1)Luricinalı Nene ve Torunu
Luricina’da yaşayan bir nene, o nenenin İngiltere’de yaşayan bir torunu var. Muhtemelen geçmiş gün savaş veya ekonomik zorluklar nenenin oğlu veya kızı bu adayı terk etmek zorunda kalmış, torun da İngiltere’de doğmuştur. Nene rahatsız. Torun Kıbrıs’a geliyor ve nenesini de ziyaret etmek istiyor. Nenenin ise Luricina’dan çıkacak takati yok. Torun Luricina’nın girişine kadar gidiyor. Luricina Kıbrıs’ta bir köy, bu köyde yaşayanlar Kıbrıslı Türkler, köyün girişinde bir kapı, kapıda ise TSK askerleri. Askerler torunu durduruyorlar ve kimlik soruyorlar. Kızın kktc kimliği yok. Kapıdakiler öyleyse giremezsin diyorlar. Kapı orada kalıyor, asker orada kalıyor, kız ise mecburen geri dönüyor. Yani orada kalması gerekenler gidiyor, gitmesi gerekenler ise kalıyor. Nene ile torun görüşemiyor ama olsun sistem işliyor…
2) Denizler ve Halk
Kıbrıs Akdeniz’de bir adadadır. Sıcağını yaşayan bilir, dünyanın güneşe en yakın olan noktasıdır. Emin olun ki Kıbrıs bir ada olmasa, yani 4 tarafı deniz ve plaj olmasa, hele yaz aylarında burada yaşam da olmazdı. Bunu bilen birisi zamanında kktc anayasasının yazımında bulunmuş denizlere giriş ücrete tabii kılınamaz, denizler halkındır diye yazdırmış oraya. 3 gün önce Girne’de bir sahilin girişinde bir olay yaşandı. 2 genç denize girmek istedi. Denizle gençlerin arasında ise bir kapı vardı. Kapının önünde güvenlikler. Kapının arkasında ise etrafı sahile girişi imkansız hale getiren duvarlarla çevrili bir otel: Acapulco. Gençler denize girmek istedi. Kapı görevlileri ise kişi başı 40 TL. Gençler kendilerinden para talep edilemeyeceğini söyledi, kapıdaki görevli ise istediğini. Gençler haklarının bilincindeydi, polisi olay yerine çağırdı. Polis gelmedi, güvenlik ise gençlerden birini darp etti. Denizlerin halkın olduğunu söyleyen kktc devletinin anayasasıydı, bunu umursamayan ise kktc devletinin polisi.
3) Bayramlılar, Bayramsızlar ve Unutkan Bir Hükümet
kktc hükümeti geçen hafta açıkladı, çalışanların Salı’dan Perşembe’ye olan 3 günlük bayram tatili 9 güne çıkacaktı. Böylece isteyen yakınları, ailesi ile vakit geçirebilecek, isteyen tatile gidebilecek, isteyen ise dinlenebilecekti. Hükümet bunu açıkladı, oteller ise çalışanlarına bayramda yoğunluktan ötürü iziz alamayacaklarını hatırlattı. Hükümet bunu açıkladı, kurumsal şirketler ise çalışanlarına bayram tatilinde izin yazmalarına gerek olmadığını yıllık izinlerinden zaten zorunlu olarak izinlerin kesileceğini hatırlattı. Diğer bazı şirketler ise bayramdan bahsetmeden haftalık iş programlarını çalışanlarına hatırlattı. Hükümet çalışanların bayram tatilinin 9 gün olduğunu duyurdu, ama çalışandan kastının sendikalı çalışanlar, kadrolu memurlar olduğunu özel sektör emekçisinin zaten bayramsızlar olduğunu duyurmayı unuttu. kktc hükümeti biraz unutkandır.
4) Gençler ve Umut
Tüm bunlar yaşanırken bir yandan da gençler farklı anlarda, farklı yerlerde görev başındaydı. Nene ve torununun hikayesini duyunca olayı absürt bulan, ilk tepkiyi veren gençler oldu. Ülkenin egemenliğinin başka bir ülkeye devrini sağlayacak olan Koordinasyon Ofisine karşı #reddediyoruz diyerek sokakları dolduran, dün Ankara ODTÜ’de açtıkları pankartlarla Kıbrıslı Türklerin sesini Ankara’da da duyuran da gençlerdi. İki gencin Acapulco’da başına gelenleri ve polisin kayıtsızlığını duyunca Beleş Deniz, Plajlar Halkındır diyerek sosyal medyadan örgütlenip ellerine havlularını ve Anayasanın ilgili maddesini alıp Acapulco’nun kapısına dayanan, oradan da denize ulaşanlar da gençler oldu. Hükümetin bayram açıklamasına tepki olarak başbakanlığın önüne gidip “özel sektör emekçisi üvey evlat mı” diye soran, özel sektöre zorunlu sendika için yasa hazırlayıp meclise sunan Bağımsızlık Yolu da genç bir örgüttü.
1 hafta içinde ülkeyi yönetenlerin ve bu sistemden nemalananların ne durumda olduğunu gösteren çok şey oldu. Umut ise bu hikayeleri yazmayı sadece bu kesimlere bırakmayan gençlerin varlığındadır ve şüphesiz ki çok olan onlardır.
Mustafa Keleşzade
Bağımsızlık Yolu