Bir elinde kalemi, diğerinde defteri yaşanan olayın notlarını tutuyor gazeteci…
Felaketi, fotoğraf karelerine sığdırmak için deklanşörüne basıyor bir fotoğrafçı…
Akıllı telefonuyla çektiği videoyu sosyal medya hesabından yayınlıyor sıradan bir vatandaş…
Adanın öteki ucundan bir çiftçi gökyüzünde gördüğü kara dumanların sebebini merak etmeye başlıyor…
Yaşanan patlamadan deniz canlılarının bir kısmı kaçabilirken bir kısmı da kaçamıyor ve ölüyor…
“Kaza”nın yaşandığı platformda iş cinayetine kurban giden işçilerin ailesi kara haberi henüz almamış, yaralananlar acı içinde, ambulansa bindiriliyor…
Haftalar sonrasında, acılar dinmemişken felaketin bir anlık olmadığı anlaşılıyor. Denizin üstü ve altı atıklarla dolmuş, kirletilen, talan edilen, farklı türde deniz canlıların yaşadığı Akdeniz ekosistemi zarar görmüştür.
Bir adam kendi kendine sorar; “Neye ve kime yaradı bu doğalgazın çıkarılması?” O zaman başlar cevaplar dökülmeye:
Doğalgaz ada halkları için bir zenginlik olmalıydı, ekonomik refahı sağlayabilmemiz için önemli bir adımdı. Ama devletin bize ücretsiz bir şekilde sağlamakla yükümlü olduğu eğitim, sağlık, ulaşım, barınma gibi haklarımız bu zenginliğe rağmen, ücretsiz olmayı bırak çok daha yüksek fiyatlarla birer meta gibi şirketler tarafından satılmaya devam ediliyor.
Ekolojik önlemler alındı, doğalgazın çıkarılmasının ada halklarına, hayvanlara ve Akdeniz’in ekosistemine zararı olmayacağı düşünüldü. Ama unutuldu ki açgözlülüğün hakim olduğu bu düzende daha fazla kar için ya eksik eleman çalıştırılacaktı, ya da güvenlik önlemleri alınmayacaktı. Yani insan ve doğa, koskoca enerji şirketlerin karının yanında önemsiz kılınacaktı.
Bu kaynak, yıllardır beklenen çözüme giden yolu açacak, adamıza barış gelecek dediler. Oysa ne çözüme yollar açıldı ne de barış adadan teğet geçti. Gelenler, sadece koca koca gemileriyle sondajlar kuran uluslararası şirketler, kapitalist devletler ve işbirlikçi hükümetler oldu. Ceplerini, Akdeniz’deki doğal kaynaklardan elde ettikleri paralarla doldurup, coğrafyamızı talan edip, gemileriyle gittiler.
***
Bu kurgu, ne sadece adamızda yaşanabilecek bir kurgudur ne de yaşanmaması mümkün olmayan bir kurgudur. Gemileriyle Akdeniz’i barış, çözüm, zenginlik vaatleriyle sömürmeye gelenlerin, ne ada halklarına ne de ekosistemimize faydası olacaktır. Elbette günün sonunda gemileriyle gidecekler; ya cepleri haklarımızla dolu olarak ya da ada halklarının öfkesinden kaçarak.
Sezgin Keser
Baraka Kültür Merkezi Aktivisti