Kitaplar insanları başka insanlarla, uzak diyarlarla, bilinmedik olaylarla, yeni fikirlerle tanıştırır. Günün yorgunluğunu bir kitaba sarılarak atarız, “ben bu konuda bir şeyler öğrenmeliyim” der ve bilgilerle dolu bir kitabı elimize alırız. Kitaplar bize sadece duyguları yaşatmazlar içlerinde barındırdıkları mesajları da aktarırlar. Bu durum bizde heyecan yaratan, bizi eğlendiren, keyiflendiren, görselliğiyle etkileyen ve genel olarak herhangi bir mesaj barındırmadıkları söylenen çizgi romanlar için de geçerlidir. Peki, sözcüklerin ve çizgilerin kesiştiği bu eserler, mesaj vermedikleri sanısının aksine bizlere neler anlatıyorlar?
Dünya genelinde popüler olan, başkarakterlerinin oyuncak figürleri yapılan, tişörtlere, bardaklara, çantalara basılan ve son dönemlerde filmleri, dizileri çekilen Marvel ve DC Comics’in çizgi romanları, insanları sadece eğlendirmek amacıyla yazılmıyor; emeği ve doğayı sömüren bu yozlaşmış kapitalist düzenin çıkarına olacak mesajlar da içeriyorlar. İşsizliğin ve yoksulluğun arttığı, gelir dağılımının adaletsiz olduğu, büyük balığın küçük balığı yuttuğu bir düzende, oyunu kuralına göre oynamak zorunda kalan ya da hayatta kalabilmek adına suça yönelen “kötü insanlar”ıdurdurabilecek kişilerin, aslında bu düzeni yaratan ve bu gidişattan faydalanan zengin ve güç sahibi kişiler olduğu mesajı veriliyor. Marvel’in Iron Man karakteri, DC’nin ise Batman karakteri buna en büyük örneklerdir. Öte yandan dünyanın en güçlü ve en sevilen süper kahramanı olan Süperman’in, kapitalizmim büyük yuvası ABD’nin başkanının emrine amade olduğu romanlarda okura verilen mesaj ise nettir: İdolün Süperman gibi ol ve sistemi koru!
Sistem taraftarı çizgi romanlar bir tarafta dururken, karşısında da bu bozuk düzene kafa tutan çizgi romanlar, emekten, bağımsızlıktan, özgürlükten yana olan bizler tarafından okunmayı bekliyor. 1900’lü yılların başlarında yaşayan Japon yazar Takici Kobayaşi’nin“Yengeç Gemisi” adlı eseri 2008 yılında manga(çizgi roman) haline getirilmiştir. Sözcüklerin, ideolojinin ve çizgilerin kesiştiği bu eserde,yengeç avı yapılan ve yakalanan yengeçlerin konservelendiği bir fabrikanın da içinde olduğu Hakko-Maru adlı yengeç gemisinde yaşanan olaylar anlatılır. Bu gemi daha fazla karın peşinde koşan, diğer yengeç gemileriyle rekabet içerisinde, hedeflediği yıllık kazancı elde etmek için gemide çalışan işçilerin emeğini sömüren ve haklarını gasp eden bir şirkete aittir. Emekçilerin uzun saatlerce çalıştırıldığı, verdikleri emeğin karşılığını alamadıkları, kimi iş yerlerinde çalışma ortamının sağlıksız olduğu ve çalışma koşullarının insancıl olmadığı günümüz dünyasındaki sömürünün benzerinin bundan 100 yıl öncesinde de yaşandığına bu kitapta tanık oluyoruz. 16 saati bulan çalışma saatleri, işçilerin besin ihtiyaçlarının karşılanmayışı, temiz olmayan yatakhaneler, maliyetli olacağından yakılmayan sobalar ve dolayısıyla gün geçtikçe güçsüzleşen ve hastalanan işçiler…Ne tam anlamıyla bir gemi ne de tam anlamıyla bir fabrika olduğundan deniz ve fabrika işletme kanunlarından muaf tutulan yengeç gemisindeki baskıya, zorbalığa ve sömürüye karşı mücadele edenler Batman ya da Iron Man değil Hakko-Maru gemisinin bilinçsiz ve örgütsüz bir haldeyken zamanla sınıf bilinci kazanan ve türlü fedakarlıklarda bulunan işçileri olacaktır. Bırakıp da gitmenin mümkün olmadığı, denizin ortasındaki bu fabrika-gemide, zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayanların acıları, dostlukları, cehaletleri, ihanetleri, yenilgileri ve zaferleri, süper kahramanların hikayelerinden daha gerçekçi ve öğreticidir.
Kapitalizm, bizler için değerli olan ne varsa içini boşalttığı ya da kendi devamlılığını sağlamak amacıyla kullandığı gibi çizgi romanları da aynı amaçlar çerçevesinde kullanmaktadır. Bizlerin yapması gereken ise inatla Yengeç Gemisi gibi,sözcüklerin ve çizgilerin kesiştiği, bizlere mücadelemizde yol gösterebilecek çizgi romanların/mangaların kıymetini bilmektir.
Sezgin Keser
Baraka Aktivisti