Bu yazı daha önce 26 Nisan 2017 tarihinde Gaile’de yayımlanmıştır.
… Çünkü “ilk önce insan” politikası ile yaşanılabilir bir dünya elde edilemez; edilse dahi bu dünyada sadece insanlar olabilir. Oysa yaşam, adil olmayı gerektirir
Kıbrıs’ın Kuzey kesiminde birçok aktivist, farklı niyetler ve amaçlar doğrultusunda mücadele veriyorken bir taraftan da kendi haklarının görmezden gelindiğini gören aynı zamanda ise birebir yaşayan bir topluluk var. Genelleme yapacak olursak; hayvanlardan bahsediyoruz. Onlar insanlar gibi tek başlarına ihtiyaçlarını giderebilecek güçte değillerken aynı zamanda biz insanlar gibi de bir topluluğa ait olma içgüdüsü ile iç içeler.
Bir taraftan da bir avuç yemekle bir kap suya bakıyorlar. Yaşam haklarından bahsederken adil olmak gerekiyor. Tanık olduğumuz haberlere göz gezdirmemiz gerekirse en yakın tarihlerden başlayarak kısa maddelerle bir canlıya hayatını nasıl zehir edebiliyoruz görelim;
Lefke’ye bağlı bir köyde 13Şubat 2017 tarihinde bir dostumuz vurularak katledilmişti. Gerekli bilgiler verildikten sonra soruşturma başlatılmış olsa dahi herhangi bir sonuç alınamadı.
Önceki vakadan sonra soruşturmadan çıkacak sonucu bekleyen duyarlı kişilerden gelen 2.haber ise ada genelinde büyük yankı uyandırmıştı. Çünkü tasması ve boynundaki bir iple bir köpek ağaca bağlanarak ölüme terkedilmişti. Ilgili karakola yapmış olduğumuz şikayet doğrultusunda polis aslında köpeğin kendi kendine takılarak oradan kurtulamadığını iddia ettikten sonra konu kapanmıştı. Köylüler ise aslında bu tür olayların arkasının kesilmediğini söyleyerek isyan etmişlerdi.
Günler geçerken ne yazıkki bu tür olaylarla günümüzün ağarması bitmek bilmiyor. Çünkü sokak hayvanlarının daha rahat ve iyi koşullarda yaşayabilmesi için yaratılan hiç bir düzenleme malesef ki yok.
Yanlış anlaşılmak istemiyoruz. Bu çileyi çeken ve yaşam hakları suistimal edilen tek hayvanlar, sokak hayvanları değil. 2013 yılında yürürlülüğe giren Hayvan Refah Yasası gereğince sahipli dostların kayda alınması ve ruhsatlandırılması bakıcısının ilk görevlerinden sayılıyorken, bu sahipli dostların da tıpkı birer sokak hayvanı gibi “başıboş” gezmeleri yasaklanmıştı. Çünkü sokakta zarar veren ve aynı zamanda da zarar görebilecek olan tüm hayvanlar sokak hayvanı değildir. Bu yüzdendir ki, sahipli dostların sorumluluğu 2013’de yürürlülüğe giren yasa gereğince sahibine ait olsa da hiç bir kontrol ve yaptırım çalışmamaktadır. Yerel belediyeler başta olmak üzere hiç bir belediyenin tam ve kontrollü bir sistemi yokken çalışmalara ilk adımı atan LTB olmuştur. Diğer belediyelerin alt yapısı ve maddi imkanlarının yetersiz olduğu tüm STÖ’lere belirtilmiştir. Kuzey’deki tüm belediye başkanlığı seçimleri adına neredeyse verilen tek slogan ise “ilk önce insan” felsefesi olmuştur. Bunun neticesinde ise kulağa hoş gelen bu duyum ile birlikte tabii ki hayvanlar yararına bir ilerleme izlenmesi güçtür.
Sömürülen tüm canlıların refahını sağlayabilmek adına; gerek sokak hayvanları gerekse sahipli dostlar veya emekçi hayvanlar yararına güncel bir yasa değişikliği önerisi çalışması ile yola çıkan Bağımsızlık Yolu Hayvan Hakları ve Ekoloji komitesiyle birlikte devam eden dernekler ve kulüplerin çalışmaları sonucunda elde edilen sonuçlara göre daha rahat bir yaşam sürmeleri için çözüm önerileri sunulacaktır. Sonuçta yasal yaşam hakları,sadece konuşabilen canlılar üzerinde olmaması gerekir. Bugüne dek birçok yönden eksikliği görülen Hayvan Refah Yasası gerçekten hayvanları koruyup kollayabilen bir düzene sahip değildi aksine onların haklarını daha fazla suistimal ediyordu.
Yeni öneriden örnekler almamız gerekirse sürekli unutulan hatta hatırlanmayacak olan emekçi hayvanlardan bahsederek girelim.
Yani herhangi bir sebepten dolayı çalıştırılmak zorunda olan(eşek, at vs) dostlarımız adına esas yasanın 22.maddesinin değiştirilmesi talep edilmiştir. Bu talepde ise şöyle bahsedilmiştir;
“Çalıştırılan Hayvanlar
22. Çalıştırılan hayvanların sahipleri, hayvanı düzenli sağlık kontrolüne götürmekle, meslek hastalığı ile ilgili kontrol ve bakımını yaptırmakla, yeterli sıklıkta dinlendirmek ve beslemekle, hayvanın sağlığını zorlayacak şekilde ve uzunlukta çalıştırmamakla yükümlüdür.”
