Bir şeyler aksi gitmeye başladı mı, ne yazık ki ardı arkası kesilmez. İster kendimizin, ister bir başkasının başına gelsin, bu durum genellikle bu şekilde seyreder. Ancak bizler bu durum karşısında önlemler almaya, çözümler üretmeye, durumları düzeltmek için çaba sarf etmeye koyuluruz hemen. Kim hayatının kötü gidişatına seyirci kalabilir ki?
Kimse dediğinizi tahmin edebiliyorum. Ama maalesef şu anda her şeyin peşi sıra aksi ve kötü gittiği durumla karşı karşıya kalan memleketimiz (dolaylı olarak da bizleriz!). Lakin bu gidişata seyirci kalan basiretsiz bir hükümetle karşı karşıyayız. Biz bireysel olarak ne kadar çabalasak da hükümet edenlerimiz çabalarımızı sıfırla çarpmakla yetiniyor, alması gereken önlemleri almıyor, koşulları iyileştirmek için zerre çaba sarf etmiyor.
Örneğin vakalarda gayet güzel bir azalma durumu söz konusuyken aşılamaya tam gaz devam etmesi gereken hükümet, tüp gaza zam yapıyor. Hazır insanlar biraz cesaretlenip sosyalleşmelerini sokaklara dökülerek yapmaya başlıyorken, sağlık bakanının açıklayıp başbakanın yalanlamaya çalıştığı vakalar patlak veriyor. Tam bellerini doğrultmayı umut eden esnaf, küçük işletmeler yani kısaca sermaye hariç kendi yağıyla kavrulmaya çalışan herkes hal böyle olunca yine başa sarıyor. Sedat Peker’in açıklamaları ile gündem başka bir yöne evrilirken çaktırmadan elektriğe zam yapılıyor, benzin fiyatları artıyor, marketlerde minik bir poşete en az 150 lira ödüyor, et yediğimiz günleri neredeyse unutur hale geliyoruz.
Mesela Türkiye’deki vaka sayıları ve koronavirüsün kötü seyri gün gibi ortadayken, “uçuşları nasıl daha da kolaylaştıralım”ın peşinde olan hükümet temmuzda aşısız kişileri de kabul edeceğinin açıklamasını yaparken, yanı başındaki sınır kapılarını açma konusunu tabiri caizse “masgaralığa” çeviriyor, Arasta’da kepenkleri kapatan esnafımıza her gün bir yenisi daha ekleniyor.
İşsizlik çığ gibi büyüyor, eğitim tam bir belirsizlik içerisinde çalkalanıyor, sağlık çalışanlarının çilesi hiç bitmiyor. Eylemler devam ediyor; meclis önünde park edilmiş traktörler duruyor, bakanlık önüne sütler dökülüyor. Polis kadına yönelik şiddet verilerini açıklıyor 2021’in ilk 5 ayı gösteriyor ki 2020’den daha vahim bir tablo bekliyor bizleri bu yıl. Ve tüm bunların sonucunda toplumun psikolojisi alt üst oluyor, halk bunalıma sürükleniyor…
Gerçek şu ki; bu karmaşayla bir başımıza mücadele etmemiz mümkün değildir. Hep birlikte isyan etmeli, “bu memleketten bir şey olmaz zaten” deyip köşemize çekilmemeli, örgütlenip bu gidişata karşı mücadelemizi yine hep birlikte örmeliyiz. Artık bizi kaosa sürüklemelerine izin vermeyelim. Halk olarak birlik olup bu gidişata dur dersek, kimse bizleri bize rağmen karanlığa itemeyecek!
Zekiye Şentürkler
Baraka Aktivisti