Yarın 1 Mayıs…
Yıllardır yaptığımız gibi kortejler oluşturup, bayraklarımızla, sloganlarımızla, barikatlar aşarak (ve bir gün o barikatlar olmasın diye) Kıbrıslı Elen yoldaşlarımızla sokaklara ve alanlara akacağız…
Ama farkındayız ki her geçen yıl 1 Mayıs’ta sokakta olmak, taleplerimizi ve duruşlarımızı haykırmak bir önceki yıla göre daha da önemli…
Kıbrıs’ın güneyi Troyka’nın kıskacına daha da girmiş durumda. Daha geçen hafta Limasol limanı özelleştirildi…
Kıbrıs’ın kuzeyi Ankara’dan yeni bir paket dayatmasıyla karşı karşıya. UBP-DP hükümeti henüz kurulmadan dahi paketi sorgulamadan onaylayacaklarının sinyalini vermiş durumdaydı.
Bu paketin onaylanmasının telekomünikasyon ve elektriğin özelleştirilmesi demek olduğunu, CTP-UBP’nin suyu özelleştirmesiyle birlikte insanların günlük hayatlarındaki en temel ihtiyaçların şirketlerin insaflarına bırakıldığını söylemek herhalde yanlış olmaz…
Bu arada işçi ölümleri ve yaralanmaları tüm hızıyla sürerken, TDP ve Bağımsızlık Yolu’nun “Sendika Emniyet Kemeridir” diyerek sendikasız çalıştırılmanın yasaklanmasına dair sundukları yasa önerisi mecliste yalnızca dört milletvekili tarafından imzalandı. Geriye kalanlarsa konuyu gündemlerine dahi almadılar.
Şimdi bu partilere ve 1 Mayıs algılarına kısaca bakalım:
UBP bu ülkede çoktan tükenen ganimet ekonomisini ve ona bağlı yoz yapıyı yaratan partidir. Bakmayın genel başkanları Hüseyin Özgürgün’ün 1 Mayıs mesajında emek, demokrasi, dayanışma gibi ne ağzına ne de pratiğine hiç yakışmayan kavramları kullandığına. UBP tarihsel olarak işçi ve emekçi düşmanıdır. Bunu da Sanayi Holding’in kapanmasına yolaçan birinci ekonomik paketten bugüne kadar istisnasız her neo-liberal paketi onaylayarak yapmıştır.
DP bu parlamenter sistemin şımarık çocuğudur. Birkaç milletvekiliyle ve bu topluma hiçbir şey katmadan defalarca küçük ortak olarak iktidara gelmişlerdir. 1 Mayıs’ta geleneksel olarak piknik düzenler, yerler ve içerler. Emek mi? Siz hiç onları alanlarda gördünüz mü?
CTP sola dair her alanı domine etmeye çalıştığı gibi her yıl 1 Mayıs alanını da kendisininmiş gibi göstermeye çalışır. Üstelik Sosyal Güvenlik yasası gibi emek düşmanı bir yasayı geçirdiklerini, kadınların yıpranma payını kaldırdıklarını, suyu özelleştirdiklerini, özelde sendikalaşmanın önünü açacak yasaya burun kıvırdıklarını görmezden gelmemizi ve hatta dillendirmememizi isterler. Dillendirirsek ne mi olur? Biz bozguncu, onlar mağdur…
Evet yarın 1 Mayıs…
Gizli ve açık emek düşmanlarının kim olduklarının bilinciyle sokakta olacağız. Sendikasız çalıştırılan, zorbalığa maruz kalan, sömürülen, yaralanan, ölen işçilerimiz için…
Fatih Bayraktar
Bağımsızlık Yolu Üyesi