Zat-ı hazretlerinin Kıbrıslı Türkler’e de besleme dediği gün Hopa’daki eşkıyayla, Gezideki çapulcuyla, Amed’deki teröristle, kadın mı kız mı belli olmayanla, ayaklar ne zaman baş olursa o gün kıyamet kopartacağımız sınıfın çocuklarıyla, Soma’da hiç de takdiri ölüm olmayan bir ilahi yanılsamayla devlet fıtratında öldürülen madencilerle, ve onların çocuklarıyla, ve en çok çocuklarla, bütün ermeni dölleriyle ve keza affedersiniz Rumlarla, coğrafyası ve sınırı olmayan bir haritaya sadece çocukların uydurduğu resimlerin çizildiği bir dünyaya bakarak aynıülke olduğumuzu anlamıştık.
Bütün savaşlar, sen öyle sanmasan bile, ki üzgünüm ama öyledir, hep aynıülkeye yapılır. O bombalar, hep aynıülkeye düşer. Filistin, ki günü geldiğinde göreceksin, tarihin vicdan haritasında, sana hiç de o kadar uzak değildir. Şimdi, tam da bugün, Şengal, senin anlayacağın dilde söylüyorum, beslemedir, çapulcudur, teröristtir, kadın mı kız mı belli değildir, ayaklar hiç baş olur mudur, göçük altında öldürülen ve sayısı bile tarihe hakkıyla düşülmeyen madencilerdir, ve affedersiniz, nasıl körsünüz, Ermenidir, Rum’dur.
Aynıülkede birleşmeliyiz.
Ve aynıülkenin çocuklarıyla, yani hep aynı yerden yaralanmış ve her keresinde aynı yerden yara sahibi yaptırılmış ve tam da üstüne yara bandını koyarken (ve genelde gözlerinde yaş gibi varmış gibi yaparak yaşlı gözlerle bakarken) sana ilahi nefesler ve çok vecizeli bayraklar bahşederken ve aslında durmadan yalanlarına ve hırsızlıklarına ve mütemadiyen saltanatlarına ve korkunç zenginliklerine halel gelmesin diye yalnızca sana uydurdukları yasalarıyla ayrı kalalım istiyorlar, ayrı, yaralı, yarası kabuklu, kimse hiç kimseye yarasını göstermeden, ve öyle yalnız.
Kalalım istiyorlar.
Kalalım istiyorlar ya canım kardeşim, kalmayalım işte.
Tayyibin her defasında yeniden ortaya çıkan bilinçaltı zuhurunun, ve zihninin hep nereden kulaç attığının ve tarihsel olarak zihnini her zaman nereye kuluçkaya yatırdığının da resimli tarih öğretisidir. Bu tarih, yalnızca sağcılığın ve muhafazakarlığın değil, aynı zamanda devlet refleksinin de yansımasıdır, o devlet ki, başka devletlerin yansımasının devletidir, bir tezahür devletleri ki haritayı masaya koysan, tarihin sanayi devriminden bu yana, yoksulluğun, acının, ölümün, savaşın, yansıması, bir tezahür devletleri ki aynıülkenin çocukları, hep aynı yeri bombalarlar, binlerce evsiz ve çocuk bırakırlar, iğrenç ve kan kokan dişlerini fırçaladıktan sonra barış naraları atarlar, gülümserler, çünkü yeterince zengin olmuşlardır ve yeterince fakir ölmüştür, sonra dönüp affedersiniz derler.
Affetmeyeceğiz!
Tayyibi Tayyip yapan şey bu devlet refleksinin ve tezahür halinin dünyanın bütün haritalarında aynı kadim bakış açısıdır. Tayyibi neden Hitler’e benzetiyoruz ki, deli miyiz? Hayır. Çünkü aynıülkenin çocuğudurlar, o yüzden dünyanın tezahür haritasında Almanya’da Hitler olur, İtalya’da Mussolini olur , Türkiye’de Tayyip olur. Zaman birliği, dil birliği, söz birliği, ideoloji birliği, ve hiçbir birliği tutmazlar, ve fakat dilleri aynıdır, zihniyetleri ve insanlığa bakış açıları birdir, hepsinin insanlığın tarihine bıraktıkları aynıdır; affedersin insan. Ve bilirsin, öyle faşisttirler ki başka faşistlerden bile nefret ederler. Çünkü empati dokuları yoksundur.
