Insan hakları bu aralar daha çok konuşulmaya başlandı, malum covid-19 salgını sebep oluyor buna. Tabii doğal olarak en çok konuşulan herkesin sağlık ve tıbbi bakım hakkının olmasıdır. Bu hakkın ihlali yeni bir olgu olmasa da kriz zamanında görünür kılındı. Neden mi? Çünkü bütün dünya virüsün en çok yayılmış olduğu ülkelerin- Çin ve İtalya, son günlerde de ABD- sağlık sistemlerinin çatırdamasıyla binlerce insanın tanısız, tedavisiz ve hatta gözetimsiz kalmasını izliyor. Bu manzara bize doğal olarak kriz zamanına özgüymüş gibi görünebilir, kriz bitince her şeyin normale döneceğini düşünebiliriz. Işte burada yanılıyoruz. Yanılıyoruz çünkü biz insan haklarını te en başından yanlış okuyoruz. Biz insan haklarını tek tek ele alıyoruz. Halbuki her madde, her hak birbirinin içine geçmiş ve birbirine bağımlıdır. Şimdi kalkıp yaşama ve özgürlük hakkını nasıl sağlık hakkından bağımsız düşünelim ki? Ya da barınacak evi, ev geçindirecek maaşı veya bu haklardan haberdar olacağı eğitimi olmayan insanlar nasıl sağlık hakkından yararlanacak? Bu arada barınma, çalışma ve eğitim de insan hakları arasında ama bazen bu hakların olmayışına, engellenişine çok ses çıkarmıyoruz. Sağlık hakkını eğitim hakkından daha önemli kılan ne ki? Işte böyle sorular sormaya başlayınca anlıyoruz ki işin içine politika karışmış…
Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’nin 1. maddesi diyor ki “bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar.” Ama bir saniye, kimin için bu insan hakları? Afrika’nın ücra bir köyünde her sene çeşitli virüslere yakalanan erkeklerin, kadınların ve çocukların hakkı mı? Ya da Suriye’de öldürülen, işkence gören, tecavüz edilen, cinsel istismara uğrayan azınlık kadınlar da dahil mi bu ‘insan’lara? Pek de öyleymiş gibi durmuyor. Dünyanın kenarlarında yaşayanlar için bu haklar bir şey ifade etmiyor. Insan haklarının bir belgede yazılı olması, devletinizin de ona imza atması o hakkı sizin için var kılmaz. Herhangi bir hakka sahip olmak istiyorsak önce o haktan haberimiz olması gerekiyor. Daha sonra da o haklara ulaşabileceğimiz, ulaşmamızı kolaylaştıracak mekanizmalara ihtiyacımız var.
Şu koronavirüs krizinde de insan haklarını ‘evrensel’ olarak değil ‘avrupalı heteroseksüel beyaz erkeğin’ yazdığı haklar olarak görüyormuşuz, onu anladık. Kapitalist sistemin çatırdadığı yerde ortaya çıkan, geçici ihlaller… Krizden önce bu haklara ulaşamayanları, bu haklardan haberdar olmayanları duymadık, krizde de duymamaya devam ediyoruz. Kriz sonrasında kıyıda köşede kalmış, haklara erişimi ve hakları öğrenimi kısıtlanmış veya tamamen engellenmiş tüm ezilenlerin sesini duyma, duyurma ümidiyle!
Şenel Kim
Bağımsızlık Yolu Üyesi