ADL Özel
Girne Amerikan Üniversitesi çalışanlarının maaşlarının ödenmemesi ve sosyal yatırımlarının yapılmaması üzerine gündeme gelen konunun ardından başlattığımız röportajlar dizimize devam ediyoruz.
GAÜ’de çalışan bir akademisyenin, GAÜ yönetiminin üniversite içerisindeki uygulamaları ve yaşadıkları hak mahrumiyetleri ile ilgili ankaradegillefkosa.org ve Bağımsızlık Yolu’na özel röportaj verdi.
“Ameliyatımı Yatırımlarımın Tamamlanabileceği Zamana Kadar Ertelemem Söylendi!”
Ne kadar zamandır GAÜ’de çalışıyordunuz?
Yaklaşık 1 yıl GAÜ’de çalıştım. 1 ay kadar önce istifa ederek işten ayrıldım.
“Yeni olduğum için bir şey diyemedim kabul ettim, ders saatim 24’e çıktı…”
Çalışma koşullarınız nasıldı ?
Sözleşmemizde haftada en fazla 21 saat ders vereceğimiz, kalan mesai saatlerinde de öğrencilerle görüşme, ders hazırlığı ve benzeri işleri yapacağımız yazar. 9-5 mesai saatimiz vardır. Ancak ders öğleden sonra 3’te başlıyorsa saat 6’ya kadar kalınır. İşe girdiğim zaman “Diğer fakültelerde eksik var, filanca dersleri de sen verebilir misin?” dediler. Yeni olduğum için bir şey diyemedim kabul ettim, ders saatim 24’e çıktı. Ancak herhangi bir ek ödenek almadığımı görünce ilerleyen dönemlerde kontratımın üzerinde ders almayı reddettim.
“Akademik üretimden bahsetmek mümkün değildi”
Akademik ve idari uygulamalar nasıldı?
Okulda wi-fi internet yok, öğrencilerime video göstermek istediğimde kendi telefonumdan 3G paylaşırdım. Sözel derslerde düz anlatıma mecbursunuz, derste projeksiyona yansıtarak ders işlememiz gerekir, okul bize bilgisayar vermez, projeksiyonlar çoğu zaman bozuk. Hem laptopumu, hem projektörü taşıdığım dersler vardı. İçecek suyumuzu, damacanayı bile kendimiz alırdık. Kendi laptoplarımızı evden getirip öğrenci kaydı yapardık. 15-20 gün boyunca 250 öğrenci kaydı yaptığımı hatırlarım, öğlen yemeği yemeyi yetiştirmezdim. Ders hazırlamam gereken saatte öğrenci kaydı yapardım. Dünyanın hangi yerinde akademisyen kayıt yapar? Akademisyen kayıt yapacaksa Öğrenci İşleri Dairesinin amacı ne? Akademik üretimden bahsetmek mümkün değildi, üretim değildi yaptığımız. Tahta kalemlerini, mürekkeplerini dahi biz kendi cebimizden ödeyip kendimiz alırdık. Günde 5 sayfa printerden çıktı alma hakkımız vardı, 5 sayfayı geçer de elinde kalın bir çıktıyla seni görürlerse dekan 15 dakika sonra toplantı çağırırdı. Toplantılar hakaretle geçerdi. Ama bu arada maaşımızdan “kırtasiye gideri” kesilirdi.
“Dekan öğrencilerin önünde hakaret etti”
Toplantılarda öğrenci önünde sorgulandığımı, uyarıldığımı bilirim. Sayısız kez dekan öğrencilerin önünde hakaret etti. Devamsızlıktan kalan öğrenci ile ilgili sorgulandım, baskı gördüm değiştirmem için. Değiştirmeyince de öğrenciye dersi düşürttüler ortalanması etkilenmesin diye. Öğrenciyi kopyadan yakalayınca biz suçlanırdık. Öğrencinin başına sorun açtığımız, öğrenciye sıkıntı yarattığımız için. Notundan şikayeti olan dekanla görüşür, dekan cesaretlendirir bize yollardı. Bir keresinde bir öğrenci tarafından ciddi şekilde ofisimde tehdit edildim. Dekan bunun da üzerini örttü, disiplin işlemi yapılmadı ve üstüne üstlük düşük başarı notundan ben sorumlu tutuldum. Bu düzende öğrenci öğretmeni parasıyla satın almıyor da ne yapıyor?