Bu maddede de yineliyoruz ki hiç bir can dostumuz gerek sahipli gerek sahipsiz gerekse başka bir sebepten dolayı çalıştırılmak zorunda bırakılması halinde haklara sahiptir. Hiç bir dostun yaşam hakkı suistimal edilemez. Çalıştırılan hayvanlar konusu gündemden uzakta kaldığı için, daha yakın olduğumuz konulara inelim ve belediyelerin görevlerinden bahsedelim… Çünkü “ilk önce insan” politikasi ile yaşanılabilir bir dünya elde edilemez; edilse dahi bu dünyada sadece insanlar olabilir. Oysa yaşam, adil olmayı gerektirir. Ve tüm belediyeler, başta yasalar ve etik anlayışlar gereğince onlar adına çalışmalar başlatmak ve sürdürmekle yükümlüdür. Bu yüzden aşağıdaki yeni öneriler belediyelerimiz için eklenmiştir.
“Esas Yasa, 13’üncü maddesinin (2)’nci fıkrasında yer alan “aşağıdaki önlemleri alır:” söz dizisinden sonra “Ancak herhangi bir sebepten ötürü toplanan hayvanların başka bir yerel yönetim sınırına, ormanlık alana veya başka bir yaban ortama bırakılması yasaktır.” söz dizisi konmak suretiyle değiştirilir.” Bu kısımda ise bahsedilmektedir ki hiç bir canlı bulunduğu bölgeden sebebi ne olursa olsun uzaklaştırılamaz.
“Esas Yasa, 14’üncü maddesinin (2)’nci fıkrasının (B) bendinde yer alan “bir açık artırmada satılmasına” söz dizisi kaldırılmak ve yerine “bir açık artırmada sahiplendirilmesine” söz dizisi konmak suretiyle; bendin sonuna da aşağıdaki yeni cümle eklenmek suretiyle değiştirilir:
“Ancak ötenazi kararını 3 veteriner hekimden oluşan bir kurul verebilir.” eklemiş olduğumuz bölümde ise ciddi bir etik anlayış eksikliği bulunmakta idi. Halı hazırda neredeyse tüm ülkelerde “satin alma,sahiplen!” anlayışı ile var olan hayvan haklarının temel sloganı Hayvan Refah Yasası’nın 14.maddesinin 2.fıkrasının B bendi ile başa baş bir şekilde ters düşmektedir. Hiç bir can dostumuzun satışı kabul edilemez. Bu yüzden barınak koşullarında ve aynı zamanda belediyenin barınağında yaşam sürdüren hayvanların açık artırma halinde satışı öne sürülemez.
Hali hazırda her belediyenin yükümlü olduğu barınak sisteminden bahsediyorken Esas Yasası’nin 20.maddesinin 1.fıkrasının sonuna bu barınakların en az ayda bir kez denetlenmesi amacıyla, Bakanlık, Veteriner işleriyle Görevli Daireye bağlı veterinerleri görevlendirilmesi yönünde ekleme yapılmıştır. Çünkü bir barınağı inşa edip daha sonra ise sadece gıda ihtiyaçlarını sağlamak etik hayvan refahı anlayışına ters düşmektedir.
Can dostların haklarının suistimal edildiği her geçen gün bir tatsız olay daha yaşadığımız şu olağanüstü günlerde en fazla ihtiyaç duydugumuz şeylerden biri ise “neyi,nereye” diye sorgulayadurduklarımızdır. Tüm bu ihtiyaçlarımızı giderebilmek ve çaresiz tüm dostlarımıza daha iyi yaşam imkanı sürdürebilmek için ise Esas Yasaya 20A Maddesinin Eklenmesi önerilmiştir. Bu A maddesinin içerdiği yenilik ise şöyledir;
“20A. Bu Yasaya aykırılıkların bildirilebilmesi amacıyla, Belediyeler bir ihbar hattı oluşturmakla ve aldığı ihbar üzerine, bu Yasaya ve hayvan haklarına uyun işlem ve eylemleri yapmakla yükümlüdür.”
Tüm hayvan hakları savunucuları olarak gönülden inanıyoruz ki başta belediyelerin yaptırım gücü ile yeni yasa önerisinin işlevselliği ön plana çıkacaktır. Hukuksal haklarına sahip olan tüm dostlarımız sokakta sahipsiz diye anılsalar dahi yeni yasa değişikliği önerisi ile haklara sahip olduktan sonra hiç bir şekilde yaşam hakları suistimal edilemeyecektir. Bugün bu kadar ilerleyen toplumsal sorunlarla birlikte hayvanlara yapılan zulüm geri planda kalamaz. Bugün onları görmezden gören çoğu kişinin sebebi yasal dayanaklardaki eksikliklerdir.
Önerimiz, ilk önce sokağa daha sonra da meclise dökülecektir. Başta çocuklarımıza ve geleceğimize daha iyi bir dünya sunabilmek adına yaşam haklarının temeline inmeliyiz. Orada bizi bekleyen birçok dost var.
Gerek dilsiz, gerek emekçi, gerek bizden veya değil.
Hayat bir bütündür ve bütünüyle onu yaşamak ve yaşatmak gerekir…
Zulüm ise tek taraflıdır. Tarafsız kalmadan esarete taraf tutmayalım. Neticede; YAŞAM HAKTIR.
Hatice Azizoğlu