Bağımsızlık Yolu Kurucu Üyesi Celal Özkızan’dan Ersin Tatar’ın duruşuna ilişkin açıklama geldi.
Örneğin yarın AKP-Erdoğan, sırf işine geldiğinden, federasyonu görüşmek için yine masaya oturmaya karar verirse, ki 5’li konferansa az zaman kaldı o yüzden muhtemelen böyle olacak zaten, Ersin Tatar da tıpış tıpış gidip federasyonu görüşecek. “kktc forever” diyerek Ersin Tatar’a oy verenler, adaylarını müzakere masasında gülümserken bulacaklar; tıpkı Eroğlu’nun, gülümseyerek Anastasiadis’in elini sıkıp, federasyonu, birleşik Kıbrıs’ı ve uluslararası anlamda tek devlet olacak olan bir Kıbrıs’ı içeren 11 Şubat belgesini 2014’te imzaladığı gibi.
Açıklama şöyle:
Pazar günü Ersin Tatar’a oy vermeyi planlayan sevgili arkadaşlar,Benim için sorun Ersin Tatar’ın “çözüm karşıtı” ya da “federasyon karşıtı” olması değil…İster sağcı olun ister solcu; ister federasyon yanlısı olun ister “kktc forever”cı; ister milliyetçi olun ister liberal… Ersin Tatar’ın seçilmesi demek iradenizin elinden alınması, kimsenin size fikrinizi sormaması, kimsenin sizin görüşlerinizi önemsemeyecek olması demektir; evet milliyetçi olsanız bile, evet, “kktc forever” diye düşünenlerden olsanız bile, siz de kaybedeceksiniz.
Akıncı’yı istemiyor olabilirsiniz. Akıncı seçilirse siz de uzun vadede kazanır mısınız kazanmaz mısınız bilmem; ama Ersin Tatar seçilirse, siz kesinlikle kaybedeceksiniz, buna eminim.Neden mi?Rauf Denktaş için öncelikli olan kendi davası, ve o davaya inananlardı, yani ne pahasına olursa olsun kktc’yi yaşatmak. O kadar bağlıydı ki bu davaya, kendi halkının çoğunluğunu ve Türkiye’de dönemin hükümetini tamamen karşısına almak pahasına geri adım atmadıydı çizgisinden Annan Planı döneminde. Kendisi, ve kendisinin hedefine ve ilkelerine destek verenler ile birlikte, azınlıkta da kalsa, kavgasına devam ettiydi.
Bugüne gelelim. Örneğin Erhan Arıklı, “ben ne olursa olsun federasyon görüşmem” diyordu seçim kampanyasında. “Eğer ben cumhurbaşkanı seçildiğimde Türkiye ya da Kıbrıslı Türk halkı beni federasyon görüşmeye zorlarsa, ben yine de görüşmeyecem. Gerekirse meclis toplanır, federasyonu görüşecek bir müzakereci atar, buna saygı duyarım cumhurbaşkanı olarak, ama ben kendim federasyonu asla görüşmem” diyordu, hatta kendince bir çözüm önerisi bile vardı: “Federasyonu görüşmeyeceğimi dünyaya ilan edecem, masadan çekilecem, ve işimi gücümü kktc’yi tanıtmaya ayıracam. Bugüne kadar kktc’yi tanıtma girişimleri işe yaramadı, çünkü bir yandan da federasyon görüşüyorduk diye, kktc işini kimse ciddiye almıyordu.”Örneğin Kudret Özersay, kendince bir yol haritası çizdiydi, soyut ve hukuki bir federal çözüme varmanın yolunun federasyonu görüşmekten değil, tarafları işbirliği yapmaya mecbur bırakacak çeşitli “fiili durumlar” yaratmaktan geçtiğini, bu fiili durumların da uluslararası hukuku ve diplomatik kaygıları gözeterek yapılacak esnek manevralarla gerçekleştirilebileceğini söyleyip dururdu. Örneğin “Maraş”, sonradan bir seçim malzemesine dönüştürülmüş olsa da, temel olarak Özersay’ın yürüttüğü bir süreçti (araya parazitler girse de, Feyzioğlu gibi).Akıncı ve Erhürman zaten federasyonu görüşeceklerini söylüyordu. Serdar Denktaş da, sorunun federasyonda değil, Kıbrıslı Elenleri federasyona zorlayacak koşulların yaratılamamış olmasında olduğunu söyleyerek aslında Özersay’a temelde benzer bir konum alıyordu.Bu adayları beğenirsiniz beğemezsiniz…
