Bağımsızlık Yolu Girne Bölge Sorumlusu Güngör Acar servet vergisi tartışmalarına ilişkin açıklamada bulundu.
Açıklama şöyle:
Toplumumuzun çok önemli bir ihtiyacı olan servet vergisi konusundaki tartışmaların, katkıların ve desteğin çoğaldığını görmek sevindirici. Servet vergisinin nasıl tanımlanması ve nasıl uygulanması gerektiğiyle ilgili farklı görüşlerin olması ve farklı önerilerin yapılması tartışmayı daha da zenginleştirecektir.
Bugün Yenidüzen gazetesinde Hasan Yıkıcı imzası ve “Evrensel temel gelir, servet vergisi ve sol” başlığı ile çıkan yazıda da servet vergisine destek açıklanmıştır. Bu sevindirici bir durumdur, ancak yazıdaki iki ciddi hataya dikkat çekmek gerekir. Servet; kişinin sahip olduğu taşınır malların, taşınmaz malların, banka mevduatlarının ve gelirin tamamının toplanması ile hesaplanır. Bahsi geçen yazıda ise servetin tanımı sadece “gelir” üzerinden yapılmış, yani aslında “gelir vergisi”ne dair bir formül önerilmiştir. Ülkemizde “gelir vergisi” ile ilgili sorun, gelir vergisinin kötü bir formül üzerine bina edilmiş olmasından çok, uygulamada yaşanan eksik gelir beyanı ve vergi kaçakçılığı sıkıntıları ile ilgilidir.
Mevcut koşullarda gelir vergisini reforme etmek, vergi kaçırarak zenginleşenleri değil vergisini halihazırda ödeyenleri cezalandıracağından, böylesi bir formül mevcut durumdan bile geri bir adım teşkil etme tehlikesine sahiptir. İkinci ve daha önemli nokta ise, servet vergisinin, toplumun çok küçük bir azınlığından, yani toplum üyelerinin sadece yaklaşık %3’ü kadarından, yani ülkenin çok küçük bir azınlığından toplanacak olmasıdır. Ancak, bahsi geçen yazıda, “servet vergisi”nin uygulama alanı “orta kademe memurlara” kadar genişletilmiştir. Ülkedeki orta ölçekli işletme sahiplerinin çoğunun, küçük işletme sahipleri ile özel sektör çalışanlarının bir kısmının dahi en az orta kademe memurlar kadar serveti (ya da bahsi geçen yazının mantığını kullanacak olursak geliri) olduğu düşünüldüğünde, servet vergisinin büyük servet sahiplerine yönelik doğası, bahsi geçen yazıdaki öneriyle birlikte anlamsızlaşmakta ve ortadan kaldırılmaktadır.
Unutmamak gerekir ki, servet vergisinin gündeme geldiği her ülkede, servet vergisi karşıtları, “servet vergisi” önerisini itibarsızlaştırmak ve çarpıtmak için “vatandaşa ek vergiler yükleyecekler, devlet elini herkesin cebine atacak” demekte, çok küçük bir ultrazengin azınlığa uygulanacak olan bu vergiyi “herkesi kapsayacak, herkesten vergi kesilecek” türünden bir korku propagandasıyla boğmaya çalışmaktadır. Bu propaganda da başarılığı olduğu oranda, servet vergisi önerisi halk desteğinden yoksun kalmaktadır. Bu nedenle, servet vergisinin kapsamına ilişkin bir tartışmanın, teknik ya da matematiksel bir tartışmadan ziyade, toplumsal ve politik bir tartışma olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.