Çok değil 5-10 sene öncesine kadar bizim kuşağın rastlayacağına pek ihtimal vermediğimiz bir keşmekeşin tam ortasındayız. Elbette siyasi konjonktür farklı olsa da 68-78 kuşaklarının cebelleştiği koşullar, bugün bir deniz iki dağ ötesinde Türkiye ve Kuzey Kürdistan Coğrafyalarında farklı bir kanaldan, benzer ellerce yeniden hortlatıldı. herhangi bir sınır veya hukuk tanımaksızın gazetelerin kapatılıp seçilmiş halk temsilcilerinin gözaltına alındığı son süreç 12 Eylül Faşizmi idi.
Tüm iktidar aygıtlarının alenen tüm muhalif unsurlar aleyhinde harekete geçirildiği koşullar (Batılı Sermaye odakları başta olmak üzere) Emperyalizmin Erdoğan’ın neo-liberal istikrarına hissettikleri muhtaciyetle birleşince neredeyse hiçbir uluslararası baskı olmaksızın at koşturduğu bir genişlik yaratıyor. Fakat esas genişliği yaratan, henüz koşulların açık faşizm olduğunu tespit edip hareket geçen ve devrimci eyleme dayanan yani salt bir savunma değil, saldırı odaklarının bertaraf edildiği bir devrimci savaş refleksiyle hareket eden bir anti-faşist direnişin yokluğu. (ayrıntılı bilgi için bkz: http://sendika11.org/2016/11/acik-fasizmin-donus-yok-anindayiz-ferda-koc/)
Açık Faşizm, Erdoğan için iktidarda kalmanın kaçınılmaz bir hamlesi haline geldi. T.C devleti için tam bir bataklık ve mağlubiyet arenasına dönüşen Suriye savaşının yanında Kürt Hareketi’nin Erdoğan’ın başkanlığının önüne koymuş olduğu engelin hala gücünü koruyor olması ve bürokrasinin kendi kendine çizdiği sınırlar içerisinde kök salma olanağı olmayan Erdoğan’ın bu arzusunun sonucunda bir iç savaş ve korku imaratorluğu doğması neticesine vardı. Demokratik -ya da buna yakın bir hareket alanı çerçevesinde- böyle bir olanağın mümkün görünmediği anlaşılmış olacak ki, mesele seçilmiş miletvekillerini içeri atma boyutuna ulaşmıştır.
Açık faşizm sadece devlet kanallarıyla, bir “OHAL” hukukuyla veya kolluk kuvvetleriyle sürdürülen bir süreç değildir. Bunlarla birlikte milis kadrolara da ihtiyaç vardır. Öyle ki Türkiye’de AKP militanlığına soyunmuş ya da başka bir deyişle AKP’nin sokağı boğmak adına yapmış olduğu insan yığınınağının bir sonucu olarak, anti-faşist tüm hamlelerin karşısında polisle beraber sivil ancak militanlaşmış kişilerin de çıkacağı öngörülmekte. Keza faşizm bir yaşam biçimidir. Sadece sokakta karşı karşıya, taş ve sopa ile karşılaşılan boyutlarının yanında Erdoğan’ın yıllardır süren iktidarı ve örmekte olduğu diktatörlüğü boyunca Türkiye coğrafyasında şiddet ve baskı unsurlarının kemiklenmesi ve normalleşmesi söz konusudur. Şort giydiği için toplu taşıma araçlarında tekmelenen kadınlar, tecavüz ve kadına şiddet oranındaki artış, ramazan ayında sigara içiyor diye dayak yiyenler, tüm bunların resmi organlarca görmezden gelindiği, körüklendiği, teşvik edildiği gerçeği, mahalle baskısını en sivri şekilde ve her boyutuyla yaşatan “seçmen” yığınları Erdoğan’ın açık faşizmini ikame edebilecek bir “sivil toplum” desteğiyle de güçlenmiştir.
Aynı “sivil” baskı Kıbrıs’ın kuzeyinde de dönem dönem kendisini göstermiş olmakla birlikte artık hemen her muhalif hamlenin karşısına dikilmektedir. Şunu net bir şekilde teslim etmek gerekir ki; Kıbrıs’ın kuzeyi T.C ‘nin işgali ve kontrolü altındadır. Bu nedenledir ki AKP’nin Kıbrıs’ın kuzeyinde kümelenen unsurları pekala burada da bir militanlaşma süreci yaşamaktadırlar. Kuir Kıbrıs Derneği’nin yapmış olduğu reklam tabelalarına saldırılması , Hala Sultan İlahiyat Koleji’nde eylem koyan Sendikaların karşısına saldırganca çıkan karşı eylemciler bizlere bu anlamda gelecekte nasıl bir konjonktürün oluşacağına dair tüyolar vermelidir (ayrıntılı bilgi için bkz: http://www.ankaradegillefkosa.org/hayat-birlesik-mucadeleye-cagiriyor-ali-sahin/). Diğer taraftan Kıbrıs’ın kuzeyinde kendini solda tarif eden parlementer siyasetin unsurları da (yada açıkça ifade edecek olursak CTP ve TDP), ılımlı ve teslimiyetçi ağzı bırakarak, suya sabuna dokunmayan cicili bicili “keşke olmasaydı” yaklaşımlarından sıyrılıp, Erdoğan faşizmine ve AKP hükümetine net bir tavır koyarak, yapılanın alenen açık faşizm koşullarını ikame etmek olduğu tespitinde bulunmalı ve bu açık faşizm unsurlarıyla ilişkilerine son vermelidirler. Aksi halde kendi ülkelerinde benzer koşulların doğmasına ve sokak sokak yayılmasına çanak tutmuş olacaklar.
Faşizme İnat Yaşasın Hayat
Yaşasın Devrimci Dayanışmamız
Yaşasın Halkların Kardeşliği
Eyyüp Sabih Benzetsel
Bağımsızlık Yolu Üyesi