzasıyla linç edilmesi muhtemel birini hukuki olmayan şekilde sınır dışı ederken, kadınların şiddetten korunup can güvenliğini sağlayabileceği sığınma evleri kurulması talebiyle toplanan 15.000’e yakın imzayı görmezden gelenler.
Erkek Adalet Değil Gerçek Adalet!
Bugün bize düşen devletin bu görevini yerine getirmesi için hükümete ve Akile’nin ölümünün etkin şekilde soruşturulması için ilgili mercilere kamuoyunda baskı oluşturmak. Kız kardeşimizi geri getiremeyiz bu yolla ancak onun gidişini ne öylece kabulleneceğimizi ne de kız kardeşlerimizin aramızdan alınmasına daha fazla katlanabileceğimizi sanmayın! Nilgün için, Olesya için, Necla için, Akile için mücadeleyi yükselteceğiz ta ki kız kardeşlerimizin tümü güvende olana kadar.
Akile için Adalet! Adalet için Etkin Soruşturma!
Cansu N. Nazlı
Bağımsızlık Yolu Üyesi