Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) yayımladığı rapora göre 2020’nin ikinci çeyreğinde dünya genelinde toplam çalışma süresinin %6,7 düzeyinde yok olacağı öngörüldü. Bunun da 195 milyon tam zamanlı çalışanın kaybı anlamına geldiği ifade edildi.
Arap ülkelerinde %8,1 veya 5 milyon tam zamanlı çalışan; Avrupa’da %7,8 veya 12 milyon tam zamanlı çalışan; ve Asya-Pasifik’te %7,2 veya 125 milyon tam zamanlı çalışan olmak üzere büyük çaplı düşüşler öngörüldü. Farklı gelir gruplarından ciddi kayıpların beklendiği krizin 2008 krizinin etkilerini fazlasıyla aşacağı da dikkat çekilenler arasında.
En büyük risk altında olan sektörler ise konaklama, yiyecek hizmetleri, imalat, perakende, ticaret ve idari hizmetler. Toplam 3,3 milyarlık küresel işgücünün %81’i, daha şimdiden, işyerlerinin tamamen veya kısmen kapanmasından etkilendi.
Riskli sektörlerde 1 milyar 250 milyon işçi çalışıyor
Rapora göre, “büyük çaplı ve yıkıcı” işten çıkarma artışları, ücret ve çalışma süresi düşüşleri bakımından yüksek risk altında olduğu belirlenen sektörlerde 1,25 milyar insan çalışıyor. Birçoğu düşük ücretli, düşük vasıflı işlerde çalışıyor ve ani gelir kaybının yıkıcı sonuçları ile karşı karşıya.
ILO’ya göre, geniş çaplı ve entegre politika önlemlerine ihtiyaç var ve şu dört maddeye odaklanılması gerekiyor:
“İşletmeler, istihdam ve gelirin desteklenmesi,
ekonomi ve işlerin canlandırılması,
işyerinde işçilerin korunması,
çözüm bulmak üzere hükümet, işçiler ve işverenler arasında sosyal diyaloğun kullanılması.”
Çözüm Örgütlenmekten Geçiyor
Her krizin öncelikle emekçileri etkilediği ve yoksulluğa sürüklediği kapitalist sistemin sürdürülemez olduğu, korona salgınında bir kez daha doğrulanyıor. Dolayısıyla işçiler için örgütlenmek ve sistem karşıtı bir mücadele vermek dışında bir seçenek görülmüyor. Hükümetin sermayeden yana tavrı ve risk altında olan sektörlerin ülkemizde de yaygın olduğu dikkate alındığında, sendikasız çalışıtırlmanın yasaklanması önümüzdeki süreçte hayati önem arz ediyor.