Baraka’dan Kültürel İşbirliği Anlaşması‘nı protesto etme çağrısı:
Laiklik ve demokrasi ilkelerine bağlı tüm duyarlı örgütlere ve kişilere çağrımızdır. Gelin pazartesi günü bu protokolü Meclis önünde protesto edelim!
Kültürel İşbirliği Anlaşmasıyla Çocuklarımız Kime Emanet!?
Türkiye ile imzalanan paketlere, protokollere her gün bir yenisi ekleniyor. Bunlar, sadece ekonomik yönden değil kültürel açıdan da Kıbrıslı Türk kimliğini yok etmek, asimile etmek üzere açık veya gizli niyetler içeriyor. Halkımızın laik ve demokratik yapısına tahammülü olmayan ve bunu seçimlerde de irademize müdahale ederek gösteren gerici zihniyetler, çocuklarımızı kendilerine benzetmenin yollarını arıyorlar. Reddediyouz süreciyle geri püskürtmeyi başardığımız Koordinasyon Ofisi ile amaçlanan “dini ve milli şuura sahip gençler” yetiştirilmesinin başka başka formülleri deneniyor.
Türkiye ile imzalanan ve 15 Mart Pazartesi günü Meclis’in onayına sunulacak olan Kültürel İşbirliği Protokolü, kültür-sanatla ilgili destek beyan eden bir sürü güzel lafın yanı sıra -ki bu protokol olmadan da sanatçılarımıza destek olunmasına hiçbir engel yoktur- Yunus Emre Enstitüsü’nün çocuklarımızla ilgili faaliyetler yapmasını öngörüyor. Merkezi Ankara’da olup ülkemizde de Selimiye Meydanı’nda binası bulunan bu Enstitünün, aynı adlı bir Vakfa bağlı olduğu, Vakfın kurucuları ve destekçileri arasında Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu yer alırken şimdiki yönetiminin ise ağırlıklı olarak Tayyip Erdoğan tarafından belirlendiği biliniyor. Kuruluş aşamasında Tanıtma Fonu’ndan 1 milyon TL aktarılan Vakfa, pek çok kamu malı ve bina da hibe ediliyor. Devlet destekli olsa da nihayetinde bir STÖ olan bu kurumun, devletler arası bir anlaşmada hukuken yerinin olmaması bir yana, cemaatinin yurt dışı okullarına karşılık kurulduğu daha sonra da bir süre cemaatin eline geçtiği iddia ediliyor.
İyi niyetlerle Yunus Emre Enstitüsü’nde çalışan veya etkinliklere destek olan sanatçıları ve kurslara katılan kişileri tenzih ederek söylüyoruz ki bu zihniyete çocuklarımızı veya gençlerimizi emanet etmek, bu halka yapılacak en büyük kötülüktür. Bizler Türkiyeli-Kıbrıslı ayırt etmeden tüm çocuklarımızın çağdaş ilkelerle ve özgür düşüncelerle yetişmesini istiyoruz. Meclis’teki milletvekillerine sesleniyoruz: Kültürümüzün yaşatılıp tanıtılması kılıfıyla önünüze konan bu protokole onay verirseniz, dini ve milli duyguları önce kabartılıp sonra istismar edilen, AKP zihniyetinde, muhafazakar gençler yetişmesine, laik ve demokratik Kıbrıslı Türk kimliğinin biraz daha asimile edilmesine “evet” diyeceksiniz.
Zaten protokolü yazanların, Kıbrıs kültürüne Osmanlı merkezli, dar bakış açısı ve hatta bizi ayrı bir devlet değil kendi egemenlikleri altında gördükleri de 14. maddeden bellidir. Bu maddede adamızın tarihi; Osmanlı öncesi dönem, Osmanlı dönemi ve Türkiye Cumhuriyeti Dönemi şeklinde kategorize edilmiştir! Bu protokolün bir Eğitim ve Kültür Bakanı tarafından, en azından bu maddesi düzeltilmeden imzalanması hayret verici olup, ayrı devlet olduğunu iddia eden bir Meclis tarafından onaylanması da kendi kendini ikâr etmek anlamına gelecektir.
Laiklik ve demokrasi ilkelerine bağlı tüm duyarlı örgütlere ve kişilere açık çağrımızdır. Gelin pazartesi günü bu protokolü Meclis önünde protesto edelim! 15 Mart Pazartesi saat 13.13’te Meclis önünde, katılmak ve imza koymak isteyenlere açık olarak basın açıklamamızı yapıyoruz.