Bağımsızlık Yolu Kurucu Üyesi Celal Özkızan, Almanya’da yayın yapan bir gazetenin yayınladığı bir haberde bir Alman şirketinin Koronavirüs’e karşı aşı geliştirme çalışmasının ABD ile Almanya arasında nasıl bir savaşa neden olduğuyla ilişkili açıklama yaptı.
Özkızan açıklamasında, “Özel şirketler, ve onların temsilcisi olan yönetimler için tüm insanlığı tehdit eden endemik türü kaoslarda bile öncelik özel kârlardır. Kimse bizi düşünmeyecek. Kıbrıs’ta da durum pek çok açıdan böyledir.” ifadelerine yer verdi.
Açıklama şöyle:
Almanya’da “Welt am Sonntag” adlı gazete bir haber yayınlandı bir süre önce. Habere göre, bir Alman şirket, Coronavirüs’e karşı aşı geliştirme çalışması yapıyor, bu konuda da ciddi bir yol kat ediyor. Bu esnada, Trump devreye girip, şirketin araştırmayı ABD’de sürdürmesini, aşıyı da “ABD için, ama sadece ABD için” üretmesini istiyor.
Reuters bu haberi alıp, kendi sayfasında da haberleştiriyor. Haberleştirirken de, Almanya Sağlık Bakanı’nın sözcüsünü arıyorlar, bilgiyi teyit etmek için. Sözcü, “Alman gazetesinde yazanlar doğrudur” diye onaylıyor.
Bu esnada Alman hükümeti, şirkete, çalışmalarını Almanya’da sürdürmesi için “karşı tekliflerde” bulunuyor. Almanya Ekonomi Bakanı sözcüsü ise Almanya’nın bu aşıları Almanya’da ve Avrupa’da üretmekten “büyük çıkarı olduğunu” söylüyor.
Hatırlayalım: ABD, dünyada en rezalet sağlık hizmetlerinin bulunduğu ülkelerden biridir. İnsanlar, çağırdıkları ambulans için, eğer özel sigortaları yoksa, 2200 dolara varan masraflar ödeyebiliyorlar (sadece ambulans için, gerisini siz düşünün). Almanya ise, AB’nin yönetiminde en etkili ülke. Bu AB ki, şu anda sağlık hizmetleri dökülmekte olan İtalya’ya, geçtiğimiz senelerde tam 19 kez, bütçe disiplini adı altında, “kamusal sağlık harcamalarını azalt” baskısı yapmış birlik. Yani ABD’nin ve Almanya’nın yarışı, insan sağlığı başta olmak üzere insan refahını hiçe sayan, insanlığa düşman iki yapının, ABD’nin ve AB’nin kâr yarışından ibaret.
Peki biz bu durumdan ne ders çıkarabiliriz?
Özel şirketler, ve onların temsilcisi olan yönetimler için tüm insanlığı tehdit eden endemik türü kaoslarda bile öncelik özel kârlardır. Kimse bizi düşünmeyecek. Kıbrıs’ta da durum pek çok açıdan böyledir.
Peki bu durumda ne yapabiliriz?
Ülkemizdeki özel sağlık kuruluşlarının hepsi, ihtiyaç duyulduğu anda (hatta şimdiden, ileriye dönük hazırlık yapmak için) kamulaştırılmalıdır. İlaç ithalatı anında kamulaştırılmalıdır. Bu süreci, “özel çıkarlara” hiç yer bırakmadan, kamu eliyle, maliyetine, üzerine hiç kâr koymadan, sadece masrafları karşılığında insanlara sağlık hizmeti sunarak geçirmeliyiz. “Kamulaştırmak” derken, özel hastahanelerin işleyiş mekanizmasına, içlerindeki çalışanlara hatta müdürlere dokunmaya gerek bile yok. Tek fark, “kâr yapılmasına” izin verilmemeli bu süreçte. Özel hastahane sahiplerinin ve ilaç ithalatçılarının cebine akan kâr’ı aradan çıkaralım, herkese maliyeti karşılığında kamusal sağlık hizmeti sunalım, hatta 3-5 patronun cebine akan kârlar ile o maliyetleri dahi karşılayalım, gerekirse yeni sağlık yatırımları için o kârları kullanalım. 3-5 patron altına yeni model araba çekecek, yurtdışına tatile gidecek, yat alacak, yabancılara kakalayıp zengin olmak için inşaat işine para akıtacak, şişkin banka mevduatlarını daha da şişirecek diye sağlık servislerimizin kâr uğruna feda edilmesine göz yumamayız.