Görüşlerine katılırsınız katılmazsınız… Görüşlerinde samimi olduklarını düşünürsünüz düşünmezsiniz…. Çözüm önerilerini gerçekçi bulursunuz veya bulmazsınız… Bütün bunlar ayrı bir mesele.Ancak tüm bu adayların bir “derdi” vardı. O dertte ne kadar samimiydiler, onu zaman gösterecekti, veya belki bundan sonra zaman gösterecek, ama lafta da olsa, bir dertleri, bir çizgileri, bir anlayışları vardı. Genel siyasi çizgilerinden söz etmiyorum, özel olarak Kıbrıs konusundaki çizgilerinden söz ediyorum elbette.Peki Ersin Tatar’ın derdi ne? Ersin Tatar, “AKP-Erdoğan bana ne derse onu yapacam, benim AKP’nin ve Erdoğan’ın isteğinden ayrı bir görüşüm yok” diyor. Bu ne demek biliyor musunuz? Örneğin yarın AKP-Erdoğan, sırf işine geldiğinden, federasyonu görüşmek için yine masaya oturmaya karar verirse, ki 5’li konferansa az zaman kaldı o yüzden muhtemelen böyle olacak zaten, Ersin Tatar da tıpış tıpış gidip federasyonu görüşecek. “kktc forever” diyerek Ersin Tatar’a oy verenler, adaylarını müzakere masasında gülümserken bulacaklar; tıpkı Eroğlu’nun, gülümseyerek Anastasiadis’in elini sıkıp, federasyonu, birleşik Kıbrıs’ı ve uluslararası anlamda tek devlet olacak olan bir Kıbrıs’ı içeren 11 Şubat belgesini 2014’te imzaladığı gibi. Yani Ersin Tatar, Erhan Arıklı gibi “ben asla federasyon masasına oturmam” demeyecek, Özersay gibi “masaya oturup, federasyonu müzakere etmek yerine, önce neyi müzakere edip neyi etmeyeceğimizi tartışmaya açacağım, neyin mümkün olup olmadığını müzakere edeceğiz.” demeyecek. Yani Ersin Tatar, kendi seçmeninin istediğini değil, AKP-Erdoğan ne derse, onu yapacak. Zamanı gelince, “kktc forever” diyerekten kendisine oy atan kişileri değil, “çözüm için çabala” diyen AKP-Erdoğan’ı dinleyecek; “kktc’yi tanıtalım, federasyonu asla görüşmeyelim” diye irade beyan edip bu yüzden de Tatar’a oy veren seçmenleri değil, “5’li konferansta masada olup federasyonu görüşmemiz lazım” diyen Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nı dinleyecek.Uzun lafın kısası, Tatar’a oy vermek, iradenizi, onurunuzu, fikrinizi, düşüncenizi, isteğinizi çöpe atmaktır; hele de milliyetçiyseniz, hele de “yaşasın kktc” diyorsanız. O yüzden bu seçim bir irade seçimidir, “görüşlerin yarıştığı” bir seçim değil.
Bir yanda, fikrini beğenirsiniz beğenmezsiniz, halkın ciddi bir kesiminin iradesini sahiplenen bir aday var; diğer yanda, temsil ettiği seçmenlerin dahi iradesini ön sıraya koymayan, AKP-Erdoğan parmağını şıklattığı anda sizin Tatar’a oy verme sebebiniz olan bütün değerleri çöpe atacak olan bir kişi var; çünkü karşımızda, kendi ayrı siyasi çizgisi olmayan, Kıbrıs sorununa ilişkin belirli bir görüşü olmayan, siyaseti bir “kariyer ve yarış oyunu” gibi gören yeniyetme bir ruha sahip bir kişi var.”Bizim asıl derdimiz, Türkiye ile ilişkilerimizin iyi olması, Akıncı seçilirse, aramız daha da bozulacak, o yüzden dediğin gibi bile olsa, Tatar’ın Erdoğan ne derse yapması, AKP’ye kayıtsız şartsız boyun eğmesi gene da bizim için iyi bir şeydir” diyenleriniz olabilir. Rauf Denktaş ile başladık, Rauf Denktaş ile bitirelim:Denktaş, 12’ye 5 Kala isimli kitabında, şu cümleleri yazar: “Kıbrıs Türkü’nün en büyük kuvveti anavatana kayıtsız şartsız bağlı olmasındandır. En büyük zaafı da anavatanı yönetenlere kayıtsız şartsız inanmış bulunmasındadır.”