Bilindiği üzere Kıbrıs’ın Kuzeyinde yüz yüze eğitim ocak ayından bu yana yapılamamaktadır. Gerçi hemen öncesinde de ne kadar açılabildiği tartışılır vaziyettedir. Ülkedeki covid-19’a karşı alınan önlemlerin güvenirliliği tartışılır durumdayken okullarda öğrenci katılımı malasef istenen düzeyde değildi. Bazı öğretmenler sınıflarında bir kişi ile eğitime devam eder durumda kalmıştı. Böyle olunca da hem okula gelen çocukla yüz yüze eğitim yapmak hem de okula gelmeyen çocuklara o gün işlenen konu ile ilgili uzaktan destek olmaya çalışmak öğretmenler için iki kat uğraş oluyor ve motivasyonlarını kaybedecek noktaya geliyorlardı. Ocak ayından bu yana ise tamamen uzaktan eğitim yapmak için tüm öğretmen meslektaşlarımız çeşitli dijital platformaları kullanarak öğrencilere yardımcı olmaya çalıştılar. Bazı okulların hala bakanlığın portalına kaydedilememesi, bazı okullardaki öğrencilerin sosyo ekonomik yapıları nedeniyle uzaktan eğitime erişim sıkıntı çekmeleri öğretmenleri farklı yöntemler ile öğretimlerini sürdürmek zorunda bıraktı. Zoom, whatsup bunların bazıları. Ancak son kapanmanın ardından yaklaşık üç ay geçmesine rağmen hala internet, tablet, bilgisayar gibi eksiklikler nedeniyle uzaktan dahi eğitime ulaşamayan çocuklarımız var. Bu ilk defa başımıza iyimser bir gözle bakılınca çok da garipsenmeyebilir. Çünkü hiç beklenmeyen bir durumla karşılaşılmış, aniden kendimizi bu süreç içinde bulmuş olmamız düşünülebilir. Ancak biz bu ikinci kapanmayı ilk kapanmanın yaklaşık dokuz ay sonrasında tekrar yaşadık. Ve yaşanılan bize gösterdiki eğitim bakanlığı, hükümet tarafından alınan hiç bir önlem bu sorunları çözmeye yetmedi.
Aşıların gelmesi ile birlikte tekrardan normale dönme sürecine girilmeye başlandı. Yavaş yavaş tüm sektörlerin açılmaya çalışılması ile birlikte okulların da açılması yaklaşık iki aydır konuşuluyor. İlk günden beri Eğitim Bakanı tüm öğretmen ve okul personeli aşılanmadan okulları açmayacağını söyledi. Israrla bu söyleminin de arkasında durdu. Tüm okul çalışanlarının aşılanması ile Nisan ayında okulların açılacağını ve yüz yüze eğitime geçileceğini defa defa tekrar etti. Taa ki geçtiğimiz haftaya kadar. Geçtiğimiz haftalarda eğitim bakanı okul çalışanlarının aşılanamayacağının farkına vardı. Bunun üzerine önceden söylediklerini yavaş yavaş değiştirmeye başladı. Hibrit eğitim, sadece beşinci, sekizinci ve on ikinci sınıfların açılması gibi. Ya da sadece kronik rahatsızlığı olan, belli yaş üstü öğretmen ve okul personeli gibi. Hal böyle olunca insan sormadan duramıyor. Eğitim hakkı anayasal bir hak iken sağlık çalışanlarının ardından okul çalışanlarını öncelik sırasına neden koymadınız? Uzaktan eğitim tökezleyerek giderken bunun planlaması neden yapılmadı? Ya da yapılmayacaktı neden laf ola bu şekilde açıklamalar yapılıyor? Bir de geçtiğimiz günlerde Eğitim Bakanlığından ayrı bir şekilde Sağlık Bakanlığı Müsteşarı okulların açılması için aşıya gerek olmadığını söylüyor. Ve kamuoyunu aşısız okul açılmasına hazırlamaya çalışıyor. Sağlık Bakanlığı Müsteşarının bu açıklamadan evvel şeffaf bir şekilde bugüne kadar kimlerin aşılandığını açıklaması gerekir. Çünkü yapılan aşıların bir çok hükümet yetkililerinin yakınlarına, parti üyelerine vs yapıldığı defalarca gündem olmuş ve hiç bir açıklama yapılmamıştır. Binlerce öğretmen ve okul personeli okullarda yüz yüze aşısız eğitim verebilir derken bugüne kadar kaç kişi aşı programında önceliği yokken aşı yapıldığını bir an önce açıklamalı. Ardından bu konularda ahkam kesmelidir.
Okullar kapalı iken öğrencilerin sosyo ekonomik yapılarının farklılığından oluşan fırsat eşitsizliğinin yanında bir de Eğitim Bakanlığı kendi eliyle fırsat eşitsizliği yarattığı bir nokta daha vardır. Bu da devlet okullarındaki beş yaşındaki çocukların okulu olan anaokullar kapalı iken, sermayeye iyi gözükmek için özel okulların beş yaş ana okulları açılmıştır. Hem de aşısız ve PCR testlerinin de ne kadar sıklıkla yapıldığı denetlenmeden. Kaldı ki bunun sonucunu da yakın zaman da bir özel okulda çıkan pozitif vakka ile ne kadar yanlış bir karar olduğunu da görmüş olduk. Ancak kararın pandemi anlamında yanlışlığı bir kenara özel okul da ve devlette okuyan öğrenciler arasında fırsat eşitsizliği yaratmak bir suçtur. Çocuk istismarıdır.
Okulları açsak da mı açmasak? Yoksa açmasak da mı açsak? Ülkemiz de pandemi koşullarında eğitim malasef bu kadar plansız bir biçim de ilerlemektedir. Bu hengamenin içinde de ezilen evlatlarımızdır. Bu keşmekeşliğe son vermek için konularla ilgili sadece sendikalar ile değil, okul aile birliklerinin de dahil olacağı ciddi bir komite ile takibini yapmak ve evlatlarımızın geleceği için, anayasal hakkı olan eğitim hakkı için mücadele etmeliyiz.
Onur Bütüner
Baraka Kültür Merkezi Aktivisti