Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi Üyesi Celal Özkızan. bazı sermayedarların aşı alımı için yardım etmeye hazır oldukları açıklamalarına ilişkin açıklama yaptı.
Dahası, madem ülkenin ultrazenginleri ve servet sahipleri, böyle büyük miktardaki paraları bakkaldan sakız alır gibi rahatlıkla ve bütçelerini de hiç ama hiç sarsmadan zaten verebiliyordu, hem de öyle pat diye anında verebiliyordu, o halde Servet Vergisi’ne neden karşı çıkılıyor?
Açıklama şöyle:
Düne kadar Servet Vergisi’ne karşı çıkan, kendi servetlerinden asla fedakârlık yapmayan, “Servet Vergisi” gündeme getirildiğinde sanki kendilerine küfretmişiz gibi savunmaya geçen ülkemizin önde gelen servet sahipleri ve zenginleri, dünden beridir bir anda “cömertleşmeye” başladılar. Aşı alımı için “tak diye 50 bin Dolar vermeye hazırım” diyen mi istersin, “400 bin aşı alacağız kaynak hiç ama hiç sorun değil” diyeni mi istersin, “hemen şu an 100 bin TL çıkarıp vereceğim” diyen mi dersin…
Öncelikle bu durumun yaşanması, halkın başarısıdır! Son 1 hafta boyunca ülkenin ultrazenginleri ve servet sahipleri üzerinde ciddi bir baskı yaratıldı ve “Servet Vergisi” talebi yayıldı.
Bu da, ülkenin önde gelen zenginlerini ufak da olsa harekete geçmek durumunda bıraktı. 3-4 gün boyunca toplu halde ses çıkardığımızda neler yapabileceğimiz ortadayken, örgütlü olarak ve düzenli bir biçimde mücadele edersek daha ne çok şey başarabiliriz, düşünelim.
Dahası, madem ülkenin ultrazenginleri ve servet sahipleri, böyle büyük miktardaki paraları bakkaldan sakız alır gibi rahatlıkla ve bütçelerini de hiç ama hiç sarsmadan zaten verebiliyordu, hem de öyle pat diye anında verebiliyordu, o halde Servet Vergisi’ne neden karşı çıkılıyor? En nihayetinde Servet Vergisi, başta aşı satın almak ve sağlık altyapımızı güçlendirmek üzere, zor durumda olduğumuz konular ve zor durumda olan kişiler için kullanılacaktı. Aynı amaca hizmet edecekti yani.
Servet Vergisi’ne karşı çıkılmasının sebebi şu: Halkın her kesimi, krizin bedelini, istese de istemese de ödedi. Kimisi az ödedi, kimisi çok ödedi, ama herkes ciddi bedeller ödedi. Kimse de bedel ödeyen halka dönüp “çok cömertsiniz, çok fedakârsınız, sizi asla unutmayacağız, bu zor günler geride kalıp da toparlandığımızda bu fedakârlığın karşılığını alacaksınız” demedi. Ancak ülkenin ultrazenginleri, banka sahipleri ve önde gelen servet sahipleri; ancak kendi canları istediği zaman ve kendilerinin istediği şekilde “bedel ödeyeceklerini” bize söylüyorlar. Diyorlar ki, “biz sizden istediğimiz zaman istediğimiz şeyi alırız, ancak bizden kimse bir şey alamaz, ancak biz istersek veririz”.
Yetmiyor, üstüne bir de “teşekkür” bekliyorlar. Sağolsun sosyal medyada pek çok kişi de övgüler diziyor ultrazenginlerin “cömertliğine”. Biliyorsunuz, yarın öbür gün, bu “cömertliklerinin” karşılıklarını da misliyle alacaklar, halkın durumunda hiçbir iyileşme yapılmaksızın.Dün akşamdan beridir başlayan ve önümüzdeki birkaç gün de devam edeceğe benzeyen bu türden ultrazengin söylemleri karşınıza çıktığında, “helâl olsun” demek, kendilerine övgüler düzmek, cömertliklerinden söz etmek yerine, “madem bu kadar çabuk ve bu kadar rahat verecek paranız vardı, neden Servet Vergisi’ne karşı çıkıyorsunuz” diye sorun.
Sorun, çünkü unutmayın ki, bugün bu “cömertliği” göstermelerinin tek sebebi, dün “Servet Vergisi” diye sormamızdı. Servet Vergisi’ni talep etmeye devam etmek yerine “cömertlik övmeye” başlarsak, ne yazık ki hiçbir ilerleme kaydedemeyiz.