Nasıl heyecanlılar, görüyor musunuz?
Ne kadar da heyecanlılar seçimler ufukta belirdi diye…
Çocuklar gibi şen sosyal medya, fırsat kapıda çünkü…
Adaylar, aday adayları, adaylık konusunda tefekküre dalanlar, adaylığı netleşenler, adaylığı sallantıda olanlar…
Bu ada’nın başına değil ama sonuna gelmiş en kötü şey galiba y harfi…
Sadece adaylar da değil hem…
Sadece seçim zamanı bu türden bir coşkuya bürünen partililer de cabası…
O partililer, bu partililer, şu partililer…
Nasıl heyecanlılar, nasıl istekliler, nasıl şevkle söylüyorlar söyledikleri her şeyi, nasıl coşkuyla yazıyorlar yazdıkları her şeyi, görüyor musunuz?
Gülümsemeleri, seslerinin tonu, yazılarının üslubu, jestleri ve mimikleri bile bir başka…
Soğuk bir ocak gününde açmış güneş gibi sanki 7 Ocak…
Memleketin ve memleketin insanlarının canına okuyan onlarca süreçten geçtik birkaç yıldır; hiçbirinde bu kadar şevkli değildiler…
Ya kılları kıpırdamıyordu, ya da nezaketen kıpırdıyordu…
Halk ayağa kalkarsa onlar da biraz kımıldıyordu…
En keskin sorunlara dair, örneğin özelde sendikalaşmaya dair yuvarlak laflar edenler, “ihtiyatlı olmalıyız” diyenler, “o iş öyle olmaz” diye akıl verenler, şimdi cenneti vaadediyorlar bizlere…
Birkaç hafta öncesine kadar sürekli şikayet eden ve asla harekete geçmeyen bir karamsarlığa bürünen pek çok partili, seçim zilleri çalınca, teneffüs zilini duymuş çocuklar gibi fırladılar sokağa…
Düne kadar yaptıkları en radikal eylem meyhane köşelerinde partililerle buluşmak ve laflamak olanlar, şimdi “harekete geçmeye” çağırıyorlar hepimizi…
Bir telaş içindeler…
Çok çirkin bir telaş…
Şairin, yaşamak değil ama bu telaş öldürecek beni dediği türden belki…
Normal zamanlarda bu kadar koşuşturmayıp hareketlenmeyen partililer seçim zamanı böyle coşkuyla kıpır kıpır hale geliyorlar ya, siz de bir işkillenmiyor musunuz?
Kıllanmıyor musunuz inceden, bu işte bir bit yeniği var diye…
Heyecanla ve coşkuyla dolup taşıyordu madem içleri memlekete dair, neden sadece seçim zamanında açığa vuruyorlar kendilerini?
Acılarınıza çözüm olmaya değil de, umutlarınıza ipotek koymaya mı geliyorlar yine yoksa?
Bu memleket en çok bunlardan çekmiştir…
Bu memleket en çok, acılarımızı, geçim dertlerimizi, umutlarımızı, hayallerimizi, öfkelerimizi ve özlemlerimizi kendi siyasi kariyerlerine yedek lastiği yapanlardan çekmiştir…
Bıktık artık “biz değiştik, yenilendik” diyenlerden de “bir umutla gelen”lerden de…
Biz umutla gelenleri değil, umudu iyicil bir salgın gibi her tarafa yayanları düşlüyoruz artık.
Biz umudu “temsil edenleri” değil, umut olanları özlüyoruz…
Biz umudu vaadedenleri değil, umutsuzluğu yatıştıranları istiyoruz…
“Yenilenenler” artık yenilenmesin, “değişenler” gidip ötede değişsin istiyoruz…
Peki çözüm nedir?
Çözüm ne yeni veya eski, temiz veya kirli, sol veya sağ sistem partilerinin peşine takılmaktır; ne de zaten karamsar olan bu tablonun içinde karamsarlığı “ilke” kılacak olan pasif bir boykot siyaseti izlemektir…
Çözüm alternatif yaratmak, çözüm dört yılda bir değil her gün siyasetin öznesi olacak bir hareketi var etmektir…
Çözüm kendi acılarımızı, dertlerimizi, geçim sıkıntılarımızı kendi siyasi kariyerlerinin mezesi yapanlar arasında tercihte bulunmak değil; çözüm kendi acılarımızı, dertlerimizi ve geçim sıkıntılarımızı kendi kendimize örgütlemektir…
Seçim yollarında kaybolduysa ruhunuz, çözüm Bağımsızlık Yolu’nda örgütlenmektir…
Umudu “7 Ocak”a değil de bugüne, yarına ve her ana işlemekse arzunuz, çözüm Bağımsızlık Yolu’nda örgütlenmektir…
“Aday”ı değil de “Ada”yı dert ediyorsanız, Bağımsızlık Yolu’nda örgütlenin!
Celal Özkızan
Bağımsızlık Yolu Üyesi