Günümüz işçi sınıfı, dünya çapında yaşanan kitlesel göç hareketleriyle birlikte birçok ülkede göçmenleşiyor. Bilhassa savaşların yaşandığı coğrafyalar olmak üzere birçok üçüncü dünya ülkesinden milyonlarca insan batıya doğru göç ediyor. Yoksulluk, işçi kitlelerini sürekli olarak ülkeler arasında yer değiştirmek zorunda bırakıyor. Yaşanan göç hareketleri coğrafyalara göre şekilsel ve nedensel farklılıklar gösterse de özü itibariyle daha iyi bir yaşam bulma umudu etrafında şekilleniyor.
Kıbrıs’ın kuzeyine yönelik göç hareketleri Türkiye ile kktc arasında kimlikle giriş üzerinden kurulan anormal ilişki biçimi yüzünden diğer göç şekillerine göre farklılık taşısa da işçi sınıfının giderek göçmenleştiği gerçeğini değiştirmiyor.
İçişleri ve Çalışma Bakanlığı’na bağlı Çalışma İzni Merkezi’nin Şubat ayında yayınladığı raporlara göre, Kıbrıs’ın kuzeyinde Ekim 2014 ile Eylül 2015 arasındaki 12 aylık dönemde ülkede çalışma izni ile bulunan yabancı uyruklu sayısı 47 bin 798 kişi olarak açıklandı. Yani neredeyse 50 bin yabancı uyruklu kişi çalışma yaşamında yer alıyor. 50 bin kişi Kıbrıs’ın kuzeyindeki çalışan kesimler içinde büyük bir yer tutuyor. Bu 50 bin kişilik kesimi ağırlıkla Türkiye’den gelen göçmen işçiler oluştururken, son yıllarda artan bir şekilde Türkmenistan, Vietnam ve benzeri 3. dünya ülkelerinden gelen göçmenler de bu kitlenin içinde geniş bir yer tutuyor. Ve bu rakam sadece kayıt altında çalışan kesimleri ifade etmektedir. Kayıt dışı çalışanlar da düşünüldüğünde rakam daha da büyümektedir.
Göçmen işçiler konusu, Ankara hükümetlerinin Kıbrıs’a göçmen taşıma politikası yüzünden ağırlıkla iki görüş etrafında tartışılıyor. Bir tarafta TC’nin Kıbrıs’ın kuzeyine yönelik politikalarına kitle zemini sağladığı için kimlikle girişi savunan egemenlerden taraf görüş, bir diğer tarafta ise Kıbrıslı Türklerin varlığına zarar veriyor algısıyla hareket eden ve çoğunlukla ırkçı biçimler alan göçmen karşıtı görüş. Göçmenlere yönelik ırkçılığa yaklaşan görüşlerin bu yönde oluşmasındaki en büyük etkenlerden biri; Ankara hükümetlerine ekonomik, sosyal ve kültürel saldırılarına karşı Kıbrıslı Türklerin çıkarlarını savunan güçlü bir siyasi hareketin eksikliğidir. Bu eksiklik anlık tepkilerin yerleşmesine ve zamanla doğallaşmasına sebep olmakta. Tüm bu tartışmalar arasında çalışan kesimlerin göçmenleşmesinin emek hareketine ve emek hareketinin politik taleplerine yansıması tartışılamıyor bile. Peki; Kıbrıs’ın kuzeyinde çalışan kesimlerin içinde 50 bin kişisin yabancı olması ne anlama geliyor?
Göçmenlerin, içinde bulundukları koşullar gereği iş seçme ya da çalışma koşullarına müdahale edebilme olasılıkları çok sınırlıdır. Onları ucuz işgücü haline getiren ve en istenmeyen işlerde çalışmaya zorlayan faktör budur. Adanın kuzeyindeki şartları ağır işlere bakıldığında bu tip işlerin çoğunlukla göçmeler tarafından yapıldığı rahatlıkla görülebilir. Çünkü göçmenler koşullarına itiraz etmekten neredeyse mahrumdur. Bu durum yerli nüfusun çalışma yaşamında belirli sektörlere kaymasına sebep olurken en ağır şartlara sahip işlerde çalışan kesimler görünmez hale gelmektedir. Çünkü bu kesimler, ağırlıkla göçmen olmalarından dolayı gündelik yaşamda ekonomik-demokratik haklar bakımından görünemezler. Hem korkuları hem de kendilerinde böyle bir misyonu görmemeleri yüzünden bu durum yaşanır. Bu yüzden genellikle iş cinayetleri, kazaları ve de “köpek yemeleri” üzerinden medyada yer bulur göçmen işçiler. Ancak göçmen işçiler işçi sınıfı içinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Yaşadıkları koşullar gereği herhangi bir hak talebinde bulunamayan, yerli nüfus tarafından da toplumsal bir özne olarak pek kabul görmeyen göçmen işçiler, sınıf içindeki önemini dönüştürücü bir güce dönüşemiyor. Bir başka deyişle göçmen işçiler kendilerini ülkenin kaderiyle ilgili sesini yükseltebilecek bir özne olarak görmüyorlar. Sermaye kesimlerinin çoğunlukla göçmen işçi çalıştırmak istemesi de bu sebepledir. Özel sektördeki çalışma koşullarının gittikçe kötüleşmesi vatandaş olan kesimleri bu tip işlerden mümkün olduğunca uzak tutarken göçmen işçi akışını da bir ihtiyaç olarak meşru gösteriyor. Böylece Kıbrıs’ın kuzeyindeki çalışan kesimler adı konmamış bir biçimde bölünmüş oluyor.
Sendikasız çalıştırılmanın yasaklanması talebi sorunun bu yönüyle ilgili de bir çözüm önermektedir. 10 ve üzeri emekçi çalıştıran patronların sendikasız emekçi çalıştırmasının yasaklanması hem özel sektördeki çalışma koşullarının iyileşmesine zemin hazırlayarak göçmen işçilerin ekonomik demokratik taleplerini dillendirebilmelerine hem de yerli nüfusun istihdamına da katkı sağlayacaktır. Özel sektör çalışma yaşamındaki iyileştirmeler yerli nüfusun belli başlı sektörlere sıkışmasını ve göçmen işçilerin ucuz iş gücü olarak kullanılmalarını da engelleyecektir.
Ali Şahin
Bağımsızlık Yolu