Toplum olarak çok karışık bir süreç yaşıyoruz. Aslında bağıra bağıra tehlike kokan bir dönemde sanki bize hiç gelmeyecekmiş rahatlığında hiçbir hazırlık yapmamışken pandemi ile boğuşur olduk. İnsanların kendini büyük oranda izole etmeyi başarmış olması ve hastanede özveri ile çalışan sağlık çalışanları sayesinde dünyanın geri kalan ülkeleri ya da adamızın diğer yarısı kadar kötü sonuçlarla karşılaşmamış olsak da olası bir ikinci dalgayı bu kadar ucuz atlatamayacağımız da çok açık ve net. Ülkeyi koruması gerekenlerin hastaneyi pastaneyle karıştırabilecek ciddiyette olması, sınıf kapılarında yaşanan belirsizlik kaynaklı kaoslar da açıkca bunu göstermektedir. Okullar kapandı gençler cafelere ve eğlence merkezlerine akın etmeye başladı. Yaz geliyor havuzlar denizler doğal olarak uğrak yerler haline gelecek. Uzun zaman restouranta gitmemenin acısını çıkarırcasına heryer dolup dolup taşıyor. Düğün törenleri için hazırlıklar devam ediyor, binlerce insan aynı mekana girecek. Sosyal mesafe ve maske zorunluluğundan bahsede duralım ama hiçbir etkisi yok. Her mekanın kapısında maskesiz girmek yasaktır uyarısı asılı olsa da içeride kimse maskeli oturmuyor. Sosyal mesefaye uyalım diye hergün uyarı yapan doktorlar sosyal medya fotoğraflarında sarmaş dolaş eğlenenleri görüp risk altında çalıştıkları her dakika için daha çok yorgun düşüyor. Yani demem o ki, eski yaşantılarımıza dönemeyiz, dönmemeliyiz de zaten. Tamam “Evde Kal” dönemi şuan için bitmiş olabilir ancak “Güvende Kal” hiçbir zaman sonuçlanmayacak.
Kişisel görüşüm, Kıbrıs insanları olarak belki de ada insanı olmak kaynaklı sıcak kanlı insanlar olduğumuzu düşünüyorum. Sevgimizi gösterirken “Seni Seviyorum” demek de bunu duymak da bizim için yeterli gelmez. Sarılmak isteriz sevdiğimize. Bir çocuğu öpmek koklamak birçoğumuzun vazgeçemediği bir duygu aktarımıdır. Kaldı ki çocuklar sevildiğini anlamak için masum ve dozunda bir ayarla öpülmeye ve kucaklanmaya ihtiyaç da duyar. Ancak dediğim gibi artık bazı aşlışkanlıklarımızı değiştirmemiz, eski normali dönüştürmemiz gerekiyor. Sevgiyi hissetme ve hissettirmenin başka yollarını bulmamız gerekiyor belki de. Sevdiklerimizin yanımızda sağlıkla kalması, güvende kalması için kendi kişisel korunmamıza özen gösterdiğimiz kadar başkalarının da bireysel sınırlarını aşmamaya özen göstermeliyiz. Hatta kendimiz için bana birşey olmazcı olsak bile, karşımızdaki için daha farklı düşünebilmeliyiz. Mesela iki gün sonra Babalar Günü. Alışveriş çılgınlığı yine tavan yapmış durumda. Çünkü, biz sevgimizi hediyelerle göstermeyi de çok severiz. Kapalı mekan alışveriş merkezleri sosyal mesafeye uyulamayacak kadar çok kişi ile dolup taşacak yine. Elbette ki ihtiyaç için markete de gideceğiz, alış veriş mağazalarına da. Ama ihtiyaç dediğimiz durumu da artık daha farklı değerlendirmemiz gerekiyor. Dolabımızda hali hazırda giyebileceğimiz birşeyler varken sırf yenisini almak için kendimizi de sevdiklerimizi de riske atmaya değer mi? Babamızın şuan ihtiyacı bir adet pantolon mu acaba yoksa güven içinde ailesi ile geçireceği mutlu ve sağlıklı anlar mı? Artık bir durup düşünme zamanı.
Buarada değinmeden edemeyeceğim bir diğer konu da “Babalara yakışır hediyeler”. Annelere ütü yakışır ama babalara da bahçe makineleri çok iyi olur. Annelere elektrikli süpürge süper olur ama babalara bir “Baba Koltuğu” harika olmaz mıydı??? Ya da bir sallanan sandalye veya bir şişe kaliteli içki… Şu babalarımızı ya ağır bahçe işlerinin sorumlusu ya da ayak uzatıp keyif yapacak kişi olmaktan çıkaralım mı artık? Mesela bir şiir okusak gözlerinin içine baka baka. Alsak ellerini avuçlarımıza ve en sevdiği şarkıyı söylesek ona. Bir aile fotoğrafı hediye etsek arkasında ona özel bir notla. Bir ağaç eksek birlikte, bizden geriye bir hayat bırakmak adına.
Her baba çocuğu için iyi bir baba olmayabilir, çocuk sahibi olmakla baba olmak aynı şey değildir, tıpkı anne olmak gibi. Yazımda biraz romantik bir tablo çizmiş de olabilirim, her çocukla babasının arasındaki bağ her zaman sevgi ve saygı temelinde yaşanmamış da olabilir. Kızlarını çocuktan saymayan babalar da görüyoruz, oğluna tecavüz eden babalar da. Ama eğer sevgisini kalbinizde güvenini ruhunuzda hissediyorsanız babanızın ve hala yanınızdaysa güvende olduğundan emin olun. Onu en iyi siz koruyabilirsiniz. Babanıza yakışacak en güzel hediye hatırında kalacak sevginizdir. Yanınızdayken kıymetini bilin çünkü bir gün gelecek babalar gününde gökyüzündeki bir buluta takılacak gözünüz.
Pınar Piro
Baraka Kültür Merkezi Aktivisti