Seçim atmosferi, dünya atmosferine meydan okurcasına memleketimizin gök kubbesini sarıp sarmalamış durumda. Sera gazlarının bile delip geçemeyeceği bu kararlı tabakanın ardında neler oluyor ?
– Genelde kapitalizmin ve özelde AB’nin krizi sonucu uygulanmaya başlayan neoliberal politikalara karşı, sokak mücadelesinden gelen, kitleleriyle sokakları dolduran partiler iktidara yürüyor; önce Yunanistan’da Syriza, şimdi de sırada Podemos. Elbette Syriza’nın AB’ye karşı net olmayan tavrına dair şimdiden çeşitli çekinceler doğmuş durumda, yine de bir nebze de olsa umut halâ ayakta. Aynı şekilde, Podemos’un da dağınık örgütsel yapısı ve net olmayan idelojik duruşu, beraberinde çeşitli çekinceleri getiriyor doğal olarak. Ancak kesin bir şekilde emin olduğumuz şey şu ki, hem Podemos, hem de Syriza, sokak mücadelesinden, sokak hareketinden ve sokağın gücünden beslenen siyasi partiler. Öyle ki, Syriza seçimi kazandıktan sonra dahi, Yunanistan meclisi önüde, Syriza destekçileri, hükümet lehine büyük bir destek mitingi düzenlemişlerdi; yani sokaklar, seçim zaferinden sonra da boşaltılmıyor. Sadece Avrupa’da değil, neoliberal krizin vurduğu her yerde kitleler daha yaygın şekillerde sokağa dökülüyorlar. Tüm bu sokak rüzgarı dünyayı sarıp sarmalarken ve egemenlerin dizlerini tir tir titretirken, dünyanın gelmiş geçmiş en solcu partisi CTP, cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde kapalı spor salonunda show yaptı.
– Syriza demişken, bağımsız cumhurbaşkanı adayı Mustafa Akıncı, Taraf gazetesinin haberine göre, tıpkı Syriza ve onun lideri Tsipras gibiymiş. Bilindiği üzere Syriza, çok çeşitli örgütlerin koalisyonundan oluşan bir çatı ittifakı. Kısacası, birçok örgütün kalıcı birlikteliğiyle ve önceden bir araya gelip anlaşmasıyla bir araya gelmiş bir siyasi parti. Yine bilindiği üzere, Kıbrıs’ın kuzeyinde de, Syriza yapılanmasıyla birebir örtüşmese de, yıllardır büyümekte, gelişmekte ve halka umut vemekte olan bir solda ittifaklar deneyimi var. Bu ittifaklar deneyimini görmezden gelerek, ve bu ittifakın sürmesi temelinde bir cumhurbaşkanlığı seçim süreci yaşanması gibi umut verici bir olasılığı tamamen bir kenara iterek bağımsız aday olarak seçime katılan Akıncı’nın Syriza’yı tam olarak nasıl andırdığını anlamakta zorlanan Yunanistan halkı, hep bir ağızdan, “derdimiz başımızdan aşkın, bir da sizinla uğraşamayık” dedi.
– Sibel Siber’in cinsiyetçi ve kadını aşağılayan seçim propagandasının ardından Doğuş Derya bir açıklama yapıp, Siber’in propaganda ekibini suçladı. Bu açıklamanın üzerinden kısa bir süre geçtikten hemen sonra basın karşısına çıkan Nasreddin Hoca, “hırsızın hiç mi suçu yok” dedi. Bu açıklamanın da üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra bu sefer de Tavuri bir basın toplantısı düzenleyerek, “Yok”, dedi.
– Bilindiği üzere üniversite öğrencileri, çeşitli zamanlarda, yemekhanelerinde fiyatların yükselmesi sonucu boykot kararı alıp bu boykotu hayata geçirirler ve çoğu zaman da fiyatlar düşene kadar geri adım atmazlar. Boykotlarının başarıya ulaşması için de, yemekhane önünde standlar kurup, kendi hazırladıkları yiyecekleri, sandviçleri hem kendileri yerler, hem de yemekhanede yemek yemekten başka çaresi olmayan öğrenci arkadaşlarının da mağdur olmadan boykota destek verebilmeleri için, bu arkadaşlarıyla da bu yemekleri paylaşırlar. Kısacası sıradan bir yemekhane boykotunda bile, mutlaka bir alternatif yaratılır. Öte yandan, yıllardır izlediği boykot politikaları ile bırakın siyasi bir alternatif sunmayı, bize bir biglalı sandviç bile ısmarlamayan YKP’ye çok kırgın olduğumuzu buradan belirtmek isteriz.
– Kıbrıs’ın kuzeyinde yaratılan, sonradan adına kktc denen, açık hava tımarhanesinin, mandırasının ve ganimet düzeninin baş mimarlarından olan, Kıbrıslı Türklerin üretimden koparılıp memuriyete tıkılı kalmasında çok büyük katkıları olan, yıllar boyunca pek çok gencin ekmeği, hayatı ve geleceğiyle oynayıp pek çok genci göç yollarına sürükleyen partizanlık politikalarının baş sorumlusu olan, Kıbrıslı Türk halkına bir eylemde ilk kez biber gazı sıkıldığında başbakanlık koltuğunda oturan ve Göç Yasası’nı ilk kez meclise taşıyarak yine bu memleketin gençlerinin kaderiyle oynayan Eroğlu’nun bir de utanmadan cumhurbaşkanlığına yeniden talip olması üzerine olağanüstü toplanan psikologlar birliği, Eroğlu’nun sadist eğilimleri olduğunu ve kendisinin koltuğunun altına tavla verilip derhal evine gönderilmesi gerektiğini açıkladılar.
Celal Özkızan
Baraka aktivisti
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.