1968’den 2014’e – SERDAR DURUKAN

“68 Kuşağı” sadece o dönem mücadele eden bir kuşağı ifade etmez.

Bunun çok ötesinde, devrimci mücadeleyi bugün devam ettirmeye çalışan herkes için umudu, dayanışmayı ve kaybederken bile bir şeyler kazanabilmeyi simgeler.

Döneme dair yapılmış ve yapılacak olan tartışmalar elbette olacaktır.

Görüş ayrılıkları, farklı yorumlar…

Tarihi tartışmanın ve yaşananlardan olumlu ve olumsuz dersler çıkarmanın ne kadar gerekli olduğu zaten su götürmez bir gerçek…

Tıpkı, bugünden geçmişi anlamaya çalışırken, yine bugünden geleceği kurmanın gerekliliği gibi…

 * * *

Dönemin siyasi konjonktürü ve devrimciler arasında yaşanan ayrışma üzerine çok sayıda tartışma yapıldı.

68 Kuşağıyla birlikte yükselen öğrenci hareketi içinden çıkan THKO ve THKP-C nin neden ayrı hareket ettiği ve birlikte mücadele etmediği soruları üzerine düşünmek istemiyorum bu yazıda.

Eğer THKO ve THKP-C için bugün bir yazı yazılacaksa, en başta THKO’nün önder kadrosu cezaevinde idam edilmeyi beklerken, onlar için canlarını ortaya koyan THKP-C üyelerinin dayanışmasını yazmak gerekli gibi geliyor bana.

Onun dışında inanın saatlerce tartışabiliriz hangi stratejinin o dönem koşullarında daha doğru olduğunu falanı filanı.

Ya da bugünün koşullarında hangimizin Denizlerin, hangimizin Mahirlerin temsilcisi (!) olduğunu büyük bir böbürlenmeyle ortaya atabiliriz.

Fikirsel olarak savunmaktan bahsetmiyorum burada.

Elbette onların fikirleri bugüne ışık tutuyor.

Konu o değil.

Beni rahatsız eden bu konuda hastalık derecesine varan sahiplenme anlayışı.

“Mahir benim arkadaşımdı” üzerine kurulan sahiplenmeler.

İnsanın içini sıkan, rahatsız eden tavırlar.

Hayatlarını inandıkları uğruna vermiş devrimciler üzerinden başkalarına caka satmalar…

* * *

 

unnamed

 

Kızıldere’de hayatlarını yoldaşları için ortaya koymuş insanlar için yapılacak bir anma etkinliği için bile ucuz hesaplar yapıp ortak etkinlik yapmak için en ufak esnekliği bile gösteremeyen bir “sol” anlayış var bu ülkede.

Kızıldere gibi tarihteki devrimci dayanışmaların belki de en anlamlısı olan böylesi bir  olayda bile dayanışma ve birliktelik adına tek bir adım bile atamayanlara ne denebilir ki?

Halkın sol yapılardan beklediği birlikteliği yapılacak olan anma organizasyonunda bile gösteremeyenler nasıl açıklar bu durumu bilemiyorum.

Ama kesin olan bir şey var; o da insanların mücadelede samimi olanlar ile mücadelenin önüne dar parti çıkarlarını koyanların arasındaki farkı ilerleyen süreçlerde daha iyi göreceğidir.

Serdar Durukan

Baraka Aktivisti

 

 

 

 

Be the first to comment

Leave a Reply