Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi Üyesi Celal Özkızan, ülkede pandemi dolayısıyla bir çok emekçinin geçim sıkıntısı yaşandığı bir ortamda, ana muhalefet partisi başkanı olan Tufan Erhürman’ın servet vergisi konusunda yaşanan tartışmalarda, bu vergiden taraf olmamasını eleştirdi.
Açıklama şöyle:
Ülkede, ultrazenginler ve banka sahipleri dışında her kesim fedakârlık yaptı.
Kamu çalışanlarından kesinti yapıldı.
Esnaf, küçük işletmeler ve orta büyüklükteki işletmelerin çok büyük bir çoğunluğu kapanmadan dolayı ciddi ekonomik darboğazlara girdi, tüm bunlara rağmen sağlık adına dükkanlarını ve işyerlerini açmaya kalkışmadılar, çok büyük oranda kurallara uyuldu.
Serbest çalışanlar ya da geçimini sağlamlaştırmak için ek iş yapanlar ortada kaldı.
Özel sektör çalışanları zaten normal zamanlarda bile en çok bedel ödeyen kesim, bu pandemi döneminde ise işini kaybeden oldu, maaşını alamayan oldu.
En ufak bir fedakârlık dahi yapmayan tek bir kesim var, o da ultrazenginler. Bırakın fedakârlık yapmayı, ultrazenginler ve banka sahipleri bu dönemde daha da zenginleştiler. Geçtiğimiz bir yıl içinde ülkedeki döviz mevduatları çok ciddi şekilde ARTTI.
Maaşından kesinti yapılan kamu çalışanı durduk yere sterlin zengini olamayacağına göre; işini kaybeden özel sektör çalışanına gökten zembille sterlin yağmayacağına göre; dükkanını ve işyerini bile açamayan esnaf, küçük işletmeler ve orta işletmelerin çoğu bırakın zenginleşmeyi, cepten yemeye, tasarruflarını harcamaya, biriktirdiklerini tüketmeye başladığına göre… Zenginleşenlerin ultrazenginler olduğu ortadadır.
Tüm bunlara rağmen, fedakârlık yapmayan tek kesim de ultrazenginlerdir. Bırakın var olan zenginliklerinden fedakârlık yapmayı, var olan zenginliklerinin son 1 yılda üzerine kattıkları ekstra zenginliğe bile dokundurtmuyorlar.
Dokundurtmadıkları yetmiyormuş gibi, halâ yüzleri kızarmadan kendileri dışında her kesime “fedakârlık” çağrısında bulunuyorlar.
İşin en tuhaf yanı ise, ülkenin ana muhalefetinin lideri Tufan Erhürman’ın bile “herkes fedakârlık yapmalı, herkes elini taşın altına koymalı” demesi, “hepimiz kendimizden fedakârlık yapmaya başlamalıyız” demesi. Oysaki ultrazenginler dışında kalan her kesim, bırakın elini taşın altına koymayı, başını taşın altına koydu bu dönemde.
Çok tuhaf değil mi bu durum?
Kamu çalışanlarından kesinti yapılırken, ana muhalefetin lideri “ultrazenginlere de servet vergisi uygulansın, herkes fedakarlık yapsın” demiyor; özel sektör çalışanları işini kaybederken ya da maaşını alamazken ana muhalefetin lideri “peki ya ultrazenginler bedel ödemeyecek mi?” diye sormuyor; küçük esnaf, küçük işletmeler ve orta işletmeler dükkanlarını ve işyerlerini kapatırken ana muhalefetin lideri “banka sahipleri de artık fedakârlık yapmalı, herkes elini taşın altına koymalı” demiyor.
Ancak ne zaman ki “servet vergisi” gündeme geliyor, ülkenin hükümeti de ana muhalefeti de ultrazenginleri de büyük tüccarları da büyük inşaat baronları da banka sahipleri de otel ve kumarhane sahipleri de hep bir ağızdan bir araya gelip aynı şeyi söylüyorlar “herkes fedakârlık yapsın, popülizm yapmayın, herkes elini taşın altına koymalı, başkasını işaret etmeyi bırakın fedakârlığa kendinizden başlayın” diye. Ülkenin ana muhalefet partisinin lideri “servet vergisini savunuyorum” diyemiyor, “ultrazenginler bedel ödesin” diyemiyor ve yuvarlak laflar ediyor, topu taca atıyor. Çok tuhaf değil mi?