Bu, Kıbrıslı Türk halkının kat ettiği karanlık bir yolculuğun hikayesi, 70 yılda geldiği noktanın kısa bir özetidir. Dünü ve bugünüdür.
Yıl 1950-51.
Türkiye’de genel seçimler gerçekleşmiş, siyasal İslamcı odaklara göz kırpan Demokrat Parti başa gelmiş, iktidarın ilk somut icraatı ise “Arapça ezan” pratiğini geri getirmek olmuştu.
O sırada İngiliz sömürgesi altında bulunan Kıbrıs’ta da müftülük makamının ihdasına dair bazı tartışmalar şekillenmekteydi. Nihayetinde sömürge idaresinin daveti üzerine Ankara’dan bir müftü tayin edildi: Yakup Celal Menzilcioğlu.
Menzilcioğlu Kıbrıslı Türk toplumunun karanlığa götürecek bir projeyi de bavulunda getirmişti. Ayağının tozuyla -ve EVKAF’tan habersiz- yayımladığı ilk fetva ise “Arapça dışında ezan okumanın şeriata aykırı” olduğuna yönelikti.
Özetle Türkiye’de ne olmuş ise Kıbrıs’ta da olmaya o günlerde başlamıştı.
***
Ancak atanmış müftünün tek marifeti bunlar değildir. Kıbrıs’a İslam’ı ıslah için geldiğini söyleyen ve etrafına Şeyh Nazım’ın müritlerini toplayan Menzilcioğlu, hutbelerinde Atatürk inkılaplarına yönelik sözde ‘eleştiri’ler sıralar.
Çokeşliliği sınırlandıran Aile Kanunu’na karşı çıkar, bu evlilikten doğacak çocukların gayrimeşru olacağını iddia eder, fes ve çarşaf giyilmesini teşvik eder, resmi evrakları Arap harfleriyle imzalar, Kıbrıs’taki dinsiz köylerin Allah tarafından kıtlıkla cezalandırılacağını söyler.
Göreve geldiği üç ay içinde Kıbrıslı Türk toplumunun huzursuzluğu arşa çıkmıştır, lakin kıyamet Menzilcioğlu’nun Baf ziyareti esnasında kopacaktır.
***
Mayıs 1951’deki Baf ziyareti öncesi Halkın Sesi gazetesinde şöyle bir başyazı yayımlanır:
“Müftü Bey’in kasabamızı ziyaretlerine hiçbir itirazımız yoktur. Fakat bay müftü, Atatürk inkılâbına candan bağlı bir Türk kasabasına geleceğini unutmamalı, şimdiye kadar söyledikleri sözleri kasabamızda tekrarlamaya yeltenmemeli, halkın hissiyatına hürmet etmelidir.”
Müftü halkın hissiyatına pek hürmet etmemiş olacak ki ziyaret esnasında tepki büyük olur. Baflılar ellerinde “Mürteci müftü istemeyiz” pankartlarıyla karşılar Menzilcioğlu’nu.
Heyet ile Baflılar arasında itişmeler yaşanır, gerginlik had safhaya ulaşır ve bu başkaldırı sonucu müftü kasabayasokulmaz. Limasol’da da durum pek farklı değildir, benzer sahneler orada da cereyan eder.
Müftü artık adada daha fazla tutunamamaktadır. Nihayetinde Celal Menzilcioğlu 29 Haziran 1951’de Kıbrıs Havayolları’na ait bir uçağa atlayarak Ankara’ya gider ve gidiş o gidiş…
Bir daha geri dönmez.
Kıbrıslı Türkler, halkın hissiyatına hürmet etmeyenlere, yaşam tarzlarına karışanlara ve nasıl yaşaması gerektiğini öğretmeye kalkanlara haddini bildirmiştir.
***
Ve bugün…
Kıbrıs’ta 70 yıl önce başlayan bir proje hedefine doğru son sürat ilerlemektedir.
Tek bir farkla…
70 yıl önce bu topraklarda mürtecilere geçit verilmezken, bugün ise bakan seviyesinde elleri öpülmekte, diplerinde tef dinlenmektedir.
O gün hürmet edilmeyen halkın hissiyatıyken, bugün hürmet edilmeyen halkın iradesi oluvermiştir. Yetmezmiş gibi, laiklik ilkesinin aşındırılması hususunda ne yollar kat edilmiş, ne eşikler geçilmiş, dönülmez denilen virajlar dönülmüştür.
Ve ne yazık ki Kıbrıslı Türk halkı bugün ‘köprüden önceki son çıkış’a doğru hızla ilerlemektedir.