“Bu akademi değil ticarettir”
Toplantı yapıldı, öğrenciler başka okullara yatay geçiş yaptığı için 1.6 trilyon kaybımız var, bu kaçan öğrencilerden sizin ders verdiğiniz var mı diye sorgulandık. Geçirmediğimiz için kaçıyorlar diye suçlandık. Geçme notunun altında not alanları da çan eğrisi kullanıp geçirmemiz bizzat rektör tarafından direktif verildi. Zaten not sistemi de değiştirildi ve geçme kolaylaştırıldı. Bölüm başkanım kaç kez götürdüğüm notları öğrenci mezun oluyor, ortalaması düşmesin diyerek değiştirmek için bana baskı yaptı. Değiştirmedikçe bana karşı tavırlar katılaşırdı. Ancak ben doğru bulmadığm bir şeye imza atmayı hep reddettim, bu yüzden de hep toplantıya çağrıldım. Bu akademi değil ticarettir. Hiçbir makalesi yayınlanmamış, akademik çalışması olmayan, ders vermeyen biri profesör sıfatıyla dekanımızdı. Türkiye’de öğrencileri tuvalete kilitlediği için davalık olmuş biri. Emek sömürüsünden ayrı sıkıntılar da vardı yani.
“Pedagojik Formasyon Programı’ndaki öğrencileri staj için üniversiteye gönderdiler”
Pedagojik Formasyon Sertifika Programı lisans son sınıf öğrencilerine açıktır. Pedagojik Formasyon Programı’nda zorunlu staj da vardır. Fakat bu zorunlu staj ortaokul ve liselerde yapılması gerekmektedir. Bu programa kayıtlı öğrencileri stajlarını kendi bölümlerinde – üniversitede – yapmaları için bizim derslerimize gönderdiler. Öğrenciler daha lisans mezunu bile değilken kendi aldıkları seviyedeki derslere girip gözlem yapmak, müfredattan bir ders konusunu anlatmak ve gereken saati tamamlamak için izin verildi. Dekana gidip bu işin böyle olmaması gerektiğini söyledim. Dekanın Pedagoji’nin ne olduğundan bile haberi yoktu. Ben kendim de devletten Pedagoji eğitimi aldım, stajımı da lisede yaptım. Programın ilgili koordinatörüne haber yolladım, yapılan işlemi kabul etmediğime dair. Kimse umursamadı. Diğer hocalar stajyer öğrencileri kabul etmek durumunda kaldılar, staj kağıtlarını imzaladılar. Ben kabul etmedim, öğrencileri gözlem için de sınıfıma almadım. Onların yeri üniversite değil, 18 yaş altı öğrencilerin bulunduğu orta öğretim kurumuydu fakat şimdi ellerinde sertifikaları var.
“Herkesi eyleme katılmaya zorladılar, katılımla ilgili yoklama aldılar”
Projektörümüz bile çalışmazken GAÜ patronunun her yere kampüs açmaya çalışması ve bizi bu açılışlara cübbe giyridip götürtmesine ne demeli? Bir de sanki kendi çok hak hukuk bilir gibi Girne Üniversitesi ile olan davayla ilgili herkesi eyleme katılmaya zorladılar, katılımla ilgili yoklama aldılar, bazılarımız böyle bir şeye mecbur edilmeye itiraz edince savunma yapmamız istendi, beyinsizler olarak hakaret işittik. Ben kendimi bilim insanı olarak görürüm, ülkemde böyle bir eğitim sistemi istemediğim için konuşurum. Ne yaşamış olursam olayım mesleğe, akademiye, üretime aşkım devam eder ve ülkemde bunlar yaşansın istemem, bu yüzden anlatıyorum.
“GAÜ’de maaşlar iki taksitte ödenir”
Ödemeleriniz düzenli olarak her ay yapılıyor muydu? Maaşlarınızla ilgili ek saatlerin ödenmemesi dışında bir problem yaşıyor muydunuz?
