Bu yazının başlığı, bugün kktc Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu’nda özel sektörde sendikalaşmanın yasal zorunluluk haline getirilmesini öngören tasarının ivedilik oylamasında, TDP milletvekili Mehmet Çakıcı tarafından hükümette bulunan UBP VE DP milletvekillerine hitaben sarfettiği sözlerin arasından buldu kendini.
Özel sektördeki emekçilerin örgütlülüğünün; hafızalarda hep belirli bir yer tuttuğu, dillenmek istenen ses olduğu, emek mücadelesi verenlerin ve emek sermaye çelişkisinin bilincine çıkanların hasret cektiği canan olduğu su götürmeyen bir gerçek.
“Başka bir dünya mümkün” noktasından hareketle Bağımsızlık Yolu; emek hareketinin birliğini sağlamak adına “Sendikasız Çalıştırılmak Yasaklansın” adını verdiği kampanyanın önce teorik hazırlığını tamamlamış, değişik demokratik kitle örgütleriyle ve siyasi partilerle fikir teatilerinde bulunmuş ve gündelik hayata dokunan eylemleriyle bu konuda hatırı sayılır bir kamuoyu oluşturmuştur.
Tırnak tırnak kazarak, 15000’i aşkın bildiri dağıtarak, paneller düzenleyerek ve en önemlisi sokaklara çıkarak; bıkmadan usanmadan çalışanlara-emekçilere daha iyi bir dünya için örgütlülüğün gerekliliğini anlatmıştır.
Ve bugün, 1 Mayıs’ı daha da anlamlı kılar zamanlamayla 2 Mayıs günü, tüm bu alın teri somut karşılığını bulmuş; Bağımsızlık Yolu’nun hazırladığı, başta Baraka olmak üzere emekten taraf bakan bir çok örgütün de desteklediği ve Toplumcu Demokrasi Partisi’nin kendisiyle görüşüldükten sonra her anını sahiplendiği tasarı TDP milletvekili Zeki Çeler tarafından meclis genel kuruluna sunuldu.
Malumunuzdur ki oylama sonucu UBP-DP-Bağımsız Milletvekilleri üçlemesinin verdiği toplamda 26 red oyuyla 18 kabul oyuna karşı reddedildi.
Reddetme gerekçeleri ise red oyu veren vekillerin ve temsil ettikleri odakların kimden yana, kim için ve kimin yararına orada bulunduklarının göstergesi niteliğindedir. Sermayenin batacağından dem vuranlardan tutun da, özel sektör emekçisinin kendisinin daha buna hazır olmadığını zırvalayanları duydu bu biçare kulaklarım.
Çalışma koşullarını emekçi için çok daha iyi koşullara taşımakta en büyük ve önemli araç olacak olan örgütlülüğe mi hazır değil emekçi? O yüzden mi sendikanın “s” harfini dillendirmeye kalkan özel sektör emekçileri, alın terlerinin karşılığı dahi olmayan maaşlarından mahrum bırakılmakla tehdit ediliyor ortaklarınız(sermayedarlar) tarafından? Yok,yok. Siz işçi düşmanlarının temel kaygısı emekçinin hazır olup olmaması değil; semirttiğiniz ve o semirirken kendinize de semirme alanları açtığınız zenginlerin çıkarlarıyla örtüşen çıkarlarınızı korumaktan başka da bir şey değil.
Ama sanmayın ki burada biter,bitecek. Sokak bizimdir, sahibiyiz de ona aitiz de. Bu mücadele daha da büyüyecek. O gün gelecek iktidar halkın eline geçecek.
Yazımı bitirirken, meclisteki konuşmaları omuz vererek dinlediğim bir arkadaşımın mücadelenin olgunlaşması gerektiğini ama zafere dek bitmeyeceğini anlatan dizeleriyle sizi buluşturmak istedim:
KAZANILACAK DÜNYA
Daha demlenmedi ki hayat,
Kıvamının tutmasına çok var daha.
Daha güneş yükselmedi ki ardı sıra Beşparmaklar’ın,
Sabaha çok var daha.
Köpürmedi ki daha Akdeniz,
Çok var.
Güller bile açmamış,
Bahara var daha.
Sıkılmamış yumruklar daha kanarcasına,
Çok var.
Düşülmüş de yolara,
Gidilecek daha yol var.
Biliriz ki düşmek de var,
Ama her düşüşün sonunda kalkmak da var.
Ne mi var?
Umut var,
İnanç var,
Kavga var,
Sokak var,
Kahbece o sokak ortasında kurşunlanmak var,
İşkence var,
Darağacı var…
Ama en güzeli ne var biliyormusun?
Zafer var.
Gün doğumunda güneşin ardı sıra saklanmış.
Zafer var.
Güllerin goncasında baharı bekleyen.
Zafer var.
Akdeniz’in köpüren dalgalarıyla yurdumun kıyılarına vuran.
Kazanılacak koskocaman bir dünya var.(G. A. Hedera)
Yusuf Özgü Sertel
Bağımsızlık Yolu Üyesi