Bağımsızlık Yolu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla açıklama yayınladı. Açıklamada “Sünni İslam politikaları ve neoliberal uygulamaların TC egemenleri tarafından tüm topluma ama en çok da kadınlara sinsice dayatıldığı ve işbirlikçi CTP-DP hükümetinin de bunlara karşı durmak bir yana, bunları bizlere reva gördüğü günlerden geçerek 8 Mart’a giriyoruz.” dendi.
Açıklamanın devamında özel sektörde sendikalaşmanın olmamasına ve bundan en çok kadınların etkilendiğine dikkat çekilirken, özel sektörde sendikalaşmanın lafını dahi etmeyen hükümetlerin, kadınların haklarının en çok örgütlenerek alabileceklerinin farkında oldukları vurgulandı.
Açıklamanın tam metni şöyle:
KADIN, EMEK, ÖZGÜRLÜK!
Kadınların günlük hayatta sistematik olarak şiddete uğradığı, ekonomik ve sosyal haklarının sürekli budandığı bir 8 Mart’a daha giriyoruz…
Sünni İslam politikaları ve neoliberal uygulamaların TC egemenleri tarafından tüm topluma ama en çok da kadınlara sinsice dayatıldığı ve işbirlikçi CTP-DP hükümetinin de bunlara karşı durmak bir yana, bunları bizlere reva gördüğü günlerden geçerek 8 Mart’a giriyoruz.
Kadın sığınma evimiz hala yok!
CTP’nin bizlere ‘armağanı’ sözde sosyal güvenlik yasası hala yerli yerinde duruyor!
Kadınların yıpranma payı yine CTP eliyle kaldırılalı çok oldu!
Kadınların iş hayatında daha fazla yer alabilmesinin önünü açacak en önemli haklardan biri olan iş yerinde ücretsiz kreş hakkımız için ise henüz hiçbir adım atılmamış durumda!
Özel sektörde sendikalaşmanın olmaması, en çok kadınları etkiliyor! Düzensiz çalışma saatleri ve yoğun iş temposu ile zaten yıpranan kadınlar, iş sonrası da kendilerini yüklenen roller gereği belki ‘ev işçiliği’ ‘çocuk ya da yaşlı bakıcılığı’ yapıyor, üstelik de hiçbir ücret almadan! Özel sektörde sendikalaşmanın lafını dahi etmeyen hükümetler, kadınların haklarını aslında en çok örgütlenerek alabileceklerinin farkında…
Devlet kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği adına popülist söylemler dışında hiç bir şey yapmazken, gece kulüplerinde ise kadınlar yine devletin ‘himayesinde’ sağlıksız koşullarda çalıştırılıyor ve sömürülüyor. Örgütlenme hakları ise söz konusu bile değil!
Şiddete uğrayan kadın polise başvurduğunda karşısında ‘aile içinde olur böyle şeyler, barışın’ diyen memurlar buluyor! Şikayetinde ısrarcı olması durumunda suçlu bile çıkabiliyor!
Peki demokratik kitle örgütleri?
Özellikle demokratik karar alma ve mücadele açısından toplumun ‘yüz akı’ sayılabilecek karma örgütlerde de durum pek iç açıcı değil!
Kadın sadece evde, sokakta, işte değil siyasi parti ve sendika gibi karma örgütlerde de susturulmak isteniyor, tacize uğruyor. Fiziksel olmasa da psikolojik şiddet görüyor. Kadınların karma örgütlerde de sesini duyurabilmesi, uğradığı her türlü ayrımcılığa karşı sesini yükseltebilmesi için kadın beyanının esas kabul edilebilmesi için de mücadeleyi yükselteceğiz.
Evet, birçok şey aynı, hatta tehditler çoğalmış durumda!
Tam da bu yüzden, mücadele devam ediyor. Tam da bu yüzden öfkeliyiz! Kendimizi anlatma çabamız bu yüzden. Bu yüzden tüm bunları deşifre ediyoruz ve etmeye devam edeceğiz. Tam da bu yüzden bu ataerkil sistemi dönüştüreceğiz. Ve tam da bu yüzden bunu hep birlikte, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini kendine dert edinen erkekleri de mücadeleye katarak sürdüreceğiz!
Bağımsızlık Yolu (a.)
Firuzan Nalbantoğlu
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.