Seçimlerin ilk raundu kazananları ve kaybedenleri ile birlikte sonuçlandı. Geriye ise düşündürücü sonuçlar bıraktı.
Seçimlere katılım oranı yüzde 62.34 oldu. Katılımda bir önceki cumhurbaşkanlığı seçimine kıyasla yüzde 10, geçtiğimiz sene yapılan yerel seçimlere göre ise yüzde 5’lik bir düşüş gerçekleşti. Bu durumun bir kaynağı elbette hayatını kaybetmiş veya göç etmiş kişilerin halen seçmen listesinde kayıtlı olması. Fakat bu açıklama tek başına yeterli değil. Politik bir tutum olarak boykot da seçmenin bu davranışını açıklamak için yeterli değil: Eğer halkın yüzde 30’luk bir kısmı örgütlü olarak sistemi reddeder pozisyonda olsaydı, bu güç sokakta kendi iktidarını kurabilir, en azından gücünü görünür kılabilirdi.
Katılımdaki düşüklüğü sanırım en iyi açıklayabilecek tanımlama ümitsizlik olur. Yıllarca aradığını bulamama ile giderek nihilizme yol alan bir ümitsizlik; hiçbir şeyin değişmeyeceğine dair güçlenen bir inanç.
Seçimin diğer bir sonucu ise Kudret Özersay’ın aldığı 21.23’lük oy. Hükümetin büyük ortağı CTP’nin adayı Sibel Siber’den sadece yüzde 1 küsur daha az. CTP’nin oylarında yaşanan düşüşün kaynağını pek de irdelemeye gerek yok. Sadece yıllardır neo liberalleşen, Göç Yasası ve benzeri yasalara kukla olan, sürekli kendi tabanına hayal kırıklığına uğratan CTP’ye bir tokat daha. İşbirlikçiliğe ve neo-liberal bir parti olmaya devam ettikleri sürece kaybetmeye de devam edecekler…
Özersay ise şüphesiz bu seçimin kazananlarından. İlk girdiği seçimden adanın en köklü partisi ile eşit oyla çıktı. Peki, Özersay’a bu destek nereden geldi? Özersay seçimlere “ideolojisiz” olduğunu savunarak girdi. Tıpkı günümüz neo-liberal sağının yeni kurulan taşeronlarının savunduğu gibi. Tıpkı Türkiye’de Tayyip’in sağ ve solun ötesinde olduğunu savunarak iktidara geldiği gibi geldi Özersay. Sistemden bıkmışlara ve arayış içinde olanlara formül olarak çıktı ortaya. Belki de en önemlisi doğanın boşluk kabul etmemesinin, sosyalist bir gücün sistem karşıtlarını tamamen toparlayamamasının sonucu olarak sağdan ve soldan toparlandı Özersay. Artık kendisi sağın liderliğini almaya hazır.
Seçimin sonuçsal olarak kazananı ise Akıncı oldu. Akıncı’nın bu seçimin kazananlarından olmasının altında farklı etkenler var. Geçmiş siyasi yaşamında Kıbrıslı Türklerin onurunu savunan pratiklerinin baskın oluşu, 14 yıllık belediye başkanlığı döneminin yarattığı saygı, genç ve dinamik bir ekibin kendisi için gönüllü çalışması, halkın içinde bulunduğu arayış ve belki de en önemlisi CTP’nin solda tek alternatif olduğu algısının bir önceki belediye seçimlerinde solda ittifak ile kırılması…
Elbette seçim daha bitmedi, ama Eroğlu’nun oylarını ikinci turda yüzde 20 civarında artırma aralığı yok. Kendisi de kaybeden olduğunu bildiğindendir ki ilk tur sonrası sadece sönük bir açıklama yapmakla yetindi. İkinci tur seçimlerinde barış ve demokrasinin sembolleşeceği Akıncı ile statükonun ve kirlenmenin her daim sembolü olan Eroğlu arasındaki yarışı muhtemel bir el birliği ile Akıncı kazanacaktır…
Seçim sonuçlarının gösterdiği tüm sol güçlerin düşünmeye başlaması gereken bir şey var. Halkta sisteme karşı bir tavır gelişmiş durumda. Bu tavır kendisini farklı şekillerde gösteriyor. Nihilizme sürüklenip sandığa gitmeme, sistemin parçası haline gelen yapıları cezalandırma ve yeni arayışlar içine girme gibi. Bu tavrı eğer sol örgütleyemez veya örgütleyip başarısızlık yaratırsa, Özersay gibi karizmatik renksiz, kokusuz sağ liderler bu gücü kendi statükolarını oluşturmak için örgütleyecektir. Bu durum ise onların kazanan, solun ve halkın ise kaybeden olmasını sağlayacaktır.
Mustafa Keleşzade
Bağımsızlık Yolu
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.