Maaşlar her zaman gecikirdi, birkaç aylık bir mesele değil. İlk taksiti ödenmemiz bile ayın 10’unu bulabilirdi. Farklı bankalardan ödenenler farklı zamanlarda ödenirdi. Bir haber gelirdi maaşlar yattı diye, sonra öğrenirdik Capital yattı Ziraat daha yatmadı ne gün yatacağı da belli değil. Sorardık bilgi gelmedi denirdi. Gittikçe daha arttı gecikmeler, 2-3 gün gecikirken 10 gün gecikir oldu, mesela Ziraat’ten ödenenler yılbaşına ödenmeden girdik. En son Nisan maaşının ilk taksitini Mayıs sonu aldık ve kalanları hala alamadık. İlk taksit derken ne demek istediğimi de açıklayım. GAÜ’de maaşlar iki taksitte ödenir. Sözleşmeye göre, maaşın ilk yarısı ayın 1’inde, ikinci yarısı 15’inde ödenir. Ki bu bile gecikirdi işte. Ek mesai hiç ödenmezdik. Sözleşmemizde olmamasına rağmen cumartesi günleri sınav gözcülüğü yaptık, ek ödenek almadık.
Personel Müdürü: “Kimsenin yatırımları yapılmıyor ki”
“Yatırımlar için “Kurumun durumu yoktur” dediler. Sağlık sorunlarım olunca yatmadığını anladım.”
Sigorta yatırımlarım hiç yapılmamıştı. Sağlık sorunlarım başlayınca yatmadığını anladım. Özel hastaneye gitmem gerekti. Durumum ciddileşince operasyon söz konusu oldu. Personel müdürüyle görüştüm. Benim sigortamı yatırmadığınızı öğrendim dedim. “Kimsenin yatmıyor ki” dedi. Bu bir gerekçeymiş gibi. Yaptığım harcamaların makbuzlarını götürüp, sigortamı yatırmadığınız için bu masrafları yapmak zorunda kaldım şimdi geri ödeyecek misiniz dedim, ödenmeyecek dediler. Yatırımlarımı yapacak mısınız o zaman dedim, “kurumun durumu yoktur” dediler. Hepimiz aynı koşullarda çalışıyoruz diye terslendim. Bana, ameliyatımı yatırımlarımın tamamlanabileceği zamana kadar ertelemem söylendi. Bunun ne zaman olduğunu sorduğumda net değil denildi.
Personle Müdürü’nün yatmayan sosyal haklara verdiği cevap: Memnun değilseniz ayrılın hocam!
Bu yaptığınız yasal değil, hukuki işlem başlatacağım dediğim zaman ise “Memnun değilseniz ayrılın hocam” denilerek kapı gösterildi. Bu görüşmeyi takiben birkaç hafta sonra sigortam yatırıldı. Ancak o günden sonra yine yatırılmadı ve bugün hala eksiktir. İhtiyat sandığım ise hiç yoktur, bir kez bile yatırım yapılmadı. Bununla ilgili işten çıktıktan sonra ihtiyat sandığı müfettişine şikayette de bulundum. Maaş ve yatırımlarım hala eksiktir. Hala Nisan maaşının birinci taksitinden sonrasını almadım.
“Ülkedeki en büyük sıkıntı işini kaybedip işsiz kalma korkusu”
Maaşların ödenmemesiyle ve yatırımların yapılmamsıyla ilgili ne yaptınız? Bu sistem nasıl sürdürülebiliyor?
Defalarca muhasebe ile görüşüldü, mailler atıldı. En son, 2 ay ödenmeyince tüm yöneticilere bir mail yazdım. Benzin param kalmadığından dolayı yarın işe gelemiyorum, bilginize, dedim. Cevap gelmedi ben de gerçekten gitmedim. Ertesi gün bütün okul bunu konuşurdu. Ülkedeki en büyük sıkıntı işini kaybedip işsiz kalma korkusu. Başka ne iş bulacak diye düşünüyor insanlar. Ben de ne zaman itiraz etssem bana kapıyı gösterdiler. Kimse de denetlemiyor. Hatta okul kampüsündeki inşaatta dışarıda çalışma yasağı olan saatlerde çalışma vardı, şikayet ettik, geceleri inşaat devam ederdi, şikayet ettik bakanlığa ancak denetleyen olmadı. Henüz alacaklarım için bir hukuki girişimde bulunmadım çünkü mahkeme işleri çok uzun sürüyor. Ayrıca bakanlık müfettişine şikayette bulundum. Belki bu arada ödenirim diye beklerim…