Biliyor musun, hiç karışık değil. Tayyip bir noktadır, ve biliyorsun kavgamız cümleyle, çünkü cümle bitince nokta devam etmez fakat noktadan sonra cümle halen devam edebilir.
Tezahür dünyasında bazı imla hatalarının günü geldiğinde cümleden çıkartılması da mümkündür, sonradan onlara faşist derler, tezahür halindeyken allanıp pullanıp satılırlar, ki son 10 yılın Ortadoğu tarihi budur, Saddam’dan Kaddafi’ye kadar. Çünkü tezahürler arasında bile, daha az tezahürler, en az tezahürler, çok tezahürler, en çok tezahürler vardır.
Tezahürleri yenmeden, Tayyibi yenemezsin. Çünkü tezahür büyüdükçe yeni Tayyipler de büyür.
Affedersin kelimesinin ağızdan çıkıyor ve halen bu coğrafyada insanların delirmemiş olmasını şundan anlıyoruz. O kelime ki; sosyolojik bir vaka olduğu kadar yüzde doksan dokuzu dokusuz olan bu cumhuriyetin birbirine benzememiş gibi görünse de beton kafa zihniyetinin benzer olmayan açılardan peyda olup yolun herhangi bir yerinde aynı betonarme çizgide buluştuğu ve birbirine benzediği insanlarının yazısız hukukudur. Bu insanlığın da bilinçaltıdır, ve ne yazık ki kavgada, en zor olacak devrim de burada gibidir.
İdamlar, yangınlar, sürgünler, köy boşaltmalar, darbeler, ve üstü kapalı ama ayakkabısının deliği gayet açık bir sürü cinayetler, evet, affedersiniz ama bu yüzdendir. O yüzden hukuksuz olan bu zihniyet ve onun erki bir gün mutlaka devrilmelidir. Fakat esas olan bu zihniyetin sosyolojik damarlarının ve kör bakış açısının yıkılmasıdır.
Evet, biz ne Tayyibi affedeceğiz ne de bu sistemin yüzyıllık ağaç gibi kök salan kollarını, damarlarını.
Faşizmin bir tezahürüdür Tayyip.
Tayyip ancak biçimidir, içeriği değil.
Tayyip sonuç değil, nedendir.
Ve biz şimdi konuşuyoruz, ve soruyoruz;
Ayrıca sorunun doğrusu şöyledir, biz seni affedecek miyiz? Bütün o yoksullar seni affedecek mi, affedersin? Gazze’de insanlığın tezahür duvarına ve anayasalarına çarpmış olan o anne ve kucağındaki çocuk seni affedecek mi bakalım, affedersin? Berkin’in annesi, Ali İsmail’in annesi, Roboskili aileler, Somadaki Maden işçisinin karısı, seni affedecek mi, affedersin.
Affedersin ama Roboski!
Affedersin ama Metin Lokumcu!
Affedersin ama Berkin Elvan!
Affedersin ama Ali İsmail Korkmaz!
Affedersin ama Soma!
Affedersin ama Kadın cinayetleri ve erkek terörü!
Affedersin ama 40 Yıl!
Biz dünyanın bugününü, affedebilecek miyiz, affedersin?
Haritadaki hiçbir tezahürü ve yansımasını affetmiyoruz, affetmeyeceğiz, affedersin!
Ta ki, sadece çocukların uydurduğu resimlerin çizildiği ve harita sayıldığı bir dünyaya aynıülkeden bakarak iç çekeceğimiz o sabaha kadar..
Ali Doğanbay
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.