Tıptaki adıyla Covid-19 olan virüs salgını Aralık ayının sonlarında adını Çin’de duyurmuştu. Günümüze geldiğimizde ise tüm dünya bu virüsten nasibini aldı. Bölge, ülke, kıta, sınıf, dil, din, ırk, maddi güç dinlemeyen bu virüsün yayılımı bir bölge ile sınırlandırılamadı. Siyasetçilerden, zenginlerden, sanatçılardan vb. gelen pozitif test sonuçları da bize şunu gösterdi ki bu virüs tüm insanlığı tehdit ediyor. Herkesi “insan olmak” ortak paydasında eşitleyen bu ölümcül virüs var olan tüm ayrımları ortadan kaldırdı ve haliyle ortak bir korku sardı herkesi. Adil olmayan yaşamda ölümü eşitleyen bir salgındı zira bu.
Corona Virüsü’nün yaydığı ölüm korkusunu herkesin “eşit” bir şekilde içinde duyduğu inkar edilemez. Ancak, ne yazık ki ölüm korkumuz eşit olsa da bazılarımız için tek korkutucu olan sadece bu virüs değildir. Belirsizlik ve kaosa sürüklendiğimiz bu kriz süresince oluşan durum ve etkilediği kesim hesaba katıldığında ve kktc’de hükümetin bu krizle ilgili aldığı ekonomik tedbirler göz önünde bulundurulduğunda, bu tedbirlerin, virüs karşısında hepimiz aynı gemideyiz sözünün yalancısı niteliğinde oluğunu görüyoruz. Kapsamlı bir sokağa çıkma yasağının yürürlülükte olmadığı süreç boyunca özel sektördeki emekçilerin keyfi olarak çalıştırılması, sağlık kaygısı ile çalışmayı reddetmesi durumunda ise işten çıkarılmakla tehdit edilmesi, çalışanların ödeneksiz izne gönderilmesi ve krizi fırsata dönüştürme mantığında yapılan toplu işten durdurmalar sözde hepimizi eşitleyen koşulların o kadar da eşit olmadığının birer örneğidir.
Corona Virüsü tehdit unsuru olmaktan çıktığında, hayatın bazı kesimler için bir anda normale dönemeyeceği aşikar. Salgın karşısında uyguladığımız sosyal izolasyanun yarattığı ekonomik krizin hayatlarımızı tehdit etmeye devam edeceğini gözlemlemek de zor değil. kktc hükümeti bu krizi gidermek adına bir dizi ekonomik tedbirler sıralamıştır ve bunların içerisinde kamu görevlilerinden maaş kesintisi yapılması, hayat pahalılığını dondurma, bütçede yer alan bazı kalemleri dondurup bu tutarları sağlık ve ekonomik önlemler doğrultusunda kullanma vb. gibi maddeler vardır. Özel sektörün ve küçük esnafın çok daha ciddi sorunlarla mücadele ettiği, sağlık çalışanlarının ise ciddi bir özveri ile gününü gecesine katarak ve canını ortaya koyup çalıştığı bu süreçte yukardaki maddelerin kuşkusuz ki gerekliliği vardır. Peki,bu maddeler gerçekten de herkesin ödemesi gereken bedeller midir yoksa herkes eşittir ama bazıları daha eşittirdeki “bazılarını” korumaya mı yöneliktir? Herkesin elini taşın altına konması bekleniyorsa biz hazırız. Sokağa çıkma yasağının elzem olduğu ancak yasakla güvence altına alınmadığı günlerde dahi halkın her kesiminden talepler gelmiş, farkındalık yaratılmıştır. Özellikle sağlık emekçileri bir yandan bu hastalıkla mücadele etmiş bir yandan bizlere evde kalmanın gerekliliğini izah etmiştir. Canla başla çalışmak zorunda kalan sağlık, güvenlik vb. emekçileri bir tarafta, öte tarafta ise özel sektör çalışanlarının ödediği bedeller de elini taşın altına koymaktan fazlası haline gelmiştir. Belki hükümet de artık “elini taşın altına koymalı”dır. Özel hastanelere kriz süresi boyunca kamunun el koymayışı, bankada milyonları olan ultrazenginlerden hiçbir kesintiye gidilecek olmayışı, teşvik, hibe ve muafiyetlerden kamusal kaynakları kullanmak suretiyle defalarca yararlanan özel üniversiteler, bankalar, otel ve kumarhaneler vb. süper zengin kurumların tek sefere mahsus olmak üzere özel bir vergi ödemeyecek oluşu, krizi fırsata dönüştürme gaylesiyle özellikle hijyen ürünlerini, karına kar katacak rakamlarla fiyatlandıran büyük ve zincir marketlerin kazancına dokunmayışı, vb. süreçlere kayıtsız kalan hükümetin elini taşın altına koymak bir yana gözünü emekçinin cebine diktiğinin, ultrazenginleri ise koruma altına aldığının göstergesidir.
Mademki hepimizi tehdit eden bir virüs ile karşı karşıyayız mademki hayatta kalmak için bazı bedeller ödeyeceğiz, Pink Floyd’un bu yazıya başlığını veren meşhur şarkı sözlerinde de dediği gibi; birlikte güçlüyüz, ayrılırsak yıkılacağız.
Biz emekçiler, üstümüze düşen sorumlulukları yerine getirmeyi kabul ediyor, ödeyeceğimiz bedelleri göğüslüyoruz. Ancak, bu savaşta özel sektör emekçisiyle de kamu görevlisiyle de hep birlikteyiz. Biz ödeyeceğimiz bedellerin farkındayız ve çoğumuz bu bedelleri ödemeye başladık bile. Öte yandan ultrazenginlerin bedel ödemeden, topluma borcunu ödemeden, hükümetin kanatları altında korunaklı bir şekilde bu krizi fırsata dönüştürmesine tahammül etmeyeceğiz. Hükümetin bizi ayrıştırmaya, ultrazenginleri korumaya yönelik her hareketi karşısında daha da birlik haline gelip mücadele edeceğiz çünkü birlikte güçlüyüz!
Nehir Özkızan
Bağımsızlık Yolu Dış İlişkiler Sekreteri