ŞU KATIR MESELESİ – Ali Şahin

esekGeçen haftalarda kendisiyle yapılan bir röportajda Türkiye`nin Avrupa Birliği Bakanı ve baş müzakerecisi Egemen Bağış Kıbrıslıları katıra benzetti.

İşin hakaret tarafını bir kenara koyuyorum.

Çünkü tartışmak istediğim nokta o değil.

Zaten yeterince cevap verildi ve verilmeye de devam edilecek fütursuzca süren bu hakaretlere.

Ne de olsa alışığız, bu ne ilk ne de son hakaret.

Türkiye egemenlerinin başta Kıbrıslı Türkler olmak üzere Kıbrıs`ın iki halkına da yaklaşımı aşağılama üzerine kurulu.

Bizi “kurtardıklarını” söyleyenler bizi yok etmek de dahil her türlü hakkı kendilerinde görüyorlar.

Egemen Bağış`ın açıklamasına tekrar dönersek; söylediklerinde haklılık payı olduğunu Kabul etmek lazım.

***

 

Böyle bir gündem oluşunca açıkçası kendileriyle ilgili çok da bir şey bilmediğim katırlar hakkında biraz araştırma yaptım.

Netice itibariyle de katırlara benzediğimizi kabul ediyorum.

Öyle inatçılık meselesi üzerinden falan sanmayın sakın.

Katır çoğu kişinin bildiği gibi erkek at (aygır) ve dişi eşeğin çiftleşmesinden ortaya çıkıyor.

Bu güne kadar 60 tane kadar katırın doğum yaptığı tespit edilse de katırlar çok çok büyük oranda kısır hayvanlar.

Yani varlığı başka hayvanlar(at ve eşek) vasıtasıyla süren bir hayvan turu.

Ancak dayanıklılığı ve yük taşıma kapasitesiyle insanların yoğunca kullandığı bir hayvan türüdür.

Öte yandan katırların inatçı olduğu ise bir efsaneden ibaretmiş.

Aksine sahibi binicisinin güvenliğini sağlayan reflekslerde bulunduğu görülmüş.

 

***

 

Şimdi dönüp bir de kendimize bakalım.

Kıbrıslı Türkler bir halk olarak ortaya çıktığı günden bu yana işbirlikçi liderliklerin önderliğinde varlığını başkalarına dayanarak sürdürmeye çalıştı.

Kıbrıslı Elenlerle bir gerilim olarak önce İngiliz’e ardından da Türkiye’ye sığındı.

Bu algının yansıması olarak birçok solcu dahi Türkiye karşısında AB`ye ya da Kıbrıs Cumhuriyeti`ne sığınmaya çalışıyor.

Tarihsel süreçte bu sığınma algımız sığındıklarımız için her zaman çok işlevsel oldu.

İngiliz bizi Kıbrıslı Elenler karşısında gayet güzel kullandı.

Benzer bir mantığını ürünü olarak TC Devleti de 1950’lerin sonundan itibaren adada söz ve fiili varlık sahibi olabilmek için bizden maksimum derecede faydalandı ve faydalanmaya da devam ediyor.

Yerli işbirlikçilerimiz TC egemenlerinin buraya dayattığı yıkım politikalarına karşı oluşan öfkeyi nasıl karşılıyorlar?

“Ankara`ya değil bize kızın, Ankara’nın bir kabahati yok” gibi bir savunma refleksiyle.

 

***

Peki; tüm bu benzerlikleri inkar edip Egemen Bağış’a yanlış bir benzetme yaptın diyebilir miyiz?

Bence hayır.

Fakat Egemen Bağış süreci yanlış yorumluyor.

Katırlığımız bu güne kadar hep onların işine yaradı.

Çünkü esas katırlık bugüne kadar bize dayatılan sığınmacı tavırdır ve egemenlerin istediği budur.

Varlığımızı egemenlere dayandırmadan var olmak için verdiğimiz mücadele katırlığımız değil katırlıktan kurtulma çabamızdır.

Ve bundan ötürü katır olmaktan kurtulma çabamıza sevineceğini hiç sanmıyorum.

 

Ali Şahin

Baraka Kültür Merkezi Aktivisti

Be the first to comment

Leave a Reply