1 Mayıs 2014’de oldukça kitlesel ve duygulu bir 1 Mayıs yaşadık. Emekçilerin günü barışın ve bağımsızlığın yolunun mücadelen geçtiğini bir kez daha gösterdi bizlere; Troyka’ya ve Ankara’ya karşı yakın tarihte adanın her iki yanında verilmiş ve hala verilmekte olan neoliberalizm karşıtı mücadeleler, halkların 1 Mayıs’ta ortak zeminde buluşmasını ve ortak duyguları paylaşmasını sağladı.
Milliyetçilik ve dış müdahalelerin ektisi ile bir birine düşman edilen halklar, yıllar sonra ironik bir şekilde Taksim Sahası’nda, emek ekseninde sermayeye karşı birleştiler.
Bu durum belki çözümün değil ama gerçek bir barışı halkların mücadelesi ile sağlanacağını ve iddia edilenin aksine sınıf mücadelesinin hala itici güç olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
***
Kıbrıs’ın kuzeyinde emek mücadelesi bugün toplumsal muhalefetin en güçlü alanı olmasına rağmen, bazı hayati sorunlarla da yüzleşmekte.
Limasol Kooperatif Bankası emekçilerinin yaşadıkları bu konuya oldukça iyi bir örnek. Güvenceli bir iş istedikleri için kamu sınavına giren emekçiler performans değerlendirmeleri gerekçe gösterilerek yönetim tarafından işten atıldılar. Üye oldukları sendika ise bu konuda her hangi bir faaliyette bulunmadı. Diğer sendikalar ise konu ile ilgili kınayıcı basın açıklaması yapmaktan ileri gidemedi.
Limasol Bankası çalışanlarının yaşadığı bugün özel sektörde yaşananların sadece küçük bir örneği. Kıbrıs’ta özel sektör çalışanları patronların iki dudağı arasında yaşam mücadelesi vermekteler. Zaman zaman 18 saati bulabilen esnek çalışma saatleri, asgari ücrete sabitlenen ücretler, yapılmayan, ya da düşük yapılan yatırımlar, her anının gözetlenmesi ve daha nice insanlık dışı uygulamalar bugün özel sektörün gerçekliği durumunda. Limasol Bankası’ndan farklı olarak ise neredeyse hiç bir özel sektör kurumunda sendikal örgütlenme yok.
Kamu kurumları da bugün göç yasası kaynaklı sorunlarla yüzleşmekte. Aynı odada, aynı işi yapan çalışanlar arasında bir ücret uçurumu oluşmuş durumda. Geçici çalışanlar sendikalara üye olamaz durumda. Kadrolu çalışanlarda ise sendikaları başka bir sorunla yüzleşiyor; mücadelenin hangi çalışanın menfaatine verileceği, ya da bu dengenin nasıl kurulacağı.
KTÖS’ün başlattığı, KTAMS ve KTOEÖS’ün de devam ettiği eşit işe eşit ücret kampanyası bu konuda atılmış tek adım. Lakin bu kampanya da şu an somut bir başarı elde etmiş durumda değil.
Adamızın kuzeyinde özel sektör ile kamu, kamuda ise 2007 sonrası girişlilerle, öncesi girişliler arasındaki fark giderek açılıyor. Sendikasızlık, güvencesiz ve esnek çalışma ise giderek yayılıyor.
Sendikalarımızın mevcut örgütlenme yöntemleri ise neoliberalizmin getirdiği bu yeni saldırı karşısında çaresiz kalıyor.
Bu açmaza yönelik tek çözüm toplumsal hareket sendikacılığının gelişimi olarak görünüyor. Yeri geldiğinde iş yerini işgal edip çalışanın menfaatini savunacak, iş veren ile çalışan arasında müzakereden öte fiili, meşru ve militan bir mücadeleyi önüne koyabilecek hiç bir kalıba sığmayan bir sendikal örgütlenme artık Kıbrıs’ta zaruri durumda.
Mustafa Keleşzade
Baraka Aktivisti
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.